Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '09

 
Kategori
Siyaset
 

Asker, bürokrat, demokrasi ve laiklik

Asker, bürokrat, demokrasi ve laiklik
 

Bu toplu resimdeki hiç kimsenin demokratik düşünceye sahip olduğunu sanmıyorum; ya siz?.


DEMOKRASİ DERSİNİ ÇALIŞMAYANLAR, ÜLKEYİ VE HALKI DEMOKRASİDEN YOKSUN BIRAKIYORLAR...


Bu konuda çok sayıda blog yazdım ve aynı konuda blog yazan arkadaşlara yaptığım yorumlarda da bu konudaki düşüncelerimi, parça parça da olsa onlara ilettim... Aşağıdaki blog, bir anlamda, daha önce yazdığım bu konudaki bloglarımın özetidir.

Yeni Türkiye devleti, başlangıçta "laiklik" temeline dayanan bir Cumhuriyet olarak kurulmuştur. Ancak aradan geçen 86 yıla rağmen devlet ve toplum, siyasal ve sosyal olarak -özellikle de asker ve sivil bürokratların ve devletçi zihniyetteki diğer kişilerin direnmesi ve demokrasiye sıcak bakmamaları nedeniyle- demokrasiye geçişini tam olarak gerçekleştirememiştir.

Bütün kurum ve kuralları ile demokrasiyi, tam anlamıyla içine sindiremeyen ve uygulayamayan devlet, halkının da demokrasiden uzak kalmasına neden olmuş ve onları demokrasi kültürü ile eğitememiştir... Halkın tanıdığı tek demokratik uygulama, zaman zaman yapılan seçimlerde sandık başına giderek oy kullanmasından daha ileri gidememiştir... Halk, demokrasinin tadına varamamıştır... Biraz tat almaya başladığında, "dur bakalım, bu kadarı fazla!" denerek, demokrasi tabağı önünden kaşığı da elinden alınmıştır...

İşte, bugün Türkiye'nin uğraştığı ve uğraşmak zorunda kaldığı ve kalacağı tüm siyasal ve sosyal sorunların tek nedeni budur... Yani demokrasi eksikliğidir...

Dün olduğu gibi bugün de, Türkiye'de demokrasi, bürokratik konumlarını kaybetme endişesi taşıyan kesimler tarafından hala korkulan bir olgudur...

Şöyle başımızı azıcık geriye çevirip baktığımızda, bunun nedenini, İkinci Meşrutiyet Dönemi'nin demokrasiden nasibini almamış İttihatçi zihniyette ve gelenekte görebiliriz... Sanki aynı zihniyet ve demokrasi dışı gelenek, kılık değiştirmiş olarak günümüzde de sürmekte ve benzer zihniyetteki asker ve sivil bürokratlar tarafından ısrarla sürdürülmek istenmektedir.

Bazı çevrelerde yapılan laiklik konulu bilgi toplantılarında ve aynı konulu konferanslarda, dikkat ettim, demokrasinin adı bile geçmemektedir... Laiklik, demokrasi dışı bir kavram olarak ele alınmakta ve demokrasiye değinilmeden anlatılmaktadır.

Bu konuda o kadar ileri gidilmektedir ki, yürülükteki anayasamızın 2.maddesinde belirlenen, "...demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti" şeklinde sıralanan devletin nitelikleri, demokrasiye sıcak bakmayan bu zihniyetteki kişiler tarafından değiştirilerek - laiklik niteliği demokrasi niteliğinin önüne alınarak- "laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti" şeklinde söylenmekte ve yazılmaktadır.

Bu kadarla da kalınmamakta ve Cumhuriyet kavramı da demokrasi özünden ya da niteliğinden soyutlanarak "demokratik cumhuriyet" yerine "laik cumhuriyet" şeklinde söylenip yazılmaktadır.

Oysaki, her zaman izinden gittiklerini söyledikleri ve zaman zaman yaptıkları demokrasi dışı eylemlerini yaslandırdıkları Atatürk hiç de onlar gibi düşünmemektedir.

Atatürk, "demokratik sistemi", Cumhuriyet rejiminin özü saymakta ve "Cumhuriyet rejiminin, demokrasi sistemiyle devlet şekli" olduğunu söylemektedir.

Daha önceki bloglarımda da belirtmiştim; 28 Şubat sonrasında, bir şekilde, laiklik konulu bir konferansa katılmıştım... Konferansçı, konuşması sırasında bir kez bile "demokrasi" sözcüğünü kullanmamıştı. Konferans sonrasında kendisine sorduğum, "konuşmanızda demokrasi sözcüğünü hiç kullanmadınız; laikliğin demokrasi ile hiç ilgisi yok mu?" şeklindeki soruma aynen şu yanıtı verdi:

"BİZ O DERSİ DAHA ÇALIŞMADIK!"...

Ve benim gözlemim, devletçi bürokratik zihniyetteki kişilerin, bu dersi hala çalışmadıklarıdır... Çıkar yol, bu dersin zorunlu dersler içine sokulmasıdır.

cdenizkent
 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..