Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk var mı?

Aşk var mı?
 

Sevmeden önce sevgi karşılıklı olur derdi. Bir adamı sevdi, sevdikten sonra karşılığını beklemeden koşulsuzca sevdi. Birden bire adı aşk oldu. Adamın haberi bile yoktu, sevdiğini söyleyemedi.

Nedeni ise, adamın evlilikle ayrılık arasında bir yaşamı vardı.. Sorsa ayrıldık biz derdi, ama kağıt üzerinde evliydiler. Kadın tam sevdiğini söylemek istediğinde birden adamın hayatı düzeldi ve evliliği düzene girmişti. Kadın tam uzaklaşmaya başlayıp onu bir arkadaş, bir dost, hatta kardeş ya da sıradan bir insan gibi gördüğünde adamın duygularının sesini kulağında duydu. “Seni seviyorum”. Rüyamıydı bu yaşananlar yoksa bir şakamı. Tarifi yoktu. Bunun için söylenecek çok söz, beslenip büyütülen bir sevgi vardı.

Sevgi büyürken erkeğin hayatı da yeni bir hayata yelken açmıştı. Yaşamında evlilik son bulmuş eski eşe öfke, kızgınlık ve kırgınlık hakim olmuştu. Yeni aşkta yoğrulmaya kim hayır derdi. Kadının hayatında gel-gitler vardı, ayrılmamış bir adamdı sevdiği, ayrılıklarına da sebep değildi ama sevmesi de doğru değildi. Bir süre aşk devam etti, evlilik teklifiyle bir basamak daha çıkılacaktı ki, kadın “hayır yapamam” dedi. Zaten hiçbir zamanda bir beklentisi yoktu bu adamdan, çünkü tanıdığında evli, çocuklu ama eşiyle ayrıydı. Böyle bir adamla evlilikten ne ona ne kendisine hayır gelirdi. Kadın yeni bir yaşamda ilk evliliğini yapacakken adam çoktan ununu elemiş sermiş, belki de uzun bir evlilik onu yıpratmış, kendine yeni heyecan ararken bu kadını sevmişti. Üstelik birde çocuk vardı. Evlilik iki kişiyle başlar ardından güzel çocuklarla büyüyerek devam ederdi. Ama bu farklıydı. Başta üç kişi olacaklardı. Kadın “yapamam” dedi. “O çocuğun gözleri bana baktığında beni değil annesini görecek, ben öperken beni değil annesini hissedecek”. Belki ön yargıydı, belki altıncı his belki de çevreden izlenimleri onu bu düşünceye, davranışa itmişti. Yaşam sevginin peşinden koşmalımıydı, yoksa gerçekleri görebilmek engellere boyun eğmek miydi? Sadece çocuk değildi sebep belki ilk evliliğin getireceği sorumluluk, Kadını yetiştiren büyüten, ondan farklı beklenti içinde oldukları ailesinin razı gösterip göstermeyeceği, onlara yaşatmak istemediği hayal kırıklığı, çevrenin tepkisi, belki de tek önemli sebep güvenle güvensizlik arasında yaşanan git-geller, eski eşin ağırlığı var mıydı yok muydu hayatlarında hep onunla olacaktı yada onsuz. Bir soru işaretiydi her şey. Yapamadı, yürümez dedi, içine sinmedi. Üç yıldır içinde büyüttüğü sevgiyi bir anda kenara itti. Haklımıydı bilinmez ama her ikisi de kabullendi bu ayrılığı, ne kadar hoş sözleri sarfetmeye çalışsalar da, gönüllerdeki ateş küle dönüşmüştü. Belki bir rüzgar canlandıracak ya da bir damla su yok edecekti.

Aradan geçen yedi ay sonunda kadın haksız çıktım dedi kendi kendine. 3-5 ay sonra dayanamaz eşine geri döner sevdiğim adam demişti. Ama yanılmış mıydı ?

