Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '15

 
Kategori
Kitap
 

Aşk onu kalbinde hissedebildiğin kadar

Aşk onu kalbinde hissedebildiğin kadar
 

    ''Yoksa o, bir anlık da olsa,senin gönlüne yakın olsun diye mi yaratıldı?'' 
Sekiz yıldır yaşadığı, bir tane bile dost edinemediği, hayattan zevk almadan yaşayan hayalperest adam St. Petersburg' un beyaz gecelerinden birinde tesadüfen? kendisi gibi yalnız ve mutsuz olan Nastenka ile tanışır.
Ortak yönlerinin yalnızlık olduğunu kısa sürede hisseden Nastenka ve düş sever adam, ikinci gece birbirlerini tanımak için buluşmak adına söz verir ve ayrılırlar...
Nastenka, düş severden yaşam öyküsünü anlatmasını ister. Bu istek adamı korkutur; yalnız, kimsesiz, içine kapanmış biri olarak, anlatacak bir yaşam öyküsü olmadığını düşünüp ''ben tuhaf bir adamım,'' der.  Bu tanıma Nastenka'nın çocuksu gülüşü ile karşılık vermesi ve ısrarları üzerine, hayalperest; adeta kitaptan okurcasına öyküsünü anlatmaya başlar. Anlattığı her şey aslında, kendi iç dünyasının zenginlikleridir. Rüyasını görmediği,hayal etmediği hiç bir şey yoktur çünkü... Gelecek demek; yalnızlık, gereksiz bir var oluş, bayat bir yaşantıdan ibaretken; şimdi gerçek hayatta tanıyıp, mutlu anlarını yaşadığı Nastenka' dan sonra, gerçekten yaşadığını hisseden hayalperest için, artık bir umut doğmuştur.
Nastenka ise; görme engelli olan ninesinin eteğine, çengelli iğneyle iğnelenmiş olarak yaşamını sürdürmektedir. Hiç bir sosyal yaşamı hatta tek bir arkadaşı bile yoktur. Üst katlarında kiracıları olarak yaşayan, genç ve yakışıklı adama zaman içinde gönlünü kaptırmıştır. Sadece üç, beş muhabbeti olması rağmen aldığı elektrikle bir gece karar verir. Aşkı uğruna; utanmayı, gururunu ayakları altına alıp, Moskova' ya dönmek zorunda kalan adama bohçasını toplayıp kaçar. Adam, onu güzel bir şekilde yaşatacak şartlarının olmadığını, gitmek zorunda olduğunu, bir yıl sonra döndüğünde eğer hala onu bekliyor olacaksa evleneceğini söyler ve gider.
Nastenka, yeni tanıştığı hayalperest adama bu hikayesini anlatır. Hayatını bu cümlelere adadığını, aşkına sadık kalıp onu beklediğini, bir yılın dolduğunu ve aşık olduğu adamın döndüğünü ancak onu aramadığını gözyaşları içinde dile getirir. Kendi kalbini hiçe sayan düş sever, aşık olduğu kadının mutluluğu için bir gün daha susar ve bir mektupla duygularını dile getirmesini ve bu mektubu onun için gidip kiracıya ulaştıracağını söyler. 
Üçüncü gece, mektup ortak olan arkadaşlarına ulaştırılmış ancak Nastenka ne bir yanıt almış ne de belirttiği yer ve saatte sevdiği adama kavuşmuştur.Asıl kendine nerede, nasıl çare bulacağını bilmeyen zavallı hayalperest, adeta Nastenka'nın mutsuzluğundan öleceğini hissedip aşık olduğu kadına tesellide bulunur. Oysa kendi kalbi de acıdan  kıvranıyordur...
Dördüncü gece:  ''Fakat şimdi şu anda benim durumun, senin elinde bohçanla o adamın odasına girdiğin durumla aynı Nastenka! Hatta benim halim seninkinden çok daha fazla ümitsiz! Çünkü hiç olmazsa o, başka kimseye aşık değildi.Halbuki şimdi sen aşıksın da.'' 
Hayat gibi! Nastenka karakteri; son anda okuyucuya öyle bir duygu yükler ki adeta sağ gösterip sol çakmıştır. Hayat gibi! Bir taraftan mutlu olmaya çalışırken, bir taraftan hüznü kalbinde taşımaktadır...
Aşkın bir süresi yoktur. Önemli olan onu kalbinde hissedebildiğin kadar aşkın vardır!
 
Toplam blog
: 25
: 279
Kayıt tarihi
: 20.07.15
 
 

Hayat bir mikroskoptan bakmak gibi; küçüçük bir şeye yakınlaşmayı bilirsen onu gerçekten görebili..