Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk

O gece geç kalmıştı eve Delikanlı. Saat 12 yi geçmişti bile. Sevdiği mışıl mışıl uyuyordu. Çoktan rüyaların kollarına atmıştı kendisini. Sessizce girdi içeri. Genç kadının uyuduğu belli oluyordu. Hep kapıda karşılardı onu saat kaç olursa olsun. Bir süredir bunu bile unutmuştu delikanlı. Odalarına doğru yürüdü yavaş adımlarla. Sevdiğine şöyle bir baktı ne kadar da güzel uyuyordu bir melek gibi gözüktü gözüne yine her zaman ki gibi. Üstü açılmıştı, yavaşça genç kadının üzerini örttü. Sonra elindeki ceketi bir kenara fırlattı ve yatağın yanına yere oturdu.

Sessiz gözlerle izlemeye başladı sevdiğini. Aklından neler geçti. Genç kadını ilk gördüğü, ilk elini tuttuğu, gözlerine baktığı ilk öptüğü anlar, ve daha niceleri. O kadar çok şey vardı ki sayılacak. Her şeyin ilkini birbirlerinde bulmuşlardı. Hayatın tadını birbirlerinde tatmış , en büyük çılgınlıkları kimilerinin delilik diye nitelendirdiği şeyleri aşk diye birlikte yaşamışlardı. Öyle büyük bir aşkla sevmişlerdi ki birbirlerini. Karşılarına çıkan her şeyi devirip geçmişlerdi. Hep hayalini kurdukları ömür boyu birlikte olmanın da adımlarını atmayı başarmışlardı sonunda. Evlenmişlerdi artık beraberdiler. Her şey çok güzeldi çok mutluydular. Birbirlerini hiç kırmamışlardı. Sonra her aşkta olduğu gibi sorunlar başlamıştı aralarında. Ufacık sorunlar. Hiç kimsenin önemsemeyeceği kadar ufak şeyler. Ama onların ki kadar büyük bir aşka bunlar bile ağırdı. Ufacık şeylerden bile kırılırlardı çünkü. Hep bildiler olanların onlara zarar vermeyeceğini, hep bildiler birbirlerinin kıymetini ve hep korktular birbirlerini kaybetmekten. Ama birbirlerini kırmaya da engel olamadılar. Neler geçti genç adamın aklından. Bir kez daha korktu sevdiğini kaybetmekten. Düşüncesi bile kötüydü. O anda nefesi kesiliyor. Sol yanına bir sızı saplanıyordu. Sanki keskin bir bıçak göğsünü yırtıp geçermiş gibi. Bunları düşündükçe daha da fazla acıdı için.

O sevdiğini kırmayı hiç istemezdi ve sevdiğinin de onu kırmak istemediğine emindi. Kaldırıp kafasını sanki bir mucizeye bakar gibi baktı sevdiğinin yüzüne. Ne kadar da masumdu. Cennetten kaçıp gelmiş bir melek olduğunu düşündü. Kafasını tavana doğrultup şükretti Tanrı ya onunla olmasına izin verdiği için, hala yanında olduğu için, sonra da açıp ellerini yalvardı Tanrım onu benden alma onsuz yaşayamam diye. Dönüp Meleğine yavaşça o güzel simsiyah saçlarını okşadı. alnının ortasına masum bir öpücük kondurup ona konuşmaya başladı. “Ne olur sevgilim kırmayalım birbirimizi , bu koca , pislikle , kötülükle kaplanmış dünyada birbirimizi bu kadar geç bulmuşken, birbirimize bu kadar geç kalmışken her anın tadını birlikte çıkaralım, her acıyı birlikte göğüsleyip, her sevince beraber gülelim. Ben senle yaşamayı, aşkı, sevmeyi, sevilmeyi, mutluluğu öğrendim. Sensiz bir hiçim ben. Koca bir hiç. Etrafıma baktım insanları gördüm hepsi yıldızlar gibiydi hepsi gökteydi ama ben seni Güneşim seçtim ve Bir Güneş için Bin Yıldızdan vazgeçtim. Beni ışıksız, beni soğukta koyma Güneşim... Hep Seni Sevdim ve Hep Seni Seveceğim…” diye mırıldandı sevdiğine. Bir damla yaş süzüldü genç adamın gözlerinden. Sonra sevdiğinin o güzel dudaklarına bir öpücük kondurdu. Kolunu kaldırdı kadının, olduğu yerde kafasını omzuna yasladı ve ikisinin şarkısını söylemeye başladı :
“Oh you don’t have to ask me, you know you’re all that I live for
You know I’d die just to hold you, stay with you”
Sonra da onlara göre dünyanın en güzel sözlerini söylerken uyuya kaldı sevdiğinin kollarında öylece…


Volkan ARSLAN
05.10.2006
01:05

 
Toplam blog
: 23
: 2179
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Hayattan sıkılmış bir kişilik.  Hep acaip şeylere ilgi duydum insanlara göre. Bir çok insana gö..