Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Aşka veda ve geri dönüşler III

Gün bitti. Gece ışıl ışıl parlıyor penceremde. Perde havalanıyor ve ılık rüzgar camdan süzülüp yanıma uzanıyor bana eşlik edercesine. Çarşaf, ben ve rüzgar birbirimize dolanıyoruz. Tatlı karanlık okşarken saçlarımızı bir anda neye uğradığımızı şaşırıyoruz çarşaf, ben, rüzgar... Her yerde sivri sinekler... Hepsi yatak odamıza doluşmuş sanki, istila ediyorlar beni, bedenimi, beynimi.. uyuyamıyorum.

İşte tam da böyle hissediyordum bensiz dışarıya çıktığı gecelerde ya da eski sevgililerinin hatta hiç tanımadığım bazı kadınların tacizlerinde. Henüz yeni aydınlanmaya başlamış bir gölgeyken bile böyleydi bu. (Yanlış anlaşılmasın bunlar hayalet değildi henüz o gün fiilen vardı her biri ya da var olacaktı) Bunlar uykusuz gecelerimizin müsebbibi yatak odamızdaki ya da hemen az önce ılık rüzgarın süzüldüğü penceremin önünde bekleyen kan emici sineklerdi.

Bu sivrisinekler, ki her biri birinden cüretkar, rahat vermiyordu bize. Bir mesaj, bir telefon konuşması, bir e-mail, tesadüfen karşılaşmalar (bu tesadüflerin de bir anlamı vardı belki ya da benden sonra oldu bilmiyorum) ya da tesadüf görünümlü sohbetler... Her biri öyle çok acıtıyordu ki canımı...

Başlarda, yani henüz bir gölgeyken daha, gizliyordum hislerimi, hem de ne gizlemek... Her şeyi olağan karşılıyor, eski sevgiliden yadigar onun evinde unutulmuş terlikleri giyiyor ve onun yüzüne karşı kahkahalarla gülüyordum. Oysa, yüksek gölgenin haberi yoktu o terlikleri her giyişimde adeta ateşin üzerinde yürüdüğümden.

"Normal" diyordum "Bir insanın eski sevgilileriyle görüşmesi, ben de görüşürüm." O bu lafa içerliyordu ama haberi yoktu çoktan eski sevgililerimle teması kestiğimden... Ben aşık olmayı beceremiyordum, onun haberi yoktu elimi ayağımı nereye koyacağımı bilmediğimden. Belki de kendi hislerimi bastırmak için kurduğum abuk sabuk cümlelerin yaptığım garipliklerin intikamını aldı benden yıllarca. O sözünü ettiğim, beni geceler boyu delik deşik eden sivrisineklerden bazılarını kestirip attı, bazılarına yüzü tutmadı; bazılarınıysa bence hayatından hiç çıkarmadı ve belki sevişmediyse de gizliden gizliye görüşmeyi sürdürdü. Bunun aslını hiç bir zaman bilemedim. (ayrıldıktan sonra yıllarca boş yere kendimi yediğimi ve beni hiç aldatmadığını söylediyse de...)

Zamanla bu bastırılmış hisler biçim değiştirdi. O hayaletlerle uğraştıkça ben de sivsineklere olan nefretimi gün yüzüne çıkarmaya başladım. Herşeyini kurcalıyor bir hatasını arıyordum. Sokakta bir kadına doğru kafasını çevirse e o gününü cehenneme çeviriyordum. Bir kıskançlık mücadelesine dönüşmüştü bizimki ve ben gizliden gizliye büyük bir haksızlığa uğradığımı düşünüp ona olan kinimi büyütüyordum aşkımla birlikte. O hayaletlerin izlerini arıyordu kütüphanemde, ben telefonunu karıştırıyordum. İyice sapkın bir hale gelmişti ilişkimiz. Korkunç kavgalar ediyorduk ve ben her gün yeni güne korkunç acılar içinde uyanıyordum. Her geceye sevişerek başayıp sonunu savaşarak getiriyorduk. Bu savaşın gerçekliğinden kimsenin şüphesi olmasın çünkü bir zaman sonra aşkın önüne geçecekti nefretim. Öyle ki, onun bir kusurunu bulduğumda sevinir hale gelmiştim. Tüm sivrisinek ısırıkları ona karşı kullanılacak bir cephaneydi benim için...Bu ısırıkların verdiği azap çok derinlerde kalmıştı, hiç durmadan kaşıyor kanatıyordum sineklerin ısırdığı yerleri.

Bir zaman sonra biraz olsun sakinledik ikimiz de ama o hayaletlerden bahsetmekten vazgeçtiğinde artık her şey için çok geçti. O, ona duyduğum kıskançlığın eski bir ilişkiden kalma bir paranoya olduğunu zannetse de ne yaptıysam ona olan aşkımdan ve nefretimden yaptım...

Sonunda savaş bitti... Bu savaştan geriye yıkık dökük bir yatak odası, ölü sinekler ve benim paramparça kalbim kaldı. Sinekler öldü, yol göründü oysa bir şeyler hala devam ediyor... Bu hikaye neresinden tutsam elimde kalıyor...

 
Toplam blog
: 42
: 1011
Kayıt tarihi
: 16.06.10
 
 

1980 'de doğdum. Batı'da küçük bir şehirde büyüdüm. Büyüyünce durduğum yerde duramaz oldum. Kuş o..