Aşk sorgulanmaz

İnsanlık tarihinin ilk cinayetinin işlenmesine neden olduğu öykülenen, insanlık tarihinin en çok öykülendiği konu olan aşkın sorgulanmasının mümkün olmadığı, aşkın insanın doğasına uygun olarak biyo-kimyasal irade dışı bir olay olduğu bilinmektedir. 

İki insanın göz iletişimi ile başlayan, beynine oradan yüreğine giden elektrikle oluşan kimyasal değişim beynini, yüreğini, cinsiyetini, erotizmini alabora etmektedir. Buna kim dayanabilir ki ? 

Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Mevlana ile Şemsi Tebrizi gibi, yücelmiş duyguları yaşayanların, çoğunluğun bildiği ve her dem tazeliğini korumuş öyküler gibi , günümüz dünyasında da; hiç hesapsız, ön yargısız gerçek aşk herkesin saygınlığını kazanacak kadar özgün bir olgudur. 

Ancak yine günümüzde yaşanan kısa süreli seks ilişkilerinin veya reklam görüntülerinin aşk kavramıyla ifade edilmesi AŞK’I bilmezliktir, AŞK’A saygısızlıktır. 

Aşk’ın biyo-kimyasal temele dayandığı ortak kültür frekansıyla tamamlanması gerektiği de bir gerçektir. Taraflarının ifadeleri ile hayat bulan AŞK; beyin dili, vücut dili ve yaşam ritmi ile günlük sürece girmektedir. İşte bu sürece girmiş AŞK sorgulanmaz, artık insan iradesinin dışına çıkmış aşk duygularının baskın hale geldiği bir durum, insana uçma hissini yaşatacak kadar naif bir durumdur, bunu anlatmaya kalkmak kuşa uçmayı anlattırmak kadar zor bir durumdur, kuşun halinden bir başka kuş, aşıkların halinden de bir başka aşık çift anlayabilir. İşte bu nedenle yeryüzüne gelmiş insanları üç kategoriye ayırıyorum; aşk ile tanışmayanlar, aşkı hissedenler ve aşkı yaşayanlar. 

Evet işte üçüncü grubu oluşturan aşkı yaşayanlar ancak aşkın sorgulanmayacağını anlayabilirler ve aşka derinliğine saygı duyarlar. 

Ancak aşkın taraflarının arzulaşmak duygusunda buluşması, aşkı bulutlarda, hiç ama hiçbir şeyden etkilenmeden yaşamasıdır ki, günümüz dünyasında arzulaşarak aşkı yaşayanlar biri birlerini bir farklı anlarlar. 

Kadri KANPAK