Böyle düşündüğü günler sırasında birden adamla telefon görüşmesi geçti arasında, Adam “sana bir şey itiraf edeceğim benden uzaklaşabileceğini biliyorum, fakat bilmen gerekir. Eşim geri döndü, yeniden başlayacağız” dedi. Kadın buna biraz şaşırdı birazda adamın oğlu adına sevindi. Kadın yanılmamıştı. 7 ay sonrada olsa barışmıştı eşiyle, iyide olmuştu zaten kadınla bir bağı da kalmamıştı. Ama itirafın arkası geldi. “Belki bir bebeğimizde olacak 2 aylık tahminim demez mi.” İşte o an güvensizliğin en büyüğünü yaşadı kadın. Her nekadar arkadaş kalmak isteseler de zaman zaman konuşup günlerini birbirleriyle paylaşmaktaydılar. Adamın umudu hiç kaybolmamıştı yaptığı evlilik teklifinde. Belki demişti bana evet der, yeni bir ailemiz olur.

Kadının yedi ayın sonunda bunları duyması şaşırtmış, birde kırılmıştı. Hani demişti arkadaştık, birbirimizden saklımız gizlimiz yoktu. İki ay az bir zaman mıydı. Eski eşten ayrılığın ardından ve evlenme teklifinin üzerinden tam 7 ay geçmişti. Eşi geleli 2 ay olmuştu. Yani beş ay sonra bırakılan yoldan devam etmişlerdi. Kadın “neden benden sakladın, neden? Her gün, her hafta telde merhaba, yine seni özledim demek için mi benden sakladın” dedi. Adam güzel sözcükler söylemeye, söyletmeye bayılıyordu. O an aşkın geçersizliğine inandı. Gerçekleri gördü gözü, eskisinin yerini yenisi dolduramayacaktı. Seni hep sevdim, seveceğim dediği kadının yerini yine eski karısı almıştı. İtiraf etmese haberi bile olmayacaktı. Ufak, tatlı sözlerle devam edecekti arkadaşlığı. Bumuydu güven, inanç, dostluk, sevgi. Kadın için hepsi boş bomboş bir sayfaydı. Son sözlerini söyledi. “Ben seninle herşeyimi paylaştım, bir hafta öncesine kadar seni ne zaman görebilirim, arkadaşlar, eski sevgililer özler birbirini dediğinde aslında bende seni özlemiştim. Biz sevgilimiydik ki bu sözleri söyledin, madem ki karın hayatındaydı benimlemi avundun durdun aylarca. Görmesekte birbirimizi arkadaştık paylaşırdık sorunları, sevinçleri. Benim için sokaktaki adamdan farkın kalmadı, artık arkadaşlıkta yok aramızda. Yazıklar olsun sana. " dedi. Belkide kadın eski eşi hazmedemedi yada sakladığı için kırıldı. Aslında ilk tanışmalarında da öyleydi. Onun için herhangi bir adamdı üstelik nüfus cüzdanında da evli yazıyordu. Ama zamanla sevdi, sevgi büyüdü, yüceldi. Gönül hazinesindeki adamın son sözcükleri boğazında düğümlendi ve adam “peki öyle olsun” diyerek telefonu kapattı. Gönül yaralı kadınsa ahizeyi kapattığında gözleri karşıdaki duvarda bir noktaya çok derinlere dalmıştı. Güvenin, yalanın, sevginin, aşkın, arkadaşlığın ve dostluğun geldiği noktamıydı bu? Belkide en doğrusu buydu. Herkez kendi yaşamlarında yol bulmalıydı.

Son gözyaşını da silerek onu bekleyen birine doğru daha cesurca, kalbini açarak yeni rüzgarlara doğru yelken açtı.

Not: Hikayemin gerçekle ve yakınla hiçbir ilgisi yoktur.

 
Toplam blog
: 82
: 1963
Kayıt tarihi
: 13.10.06
 
 

Müzik ve amatör fotoğrafçılıkla ilgileniyorum. Yazma isteği içimde vardı. Mutlaka bir gün düşünce..