Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '09

 
Kategori
Öykü
 

Aşk şampiyon kalbimde -10.BÖLÜM

Aşk şampiyon kalbimde -10.BÖLÜM
 

RESİM:"ALINTI"


AŞK ŞAMPİYON KALBİMDE

10.BÖLÜM


Ders boyunca kaç kez birleşmişti gözleri… Kaç kez gülümsemişlerdi birbirlerine ve kaç kez gözlerini kaçırmıştı Esma o yeşil gözlerden.

Ders bittiğindeyse Selim eşyalarını toplayarak oyalanmış… Esma ‘da ağırdan almıştı sınıfın boşalması için…

“Ders hiç bitmeyecek sandım. “dedi Selim yüzünde kocaman bir gülümsemeyle…

“Sadece kırk dakika…”dedi kız gözlerini yerden kaldırmadan.


“Çok komik biliyorum ama ilk defa ders anlatmaya bu kadar erindim… Kendi dersim ilk defa bu kadar ağır geldi bana…” dedi Selim… Sonra soru sorar gibi kaşının birini usulca havaya kaldırdı ve sordu.

“Ben gerçekten öğrencilerini sıkan bir hoca mıyım?”

“Kesinlikle hayır… En zevk alarak dinlediğim ders senin ki…”

“İyi bari… Başka dersin var mı?”

“Yok…”

“O zaman şu özür kahvesini içmeye gidelim mi?”

“Gidelim “ dedi kız… Sınıftan beraberce çıktılar… Sohbet ederek… Işıl ışıldı ikisinin de gözleri…


Derya’nın diğer sınıftan çıkarak onları gördüklerini fark etmediler bile.

………………………

Esma eve gittiğinde kendini bir tüy kadar hafif hissediyordu… Ne oluyordu ona? Bugüne kadar hiç hissetmediği duygular bürünmüştü bedeninde… Ne kadar mutlu hissediyordu kendini. İlk defa tabularını kırmış ve ilk kez bir erkeğe bu kadar yakın olmuştu. Selim ile birlikte değişecek miydi erkeklere karşı olan önyargısı. İnandığı feminist fikirler silinecek miydi zihninden…

Tüm sınıfla çektirdikleri fotoğrafı çıkardı hatıra defterinin arasından… Daha okulun ilk günleriydi. Arkadaşlarının getirdiği fotoğraf makinesi ile çekilmişti bu fotoğraf… Ona karşı böyle duygular hissetmediği o ilk günlerde… Ondan nerdeyse kaçar gibi ayrıldığı o ilk günlerde. O maçta karşılaştıktan sonra okulda da karşılaşmaları kaderin yazgısından başka ne olabilirdi ki…

Elini dolandırdı adamın çehresinin üzerinde…

“Ne anlamlı gözlerin var senin. “diye düşündü…

Bugün yaşadıklarını düşünceye daldı sonra… Sabah onu arayışı… Telefondaki muzur ama bir o kadar da tatlı sesi… Dersin bitmesini dört gözle beklemesi. Ve soluğu Boğaz’ın kenarındaki Helva Çay Bahçesinde alışları. Hızla geçen zamana aldırmadan yudumlamaları kahvelerini ve o güzel sohbetleri. Esma her kelimeyi hatırladığını duyumsayarak resme baktı kucağında duran ve gülümsedi oOna...

“Onu özledim galiba.. “diye geçirirken aklından odasının kapısının pat diye açılmasıyla Çiçek’in içeri girmesi bir oldu.

“Esma, biliyor musun ne oldu?”

“Ne oldu? “ diye sordu ama elindeki resmi ne yapacağını bilemedi önce sonra hatıra defterinin arasına acele ile koyarak kapadı defteri.

“Ne sakladın sen?”

“Hiçbir şey… Eee ne oldu?”

Üstelemedi Çiçek.

“ Zekeriya’nın çalıştığı şirketten çok iyi bir teklif aldım… Bulduğum slogan ..Ve senin fotoğrafların…Yani…Zekeriya benden bahsetmiş onlara…Maaş da çok iyi…”

“Çok sevindim Çiçek… Ama ne oldu, neden mutlu değilsin?”

“Bilmiyorum…”

“Kabul etmeyecek misin yani…”

“Ya bizim patron bunu duyunca pek üzüldü… Ben o kadar maaş veremem ama bir miktar zam yapabilirim …”dedi boynunu bükerek…

“Sen de vicdan yaptın öyle mi?”

“Evet…Yani…Bahattin Bey’i zor durumda bırakacağımı düşündükçe aldığım teklife sevinemiyorum bile…”

“Sen değil misin önce kendini düşün diyen…”

“Evet ama Esma…B en çok uzun zaman iş aradım biliyorsun…Çok bekledim…Tecrübem yok diye tüm kapılar yüzüme kapanırken…Bahattin Bey bana güvendi…Bana iş verdi…Ve… Benim ona vefa borcum var…”

“Anlıyorum gerçekten zor bir durum… Zekeriya ile konuştun mu?”

