Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

04 Ocak '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk Sen Neymişsin Meğer !..

Aşk Sen Neymişsin Meğer !..
 


Aşkın yüzyıllardan beri tanımı yapılmaya çalışılmıştır. Sadece yazarlar, şairler ve bilim adamları değil, sanırım her yeni aşık çift de kendilerince yeni bir tanım getirmeye çalışmışlardır. Bu da aşkın herkes için aynı olmadığını, kişilere ve zamana göre değişen bir duygu olduğunu göstermiyor mu? Lâkin yine de aşkın değişmeyen, evrensel bir yönü de vardır. Bu, iki insan arasında derin ve kalıcı bir ilişkinin kurulmasıdır.


Yaşamının şu veya bu döneminde, genellikle herkesin tatmış olduğu bir duygudur bu... İki insan bakışırlar ve birbirlerine çekildiklerini hissederler. Aşk, raslantısal ve karşı konulmazdır. Aşık olan insan, aşık olmaya karar verdiği üzere yapmaz bunu... Hâttâ başlangıçta çok derin bir ilişkiye girmeyi beklemiyordur bile. Aşk, planlanmamış, irade dışı gelişen duygusal bir harekettir. Eski mitolojiye göre, aşık olmak insanın bilincini, iradesini ve yargılama yetisini askıya alır... Aşk tanrısı okunu atar ve insan iflah olmaz bir sevdaya düşüverir.


Hemen bütün toplumlarda, daha ziyâde küçük yaşlarda çocuklara insan yaşamının bir amacının da evlenmek, sevmek ve sevilmek olduğu öğretilir. Çevrelerinde herkes evlilikten, büyük aşklardan, kadın-erkek ilişkilerinden söz etmektedir. Ergenlik çağına geldiklerinde çocukların kafaları aşk ve sevgi hakkında bir yığın basmakalıp düşünceyle dolmuştur bile. İlk gençlik çağının ateşiyle, daha aşık olmadan aşk hakkında düşünmeye başlarlar. Bir çok genç, karşılaştıkları zaman "gerçek aşkı" tanıyıp tanıyamayacaklarını merak ederler. Oysa böyle bir merak yersizdir... Zira herkes kendi başına geldiğinde böylesine benzersiz bir duyguyu hemen ayırdedebilecektir.


Bununla beraber, aşkın hedefini bulamadığı da olur... İnsan şiddetli bir aşık olma arzusu taşıdığı, içini yakıcı bir sevda duygusu kapladığı halde bir türlü uygun bir sevgili bulamaz. Hiç bir eş adayı, karşı cinsten hiç bir kimse, içindeki kavurucu duyguya denk düşmemektedir. Bu durumda insanlar genellikle aşkı idealleştirirler; ideal bir sevgili peşinde koştuklarından ötürü, gerçekle bir türlü uzlaşamazlar.


Ünlü filozof Eflatun'un "Şölen" isimli yapıtında şöyle bir mesel yer alır... İnsanlar başlangıçta küre biçiminde yaratıklardır ve öylesine becerikli, zeki, enerjik ve yaşam doludurlar ki, tanrılar kendilerini tehdit altında hissederler. Bu tehlikeden korunmak için bu küre biçimindeki insanları ortadan ikiye bölerler; insanın başlangıçtaki bütünlüğü kaybolur, biri dişi biri erkek olmak üzere iki tane yarım varlık çıkar ortaya. Bundan böyle bu yaratıklar hep yeniden bütünleşmeye, dişi ile erkeği birleştirmeye çabalarlar ve bütün enerjilerini de bu bütünleşme çabasında harcayıp tükettiklerinden dolayı da tanrılar için bir tehlike oluşturmaktan çıkarlar.


Bu mesel, aşkla ilgili iki doğruyu dile getirmektedir... Birincisi, aşkın insanlara bir bütünlük kazandırdığıdır. Aşk, insanları yarımlıktan kurtarırken, onlara yalnızken sahip olamayacakları bir sınırsızlık ve tamamlanmışlık duygusu vermektedir. Lâkin aynı zamanda, bu bütünleşme insanların kendilerini harcamalarına, tükenmelerine malolmaktadır. Aşık olan insanlar her türlü ihtiyatı elden bıraktıkları, serveti ve başka alanlardaki başarıları bir yana ittikleri için sonuçta mutlaka zararlı çıkmaktadırlar.


Şüphesiz, bütün meseller ve geleneksel öyküler gibi bu meselin anlattıkları da kesin olarak kabul edilemez. Büyük aşklar yaşadıkları halde yaşamlarının diğer alanlarında da başarılı olabilmiş kişiler bulunduğu gibi, sırf aşksız kalmaktan sebep kısırlığa ve başarısızlığa mahkum olmuş kişiler de vardır...


Belki de söylenebilecek tek şey, aşkın öyle hafif ve iz bırakmadan geçen bir deney olmadığı, sevdaya düşen kişinin her türlü sonuca katlanmak zorunda olduğudur.
 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..