Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Aşk zamanı- 5

Aşk zamanı- 5
 

İkisi de arabayı beklerken bayağı bir huzursuzdu. Ahmet, yıllarını verdiği şirketi bir anda terk ediyordu.  Sevgilisini aldatan birisi gibi düşünüyordu kendisini.  İçinden “Fatma kim bilir neler düşünüyordur?” diye aklından geçirdi. Fatma, yorgun ve uykusuzdu. Dün akşam evdeki tartışmaların ve alınan kararın sonunda uyku falan kalmamıştı. Sabaha kadar ne olacağını düşündü durdu Fatma. Şimdi ise Ahmet’le birlikte kendilerini yeni hayata götürecek arabanın gelmesini bekliyorlardı.

Arabaya binerken ikisi de zoraki gülümsemeyle birbirlerine baktılar. Arabanın tekerlekleri onları meçhule giderken başlarına geleceklerden ikisinin de haberleri yoktu. İkisi de kafalarını geriye yaslayarak gözlerini kapattılar. Aslında ikisi de uyumuyordu. Düşünüyorlardı. Sessizliği bozan ilk Ahmet oldu.

“Merak etme her şey yoluna girecek. En azından iki kişiyiz ya tek olsaydık ne yapardık? Birbirimize destek olarak alışma devresini atlatırız. Belki de böyle  olmasında bir hayır vardır” dedi.  Fatma da “Belki de haklısın; tek kişi olsaydık daha zor olurdu. Sen benden tecrübelisin ama beni yalnız bırakmak yok. Her zaman bana yardım edeceksin” dedi. Ahmet, Fatma’nın elini tutup “Sen merak etme hep yanında olacağım” dedi.

Fatma, Ahmet’in elini tutmasıyla irkildi. İçini garip bir his kapladı ama elini çekmedi. Ahmet’in elini tutması ona bir güven vermişti. O da diğer elini Ahmet’in elinin üstüne koyarak “Bunu bir söz olarak kabul ediyorum” derken ikisi de gülümsediler.

Arabadan inerken şoför seslendi : “Ben eşyalarınız ile ilgilenirim. Siz biraz istirahat edin”.. Ahmet, başını sallarken binadan içeri girerken “Yeni çalışma yerimiz” diyerek mırıldandı. Fatma da başını salladı. Onları direk olarak müdürün odasına götürdüler.  Müdür 45-50 yaşlarında otoriter biriydi. Ortamdan ve yapacakları işten bahsetti. Sonra “Bugünlük dinlenin; yarın başlarız” dedi. Ahmet, önce Fatmayı odasına bıraktı. “Biraz dinlen sonra akşam yemeğine gideriz” dedi. Sonra kendi odasına geçti. Kapıyı kilitlerken “Ne gündü be!” Şimdi nerdeyim en iyisi bir banyo yapayım”  diye düşündü. Banyoyu yapıp kendisini yatağın üstüne bıraktı. Bir anda göz kapaklarının kendisine itaat etmediğini ve kapandığını hissetti ve o da karşı koymadı. Derin bir uykuya daldı.

Telefonun sesiyle uyandı zır zır çalıyordu. Hiddetlenerek telefona bakarken birden arayanın Fatma olduğunu gördü. Bütün hırsı geçti yüzünü tatlı bir tebessüm kapladı. Telefondaki ses “Amma ağır uykun varmış” diyordu. “Kaç saattir çaldırıyorum; beni buraya açlıktan öldürmeye mi getirdin?” deyince uzun bir zamandır uyuduğunu anladı. “Hemen giyinip geliyorum sen hazır mısın?” dedi. Fatma, “Evet sen de giyin gel gidelim yemeğe” dedi. “Tamam” deyip kapatırken hemen aceleyle giyinip kendini Fatma’nın yanında buldu.

Yemekte karşılıklı oturdular. Yemek sırasında birbirlerine kaçamak bakışlar atıyorlardı. Her defasında da yakalanıyorlardı. Yemekten sonra kafeye geçtiler. Orada Ahmet bira içerken Fatma kola içti. Dans edip oynadılar kısacası felekten bir gece çaldılar. Kafeden çıkıp lojmanlarına doğru gidiyorlardı uzun ve karanlık bir yol onları bekliyordu. Ahmet acaba diyordu. Ama bir türlü sormaya cesaret edemiyordu. “Buraya gelirken arkanda çok sulu göz bırakmışsındır” dedi Ahmet, “Evet ya bütün ailem  ve akrabalarım üzüldüler. Daha seyrek görüşeceğiz ne de olsa. Erkek arkadaşın ne dedi bu işe?” dedi. “Benim erkek arkadaşım yok” dedi

Ahmet, “Haydi canım kesin vardır. Benden mi saklıyorsun?” dedi. “Vallahi yok. Olsa niye söylemeyeyim” dedi. Sonra da “Ama senin kız arkadaşın olduğu kesin. Böyle yakışıklı bir adamı boş bırakmalar” dedi. Ahmet “Kim ben mi yakışıklı? Sen yakışıklı görmemişsin” dedi. “Yani kısacası ikimizde özgürüz” dedi.

