Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Mustafa Çifci Aşk Yazarı

http://blog.milliyet.com.tr/mustafacifci

18 Eylül '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk ve ihanet

Aşk ve ihanet
 

Aşk Ve İhanet


Mektubunu okumaya devam ediyorum sevgili...

Bir şiir gibi uzayıp gidiyor duyguların.

Bir öykü gibi derinden etkiliyor, usul usul uzanıyorsun yıldızların altında koynuma doğru.

“Ne zaman saat gece yarısını gösterse içimi bir sıkıntı kaplıyor. İşte gene yalnızım, diyorum kendi kendime. Sonra sen düşüyorsun aklıma ve sana mesaj atıyorum tam gecenin ortasında. Heyecanla gönderilen mesajıma cevap beklemeye başlıyorum. Gelmeyince burukluk hissediyorum. Neden yazmıyor ki, diyorum. Neden yazmadı acaba? Ne oldu ki? Sorularımı çözemiyorum. Sanki hemen mesajıma cevap yazmak zorundaymışsınız gibi, bencilliğim tutuyor bazen sana bazen kendime kızıyorum. Hayallere dalıyorum. Sevgiyi rüyalarda bulmak için gözlerimi kapatıyorum. Biliyor musun, bu gece yanımda olmanı isterdim. Seninle bütün geceyi yıldızlara bakarak geçirmek ne kadar hoş olurdu. Sıcak bir omuza yaslanıp ya da dizlerine uzanıp gökyüzündeki yıldızları seyretmeyi çok özledim. Özledim dediğime bakmayın, bunu hiç yaşamadım ama hayal ediyorum işte. Seninle böylesi bir geceyi geçirmek nasıl olurdu? İster miydin?”

“İsterdim”, dedim. “Hem de çok isterim.”

Bir gece öncesinde yazdığım sıcak ve içtenlik dolu mektubuma nasıl cevap vereceğini merak ediyordum. Nasıl karşılardı acaba, onunla bir gece yarısında deniz kenarında saçlarına örgü yapma mı ister miydi? Öpmek istesem izin verir miydi? Yoksa bozulur, alınır, kendisinden bir çeşit yararlanmak gibi algılayıp bu tür düşüncede olduğum için benimle bir daha görüşmek istemeyebilirdi. Bu konuda hassas olmalıydım. Çünkü onu kaybetmek istemiyordum. Aldığım mektup bu konuda endişelerimi ve kaygılarımı giderdi. Sanki o mektubu ona başkası yazmış cevabını bana değil de başkasına veriyormuş gibi şöyle yazıyordu; “Bayıldım desem böyle bir geceye ve kucağına yatsam. O’ da ayıltmak için öpse, öpse... Ve ben tekrar tekrar öpmesi için ayılmasam. O’ da tekrar tekrar öpse ve kendimden geçsem. Harika olurdu. Ama ne zaman? İsterim desem ayıp mı olur? Ama ne diyebilirim ki böyle sevgiye çok ihtiyacım var. Keşke.”

Böylesi bir mektuptan sonra rahata ermiştim.

“Olmaz”, dedim. “Hiç ayıp olur mu?”

Sevgili Öykü, benim de bu kadar yakınlığı çok istediğimi, bütün tenini usul usul öpmek istediğimi söyleyemedim sana. Çünkü ne kadar çok istesem de böylesi bir geceyi, ilk önce aradığımız dostluktu. Aranan sadece sevişmek olsa bu yaşanır ve biterdi. Bunun farkında olduğun için benimle bu kadar açık açık ne istediğini, özlemini, öpüşmelerini anlatabiliyordun. Bu güven vericiydi.

Çözülmeyen soruların uykularını çaldığını görüyorum. Yalnızlığın verdiği bir çeşit acıyla yüreğin hançerleniyor gecenin ortasında. Sorularını tek başına çözemezsin sevgili öykü. İnsan tek başına yetersizdir birçok konuda. Kendi kendini bitirsende, ne kadar çok yaralansanda sana bu acıyı verenlerin umurunda olmayabilir ve belki de sen onu düşündüğünde o seni hiç düşünmüyordur. Bu gece yanında olsam, ellerin sımsıcak olurdu yıldızların altında ellerime değerken parmak uçların. Sözlerin bir ateş gibi içten gelirdi. Saçların ise rüzgâra karışır, tel tel dağılırdı. Dudaklarına aşk dolu bir şarkı düşer, unutulmaz bir gece yaşanırdı. Ve bir yıldız kayarken gökyüzünden dileğini tutardın. Kirpik uçların değerken birbirine seni usulca öper, dileğin gerçek olsun diye kayan bütün yıldızları ufuklardan toplayıp yüreğine doldururdum. Gecenin sessizliği bozulması diye konuşmana izin vermezdim. Ne zaman konuşmak istesen aralanan dudaklarından öperek sustururdum. İstersen gün doğana kadar ayılma, ben de gün doğumuna kadar öperdim. Hadi, sen söyle yaşanmak istenmez mi böyle bir gece?

