Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '15

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk ve sevgi

Aşk, yüreğinin sahibini aramasıdır. Ondandır ki aşk arayışla eş anlamlıdır. Yürek kendine ait olanı ararken sürekli bir boşlukta yüzer. Ama bu yüzüş yüzeydedir. Derinlere iniş ancak ikinizi bulmasıyla derinliklere yol alır. Bu arayış insanın hayata farklı bakmasını öğretir. İnsanlığın monotonluktan ve sıkıcılıktan bunalanan ruhun, bunlardan kurtulmasının yollarını öğretir. 


Aşk, bekleyiştir. Aşk hayatın kendisine sunduklarına karşı sabır etmeyi öğretir. İnsan kalbi ikizini beklerken aynı zamanda kendini tanımaya başlar. Duygularının sırrını çözmek için kalemi eline almasıdır. Beklemek olgunlaşmanın başlangıcıdır. Aşk, duyguların acı çekmesini öğretir ki hayatın ilerleyen zamanlarda karşısına çıkaracağı acılara biraz tahammül etmeyi öğrensin. Acı, insanın gerçeğini görmesidir. Hayat, acıların üstesinden gelerek, gülmeyi öğrenmesidir. Gülmek zor olandır. acı ise kolay olandır. Aşk bu durumda acılarla insanın yoğunluğuyla yüzleşmesidir. 

Aşk, tanımadır. Aşk, insanın kendisini, hayatı ve doğayı okumayı bilmeye ilk adımlardandır. İnsan bazı dönemlerde kendine yabancıdır. Kendisinde saklı duygu ve düşünceleri bilmez. Durum ve şartlar dahilinde insan kendisinde yaşanan hislerin canlanmasıyla farkına varır. Böyle insan ilk defa teorik olarak bildiğini duygularıyla yaşar. İlk defa karşılaştığı bu duygular doğal olarak insanı sarsar. Bu şaşkınlık, nasıl bir davranış belirlememede zorlanır. Duygu ve akıl arasında görünmeyen savaş, gün yüzüne çıkar. Duygular doğrudan düşüncelere saldırır. Hazırlıksız yakalanan düşünceler, duyguların ne istediğini bilmeyen istekleri karşısında şaşkına döner, darmadağınık bir hal alırlar. Böyle duygular, düşünceler üzerinde hâkimiyet kurar. Ancak düşüncenin alt yapısı daha köklü olduğundan kolay kolay pes etmez. Düşünceler de duyguların isteklerinin olmaması için elinden gelen kaosu yaratır… Aşk esnasında ne yaşanırsa yaşınsın önemli olan insanın kendini tanımaya ve hayata biraz farklı bir pencereden bakmaya başlamasıdır. 

Aşk, sevgiye geçiş basamağıdır. Aşk, karşılık hislerin uyanışıdır. Beğenmedir. Hoşlanmadır. Aradığını sanmadır. Duyguların karşılıklı kıpırdamasıdır. Heyecandır. Hayal kurmadır. Paylaşımdır. İkili yaşama hazırlıktır. Aşk yoğunluğu böylece cinsleri bir araya getirmenin bir yoludur. Ama zamanla bu yoğunluk azalmaya başlar. Başlama nedeni birlikteliğin yaşanmasıyladır. Çünkü aşk uzakken hoş ve güzeldir. İstek uyandırır. Yaşama karşı soyut hisler taşır. Ama birliktelikle beraber aşk somuta dönüşür ve kaybolur. İşte aşkın soyuttan somuta geçişte kayıplara karşıması durumunda sevgi devreye girer. Böyle aşk vazifesini yerine getirerek, yerini kalıcı ve daim olan sevgiye bırakır. Artık birlikteliği her şeyiyle ayakta tutacak olan sevgidir. Aşk bir yere görülmeden sevgiyi oluşturan ve besleyen organdır. 

Aşk, geçici arzulardan arınmayı öğrenmedir. Şehvetin baş döndüren cilvelerin aşk dur, der. Doyumsuz arzuların zincire vurulmasına aşk yardımcı olur. Aşk, kalıcı olan değerlere hazırlıktır. Çünkü aşk, merhameti canlandırır. Merhamette insani olan değerleri gün yüzüne çıkarır. Aşk, devreye girince yolculuktur. Aşk, insanı terbiye eden kırbaçtır. Hataları ve yanlışları yüze acımasızca vurur. Böyle insan kendini sınırlar. Haddini bilir. Gereksizlerin peşine düşmez. 

Velhasıl aşk birey olmanın vazgeçilmez dayanağıdır. Ve bu temel sağlam ve doğru atılmalıdır ki aşk sonsuz bir haz verebilsin. Ötesi insanın kendini sömürmesidir. 



Osman Tatlı 

www.osmantatli.com.tr 

 
Toplam blog
: 90
: 382
Kayıt tarihi
: 02.08.14
 
 

2004 yılında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Üniversite yılla..