“Bu gece çok güzelsin söylemiş miydim?” dedi ve elini tuttu. Fatma, bir anda ne yapacağını bilemedi. Çekmek istedi çekemedi belki de o da istiyordu.  Çünkü şimdiye kadar kendisiyle bu kadar ciddi ilgilenen biri çıkmamıştı ama korkuyordu yine de.

Elini çekerken “Daha hazır değilim” dedi. Ahmet “Neye” dedi. “Biliyorsun söyletme bana”. Ahmet, “İnsanlar neden bazı şeyleri söylemekten korkar. Korkma söyle seni seven birini görünce niye ürküyorsun. Bunun bir sebebi var mı?” dedi. Fatma, ağlayacak gibi oldu. “Bunu Ahmet’e belli etmemek için arkasını dönüp “Sonra konuşuruz” diyerek  lojmanına yöneldi. Ahmet de ellerini cebine sokup dudaklarını bükerek yürümeye başladı. “ İyi miydi kötü müydü zaman gösterecek” dedi. Kapıyı açıp içeri girerken “iyi bir banyo ve yatak” diye düşündü

Ertesi sabah kalktığı zaman dün akşam yaşadıkları geldi aklına “Bakalım gün nelere gebe” diye düşündü. Hemen hazırlanıp çıktı işyerine ve hızlı adımlarla gitti. Kapıdan içeri girerken Fatma’nın olmadığını fark etti. Halbuki bu saatte olması gerekiyordu. Hemen cep telefonuna sarıldı aramaya başladı. Karşısında uykulu bir ses gelince anladı her şeyi. “Hemen üstünü giyin gel. Mesai başladı. Ben idare ederim seni” dedi. Fatma, telefonu büyük bir sinirle kapattı telefon kapanır kapanmaz tekrar çaldı. Arayan müdür idi “Fatma’yı da alıp yanıma gelin” dedi. Apar topar müdürün yanına gitti. Fatma’nın lavaboda olduğunu onun için yalnız geldiğini söyledi. “Müdür iyi tamam. Ben sana anlatayım; sen Fatmaya anlatırsın” dedi. Odadan çıktıktan sonra büyük bir oh çekti. Odaya gider gitmez Fatma’yı karşısında resmen burnundan solurken buldu. “Niye beni uyandırmadın” dedi. “Hani beni unutmayacaktın böyle mi sahip çıkacaksın bana. Müdür bana bir ton laf sayarsa ilk günden ne olacak?” dedi. Ahmet eliyle işaret ederek “Sakin ol ben hallettim. Seni çağırmayacak bana tarif etti ben sana anlatacağım” dedi. Fatma, sakinleşmemişti yine de “Bundan sonra ben uyumadan uyumayacaksın. Benden önce kalkacaksın. Her zaman yanımda olacaksın” dedi. “Tamam tamam sen merak etme! Bu son olacak” dedi. Yanına yaklaşıp sinirleri bozulan Fatma”yı kollarının arasına alıp teselli etti. Fatma’da başını Ahmet’in göğsüne koyarak ağlamaya başladı. “Tamam artık ben buradayım. Seni hiç bırakmayacağım hem de hiçbir zaman” dedi. Fatma da “Verdiğin sözleri unutma. Beni bırakmanı istemiyorum” dedi.

Masalarına dönüp çalışırken birbirlerine bakıp gülümsüyorlardı. Ahmet, “Bu iş oldu” diye düşündü. Akşam için güzel planlar yapmaya başladı. Kendi işini bitirip gidip Fatma’ya yardım etti. Akşama kadar tabiri caizse çifte kumrular gibi diz dize çalıştılar müdürün verdiği işi bitirdiler ve beraberce müdürün yanına çıktılar. Başarılı bir sunumdan sonra müdür onlara kahve ikram etti.

 
Toplam blog
: 110
: 706
Kayıt tarihi
: 27.02.10
 
 

Gülhane Askeri Tıp Akademisinden Bilgisayar Operatörü olarak çalışıp emekli oldum. Evli ve 2 çocu..