Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '07

 
Kategori
Felsefe
 

Aşk

Aşk
 

Ben hiç âşık olmadım ki! Aslında aşkın ne olduğunu da bilmiyorum. Eğer aşk, sevgiliye duyulan özlem ya da ayrılıktan dolayı çekilen hasretse, ben, hep olmayan sevgiliye özlem duyuyorum. O sevgilinin yokluğundan dolayı hasret ateşleri içinde yanıp tutuşuyorum. Ama bunlar aşk değil ki. Bu, basbayağı özlem ve hasret!

Sahi aşk ne? Bir güzeli görünce yüreğinde duyduğun coşkunluk mu? Fakat bu da duyulan o coşku ve taşkınlık işte! Belki de bu, aşkın bir tezahürü, ama aşkın kendisi değil muhakkak.

Aşk, kadınına, çocuklarına duyduğun sevgi mi? Onlara olan bağlılığın mı? Gerçekten nedir aşk? Bir de aşkın gerçeği ve sahtesi oluyormuş! Çok zaman gerçek aşktan bahsediliyor. İşte bu gerçek aşk! Sevgilinin uğruna canından bile mi vazgeçmek bu? Yollara düşüp avare dolanmak mı yoksa?

Yahut aşk, duyamadığın, açıkça hissedemediğin, bilemediğin bir sonsuzluğun huzurundaki perişanlık mı?

Aslında bir parça hissedilmiyor değil: Sanı veya gerçek; ama bir duygulanım, dolayısıyla bir his az veya çok hep var. Hissediyorsun bir şeyler; bu his, sürekli olunca sezgiye dönüşüyor. Sezgi, nesnel bir bilgi değil. Bilgi, açık kanıt istiyor. Aktarılabilecek açıklık istiyor. İşte buna ermek, çok zor görünüyor. Bilemiyorsun, bulamıyorsun
***

Aşk tarif edilmiyor besbelli! Atilla İlhan'nın dizelerinde olduğu gibi Pia'yı aramak belki de aşk! Benimki de bir arayış, Pia misali, çok kere... Peşine düşmek, bir gönül vermez, bilinmez, bulunmaz vefasızın!
***

Seni düşünmek, seni sevmek, sana aşık olmak... Aşka âşık olmak. Kurtulmak çalkantıdan, içhuzurunu yakalayabilmek, vazgeçmek kendimi kınayıp durmaktan, farketmek gerçeği. Bana düşen ne? Varlık gayem ne benim? Görmeliyim artık bunu ilahi bir nefeste, tanrısal bir seste ayan beyan. Zaaflarımla, çıkmazlarımla, kendimle cedelleşmekle geçip giderse koca bir ömür, heder olmuş olmaz mı?
Neredesin ey tatmin olmuş huzura ermiş nefis, nefsi mutmainne! Nerdesin aşkı bulmuş, aşkta yokolmuş ben!

***

Bu arayış, yordu beni...

Ateş düştü ocağıma, ne salınan güzelde gözüm ne de dost sandığım yüzde gayrı!
Kor düştü yüreğime, yakıp kavuran, ahlarla harlanan. Asumanım şen değil artık; yurdum, barkım perişan...
***

Gönlümü bağladığım. Aklım erdikçe, dilim döndükçe yalvarıp yakardığım. Dost yüzüne kanıp ardına düştüğüm, taleplerde bulunduğum...

Haykırışlarım savruldu gitti boşluğa. İtaatim hiçliğe sürdü beni. Karşılık görmedi teslimiyetim.

Hep ardındaydım. Hep bendeydin. Kabul görmedi deli gönül, yüksek gönlünde. Karşılık bulmadı masum dileklerim zengin varlığında.

Neye yarar ki ah vah!

Bilirim yanlışım nerde?

Kendimi unuttum senin hayalinde. Meğer değişmez kanunmuş benim kaderimde: Neysem o olacağım(!)

Oysa ben, ne idiğimi bile aşikar edemedim dolanırken senin gölgenin ardında.
Ve anladım nihayet. Bir boşluğun ardı sıra tökezlerken bana neyi kavratmak istediğini. Umut etmemeyi ve kaybetmeyi!

Süleyman Dönmez

 
Toplam blog
: 51
: 885
Kayıt tarihi
: 27.02.07
 
 

Ben kimim? Kafa kağıdımdaki beyana göre 1969 tarihinde Burdur - Gölhisar'da, doğumuma şahit ala..