Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Aşk olmayınca meşk olmaz mı ?..

Aşk olmayınca meşk olmaz mı ?..
 

Zaman acımasızca sözcüklerin de anlam yitirmelerine neden olabiliyor...

Eskiden ''Yıdız'' tekil sözcük iken şimdi asumandaki tüm gezegenlere ''yıldız '' deniyor...

Bir de günümüzde mecazi anlamda ''Yıldızlarımız '' var ki gariplikler silsilesine gebe olan garip ülkemizde onların yaşamları şehit haberlerini bile gölgeleyebiliyor...

Üç güne bir yavıklısı değişen yıldızlarımızın aşkları (kibar aleni zinaları ) Tv'lerde,gazetelerin magazin sayfalarında ,boy boy sıralanır...

Gariban Mırtaza yavıklısıyla otelde basılsa zinadan 5 yıl yer...Ama bizim yıldızların ''aşkları '' en sorumlu zatların bile ağızlarını sulandırır...

Aşk varsa meşk de vardır...

Eskidendi eskiden ...O güzelim sevdalar...Romanlara ,filmlere konu olan yıllanmış aşklar...nerdeee...şimdi...?..

Vatandaş ,maymun iştahlı...Her haltı yiyor kızcağız,delikanlı...Bir hafta sonra eski sevgilileriyle ''Değiş-tokuş ''...Haydaaa !...

Alaattinni Maydaaa !...ne oldi şimdi ?..Aşk tabi...plastik kokan naylon aşk...

Neyse...Farklı bir bakış açısı tüneline girelim...

. . . . . . . . . .

Aşk olmayınca Meşk olmaz elbette.

Eski kuşaklarca iyi bilinen ve çokça kullanılan bu güzel deyimin anlamı kayıptır artık.

Günümüzde gönlünce eğlenip şarkı söylemeye, müzik yapmaya, “meşk etmek” deniyor.

Bugünkü kullanımıyla sanki hafif bir eğlenceye, geçici bir alaturka müzik isteğine, nostaljik bir Türk müziği merakına atıf yapıyor bu deyim. “Meşk etmek” deyince de topluca şarkı söylemek, veya müzik yapmak anlaşılıyor nedense.

Oysa gerek “Aşk olmayınca meşk olmaz” deyiminin gerekse meşk kelimesinin anlamları bambaşkadır. Bir kere “meşk”, genel anlamıyla “öğrenim”, özel olarak da bir sanatın öğrenimi anlamına geliyor, herhangi bir eseri icra etmek, eğlenmek ya da şarkı söylemek anlamına değil. Talebe de o işi, o san’atı, kendisine “meşk veren” hocasından “temeşşuk eder” öğrenim sırasında.

Osmanlı’nın son iki yüzyılında meşk terimi sadece hüsn–ü hat ve musiki hakkında kullanıldı. “Meşk edilen yer, öğrenim görülen mekân” anlamındaki meşkhane kelimesinin ise musiki dışındaki alanlarda kullanıldığı pek görülmez.

Musikide meşk, uygulanması son derece basit bir yöntemdir aslında. Esas itibariyle tekrar ve taklit üzerine kuruludur ve bir usta–çırak ilişkisi içinde uygulanır. Hoca tarafından öğrenciye kısım kısım ve bir bütün olarak defalarca tekrar ettirir. Musiki eseri de böylece talebenin hafızasında yer ederdi.

Yalnız musiki meşkinin diğer san’atların öğreniminden her zaman önemli bir farkı vardı. Musiki meşk ederken talebe sadece musikiyi, bir çalgıyı, bir tekniği, yahut da hocasının üslubunu, icrasını, yorumunu öğrenmekle kalmazdı. Talebe hocadan meşk alırken öncelikle bizzat eserlerin kendilerini, yani mevcut eser dağarını, repertuarını öğrenmiş olurdu. Böylece musiki eserleri nesilden nesile intikal ederdi.

Oysa diğer sanat alanları için böyle bir işlev söz konusu değildi. Standart musiki metinlerinin (yani notanın) yokluğuyla musiki öğretiminde meşk yönteminin egemenliği aynı musiki evreninin birbirinden ayrılmaz iki yüzüydü Osmanlı’da. Unutmayalım, musiki meşk etme eyleminin diğer adı eser geçmekti. Talebeye eser geçmek, hocadan eser geçmek, eserleri, yani repertuarı aktarmak, intikal ettirmek, başka bir nesle, zincirin bir başka halkasına geçmesini sağlamak...

Meşk Osmanlı/Türk musiki geleneği içinde onaltıncı yüzyıldan bu yana sayısız müzisyen kuşakları tarafından normal öğretim yöntemi olarak benimsenmiş, ses ve saz eserleri repertuarının da yüzyıllar boyu kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlamıştır. Yüzyıllar boyu, tâ Kasımpaşalı Osman Efendi’den Bekir Sıdkı Sezgin, Alaaddin Yavaşça’ya ve Doğan Dikmen’e, meşk bütün bir müzik geleneğinin ortak zemini haline gelmiştir.

Musiki meşk ederek kuşakları, bestecileri, icra üsluplarını bir arada tutan ortak bir aidiyet duygusu oluştu. Yirminci yüzyıl başlarından sonra nota kullanımının yaygınlaşmasına rağmen meşk olgusu bu sanat alanının tümü için gerek estetik gerekse toplumsal bir harç görevini görmeye devam etmiş.

Meşk, yani öğrenim, ne zaman en anlamlı ve en etkili seviyede olabilir? Talebe bu öğrenime şevkle, sebatla, inatla, feragatla, yani aşkla sarıldığı zaman elbette ki. Bir şeyi iyi öğrenip sindirmek için kendini ona vermek gerekir.

Bu da aşk’tır. Yani “Aşk olmayınca meşk olmaz.”

......

Bu da faklı bir bakış açısı tabiiiiiii....

Doğru da olsa...Günümüz naylon zinacılar için ''Banal !..''....Yani :OUT !..

Aşkolosun !..

Aşk olmazsa meşk olsun !..

Yeter ki günümüz ''Gün '' olsun..

Talebeye ''Eser geçmek ''...Hocaya ''Eser geçmek ''...

Ne gerek..Baklava -börek !..

Gazeteciye haber geçmek var iken...

Reklam uğruna aşklarla ''nesebi gayri sahihler '' peydahlamak varken...

Yok...yok !...

Aşk varsa...meşk de vardır tabi !!...Çağa uymak gerek !..

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..