Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '18

 
Kategori
Psikoloji
 

Aşk Nedir?

Aşk Nedir?
 

     Yalnızlık, çoğunluğu korkutan, olumsuz bir durum olarak tanımlanıyor. Bazıları ise, yalnızlığı çok sevdiğini, yalnız kaldıkları zaman daha güzel vakit geçirebildiklerini belirtiyor. Bu durumu çok normal değerlendiriyorum. Mesela, ağlamak bazı insanlara kötü bir durum gibi gelirken bazı insanlar ise, ağlamanın onlar için en büyük terapi olduğunu söylüyor. Peki, yalnızlık ile romantik bir ilişki içerisinde olmamak arasında nasıl bir fark var? İnsanlar yalnızlık olarak tanımladıkları durumdan kaçmak için mi aşık oluyorlar? Bir insan kendini zorla aşık edebilir mi? Sonuç olarak aşk nedir?

 

      Gözlemlediğim kadarıyla ilişkisi olmayan insanların çoğu kendilerini "yalnız" olarak tanımlıyor. Çok yalnızım ve bir an önce biriyle birlikte olmam gerekiyor, diyorlar. Ama bana kalırsa yalnızlık bu şekilde tanımlanabilecek bir duygu değil. İlişkilerin içerisinde de insanların çoğu zaman yalnız kaldıklarını görüyorum. İlişki içerisinde yalnızlıkla tanışmak çok kötü bir durum. Diğeri ise, bence, yalnızlık değil. Bana katılır mısınız bilemem ama ben bunu tamamen, can sıkıntısı olarak görüyorum. Özellikle belli bir yaş grubu için artık ilişkisinin olmaması, can sıkıntısında da ziyade bir eksiklik olarak görülüyor. Kendilerini ifade edemediklerini, içe dönük bir ruh haline büründüklerini görüyorum. Ve bir önceki yazımda da bahsettiğim gibi, önemli kriterlere bakmadan kendilerini bir ilişkinin içine atıyorlar, tabiri caizse. Bu şekilde başlayan ilişkiler çoğunlukla kötü bitiyor. Ama, hani çok aşıktın! Bu konuda biraz teorik bilgi vermek istiyorum. Moss ve Schwebel’in aktardığına göre, Freud aşkı, cinselliğin yüceltilmesi olarak, Harlow bağlanma davranışı olarak ve Fromm ilgi, sorumluluk, saygı ve anlayış olarak tanımlamıştır.  Maslow ise, aşkı ikiye ayırmıştır. (1) Birincisi, kişinin güvensizliğiyle gelişen ve düşük düzeydeki duygusal ihtiyaçları ifade eden “yetersizlik aşkı (deficiency love)”, ikincisi ise, yüksek düzeyde duygusal ihtiyaçları içeren ve özellikle kendini ve diğerini gerçekleştirme isteğini ifade eden “aşık olmaktır”. Tennov ise aşkı, bilişsel etkinliği devre dışı bırakan, geçici bağımlılık ve sevilen kişiye yönelik bedenin verdiği duyarlı tepki olarak tanımlamaktadır. (2) Bunlardan hangisine inanacağınız size kalmıştır. Ama ben bu bahsettiğim durumu tamamen Maslow'un "yetersizlik aşkı" kavramı ile aynı görüyorum. Kişinin, yetersizliklerini kapatmak için bir ilişki içerisinde olması, bence o ilişkinin gerçek bir ilişki olmadığının göstergesidir. İşte bu da yalnızlıktan kaçıştır. Özetle, kendini tek başınayken yeterli bulmayan kişi, kendini yeterli görmek için, adına aşk dediği bir yolculuğa çıkıyor ve karşısına ilk çıkan, fiziksel olarak beğendiği kişiyle bir ilişkiye başlıyor. Peki, sonra ne oluyor?

 

 

 

      Bana kalırsa, hiçbir zaman içimizdeki yetersizlik duygusunu karşımızdaki çözemez. Ama buna inanan insanların ilişkileri sona erdiği zaman, her şeyin daha da kötü olduğunu söyleyebilirim. Bu sefer Harlow'un aşkı bir bağlanma davranışı olarak tanımlaması aklıma geliyor ve işte bu noktada "unutamıyorum" ifadesi hayatımıza giriyor. Yetersizlik duygusuyla baş etmeye çalışan kişi, yaşadıklarını da kolay kolay unutamıyor. Bunun adına da "aşk acısı" diyor. 

 

      Bunun oldukça genel ve herkesin fikir ürettiği bir konu olduğunu biliyorum. Ama ben de bununla ilgili en sevdiğim tanımlamalardan yola çıkarak fikirlerimi açıklıyorum. Umarım faydalı olur. Sonuç olarak, ben, aşkı, Fromm'a katılarak ilgi, sorumluluk, saygı ve anlayış olarak tanımlıyorum. Bir de Maslow'un "aşık olmak" tanımından yola çıkarak, bu durumun kendini ve karşısındakini gerçekleştirme durumu olduğuna katılıyorum. İkisini birleştirdiğim zaman, ilgi duyduğu kişiye karşı, sorumluluğunu bilerek yaklaşan, düşüncelerine ve yaşam biçimine saygı gösteren, olumlu-olumsuz her türlü düşüncesine ve davranışına anlayışla yaklaşabilmeyi başaran, kendini ve karşısındakini gerçekleştirebilmeyi ve böylece "biz" olabilmeyi başaran kişinin gerçek aşkı yaşadığına inanıyorum. Ve bu şekilde yaşayanların da bir ömür mutlu olduklarına şahit oluyorum. Bence zor değil. Sizce zor mu?

 

 

www.yazanpsikolog.blogspot.com

 

 

 

KAYNAKLAR

1. Moss BS, Schwebel AI. Marriage and romantic relationship: the fining intimacy in romantic relations. Fam Relat 1993; 42:7-31

2. Hojjat M. Sex differences and perceptions of conflict in romantic relationships. J Soc Pers Relat 2000; 17: 4-5.

 
Toplam blog
: 8
: 119
Kayıt tarihi
: 16.08.18
 
 

Bazen okuduğumuz bir cümle hayatımızı değiştirebilir. www.yazanpsikolog.blogspot.com ..