“O benim karar vermemin doğru olduğunu söyledi…Kararım ne olursa yanımda olacağını…”

“ Zor bir durum. İyi düşün. Vereceğin karar hayatının akışını değiştirecek…”

“Bir aklım kabul et diyor…Hem Zekeriya’ ya da yakın olurum o zaman… Evleneceğiz para da lazım…Öte yanım bildiğin yerde tanıdığın insanlarla çalış , her şey para demek değil diyor..”

“Zekeriya haklı…Bu konuda kendi kararını kendin vermelisin…”

…………………….


Çiçek onu yalnız bıraktıktan sonra Esma yeniden hayalleri ile baş başa kalmıştı… Selim dün gece onun resmini bill-boarda gördüğünü. Hayatında bu kadar güzel hatlara sahip olan yüzü ilk defa gördüğünü arabadan inip saatlerce onu seyrettiğini ve o gece o güzel yüzle yemek yiyip sohbet edebilme şansına sahip olduğu için Tanrı’ya şükür ettiğini söylediğinde kalbi duracak sanmıştı kız.

Tekrar araladı hatıra defterini ve tekrar odaklandı gözleri Selim’in silueti üzerinde.

……………………

“Selam üstat…Ne okuyorsun?”

“Rüzgar Gibi Geçti’yi okuyorum…”

“Margaret Mitchell”

“Evet…”

“Sen ve romantizm… Selim iyi misin sen… Ateşin falan mı var yoksa…”

“Yoo gayet iyiyim hatta her zamankinden daha iyiyim… Canım sadece biraz romantik takılmak istedi… Gerçi savaşın çok da romantik olduğu söylenemez ama…” dedi Selim kitabı kapatarak.

“Eee…dedi Selim…

“Neee” dedi Zekeriya ve sonra aniden aklına gelmiş gibi çantasını açarak içinden çıkardığı afişi Selim’e uzattı.

“Al bakalım…”

Selim gözleri kamaşarak baktı Esma’nın afişteki resmine…

“Ne yapacaksın anlamadım ama…”

“Karıştırma orasını…”dedi Selim koltuktan kalkarak..

“Ne o üstat… Aşk kokuları geliyor burnuma…Çifte düğün yapacağız gibi… Sen ne kadar da hayır desen…”

“Söyledim sana ben evlenecek adam değilim… Çok uzak evlilik fikri benden…”

“Eh öyle diyorsan. “diyerek manalı bir şekilde gülümsedi Zekeriya.

Selim afiş elinde odasına yönelerek kapısının arkasına bantladı afişi. Yattığı yerden ona gülümseyecekti tüm gece Esma.

………………………….

Esma dersten çıktığında gözleri aradı Selim’i koridorlarda yoktu… Sonra asistan odasına göz attı orada da yoktu… Kantine gitti… Yoktu… Yer yarılıp içine girmişti sanki genç adam.

“Allah Allah acaba… Bugün dersi yok muydu? “ dedi kendi kendine. Bugün hiç görmemişti çünkü onu…

Bahçeye çıktı düşünceli bir şekilde. Çok görmek istediği halde onu görememenin verdiği acı çökmüştü yüreğine… Tam cebini çıkardı ve onu aramak üzere numarayı tuşlayacağı sırada…Ağaçların altındaki banklardan birinde Selim’i gördü… Evet… Selim oradaydı yanında Derya vardı…

Bir anda içinin kıvılcımlarla dolduğunu hissetti kız… Gözlerini kaplayan sis başının döndürmeye yetip de artmıştı bile… Son bir kez baktı onlara…Öyle dalmışlardı ki sohbete… Esma acaba beni görür mü, görür de yanıma gelir diye umutlandıysa da Selim onu fark edecek durumda değildi… Derya ile satranç turnuvasının detaylarını konuşmaya öyle koyulmuşlardı ki…

Bir ara Derya kızın orada durup onlara baktığını fark etti ama Selim’in o yana dönüp de onu fark etmemesi için öyle konular açtı ki… Esma orada öylece ne kadar durduğunu fark etmeyerek bekledi ve kendini toparladığında hızlı adımlarla oradan uzaklaştı..

“Küçük budala… Selim’i sana bırakacağımı mı sandın? “diye düşünerek Selim’e tatlı tatlı gülümsedi Derya.

……………..

Esma hızla ilerliyordu kaldırımın üzerinden… Nereye gittiğini bilmeden öylece yürüyordu… Aklından hızla geçen düşünceler bir birine karışmıştı… Allak bullak olmuştu kız… Taksinin acı fren sesi ile birlikte sessizliği yırtar gibi çaldığı korna sesi ancak kendine getirmişti kızı.Ve caddenin ortasında olduğunu ancak o zaman görebilmişti…

………………………..

“Harikasın Selim… Nereden aklına geldi bunca fikir.Valla sana hayran olmamak mümkün değil.”

“Demiştim sana merak etme… “ diyerek çantasını toparlarken Selim, Esma’nın yaşadıklarından haberi bile yoktu.

“Ne dersin bir fincan kahveyi hak etmedik mi? ” diye sordu Derya.

“Gitmem lazım şimdi…”

“Yarın…”

“Olabilir…”

“Hem kalan detayları da konuşuruz…”

“Anlaştık…”dedi Selim…

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..