Küçük bir kız çocuğu sevinci ile, “Daha erken görüşme şansımız var mı?”, dedi. “Bir an önce, kesinlikle biran önce buluşalım. Beni hiçbir zaman sevgisiz ve dostsuz bırakmayın ne olur. Sizden gelen mesajlar inanın beni çok mutlu ediyor. Hatırlanan ve önemsenen birisi olmak ne güzel.”

Bazen insan çok sever sevgili Öykü. Hatta sevdiğine o kadar bağlanır ki bir an olsun yanından ayrılmak istemez. Ve daha da kötüsü aynı sevdiği gibi sevildiğini sanır. Sanır ki ondan ayrılıp gitse yokluğuna dayanamaz, yaşayamaz. Ayrılmak imkânsız gibi gelir. Ama ne olursa olur bazen arada bir şeyler biter, sevgi her geçen gün biraz daha azalır ve aşk buhar olup uçar. Ortada kırılan ve bozulan bir şeyler olunca evdeki varlığı bile çekilmez bir hale gelir. Yokluğu değil varlığıdır insana acı veren. Ve bu acıyı tek taraflı çözemezsin hiç bir zaman. Ve unutma ki insana en çok acı en yakınlarıdır. Yine insana en çok sevinç veren de yine en yakınlarıdır. İşte bu nedenle acılarımızı ve sevinçlerimizi tek taraflı çözemeyiz çünkü tek başımıza yaşamamışızdır. Ve bu nedenledir ki tek başına mutluluk olmaz. Tek başına hangi yemek olursa olsun lezzetli olmaz.  Tek başına olmak yalnızlık hissi verir insana. Tek başına olmak gecenin karanlığını uzatır, erteler günün doğuşunu. Tek başına olmak bütün yıldızları ufuklarda kaybettirir. Bu tıpkı beyaz bir duvardaki siyah bir noktanın varlığı gibidir. Küçük de olsa siyah nokta nasıl da kirletir, güzelliğini yok eder sen de bilirsin. İnsanın hayatı da beyaz bir sayfadır. Bizi kirletenlerde sadece acılarımızdır. Ve mutlu olabilmek, ağız dolusu gözyaşı gelene kadar gülebilmek ise gönül duvarımızı boya yapmak gibi rahatlatır insanı. Ve siyah noktalar ne kadar çok artarsa o kadar kırılmış, o kadar incinmiş, o kadar kirlenmiş oluruz. Hiç birimiz tek başına içindeki siyah noktalarını başkalarına nasıl yansıttığını bilemez.

Sen yüreğini sürgüne göndermişsin sevgili öykü...

Mutluluk bir gemiye binip kaçmış.

Şimdi deniz kenarlarında giden gemiyi bekliyorsun.

Ve ufuklarda hiç bir geminin direği görünmüyor yıllardır.

Boş ver, bağışla seni üzen ve sana acı verenleri...

Kıskançlık ya da intikam duyguları esir almasın yüreğini.

İnsanları bitiren sadece içlerindeki kıskançlık ve intikam duygularıdır bunu hiç bir zaman unutma olur mu? Bu bencil ve kötü düşüncelerden arınmadıktan sonra o gemi hiç geri dönmeyecektir. Ama sen de iyi bilirsin, bir gemi giderse bir başka gemi gelip demir atacaktır. İnsanın gönlü liman gibidir boş kalmaz. Ben olmasam bile sana böyle bir gece sevgisini vereni bulacaksındır.

Atalım içimizdeki mutluluğumuzu engel olan her ne varsa...

Hadi gözlerime bak, gülümse biraz....

Seni öpücüklerle sarhoş edeceğim gece yakındır...

Bakışlarında yangın, saçlarında hep rüzgâr olsun seni gördüğümde.

Seni gördüğümde gönlün beyaz bir sayfa gibi aydınlık olsun.

O gece, hüzünlerinden arınmış beyaz bir sayfa olarak gir koynuma...

Ve bu gece, bu koca kentin bütün yıldızlarını sana göndermek istiyorum, senin olsun.

Çünkü bu kentte yıldızların farkına varmayan o kadar çok insan var ki...

Ve unutma sevgili öykü, burası aşkın ve ihanetin kentidir.

Bilirsin, güzeller hep ihanet eder ya da güzellere ihanet edilir.

Bizimkisi ihanetsiz bir aşk olsun...

Eser: “Bir Görüşte Aşık Olabilirsiniz ama Asla Dost Olamazsınız” adlı kitapdan alınmıştır. Her hakkı saklıdır. Yazarın yazılı izni alınmadan kopya edilmesi, çoğaltılması, dağıtılması, başka yerlerde yayınlanması telif hakları yasası gereği yasaktır. Mustafa Çifci- www.mustafacifci.com

 

 

 
Toplam blog
: 297
: 523
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazılarında insanı derinden etkileyen yoğun bir duygusallık, hüzün, karamsarlık ve yalnızlık vard..