Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Asker'in mektubu

Ey Dostlar,

Bot bağladığım günden bu yana dört aydan fazla zaman geçti. Bu zamanda yaz ve sonbaharla beraber iki bayram da geçti, yılbaşı yaklaştı. Hayatımı donduran, tüm benliğimi üşüten kara kış geldi çattı. Hava o kadar soğudu ki, şu an şu satırları yazarken bile botun içindeki ayaklarımı hissetmiyorum çift kat kalın çoraba rağmen, düşünün ki ellerimin halini, iki hohlayıp bir yazabiliyorum ancak. Çayımı masamın üzerine koydum, ellerimi ısıtıp dudaklarımı ıslattıktan sonra sigaramı yaktım. Dumansız konsantre olamıyorum yazmaya, illa ki tüten bişeyler olması lazım ya bardakta ya sigarada ya da burnumda. Biliyor musunuz, dışarıdaki her şey burnumda tütüyor, canım da burnuma geldi zaten bu esaret yüzünden, esaret alıp götürdü benden yanan ateşimin küllerini ve içimi ısıtan her şeyi söndürdü. Daha ne kaldı ki geriye? Belki koyu gri bir toz bulutu, belki bulanık bir su birikintisi. Gökyüzünü kaplamış bir karabasan var seçemiyorum hangisi. Şimdi düşünüyorum da, buradan çıkınca nereye koşucam, kime sığınıcam? Düşündüğüm onlarca fikir, yaptığım ince hesaplar, kurduğum tatlı hayaller ve doğaçlama planlarım ne olucak peki? Hepsine bir mıntıka temizliği gerekiyor sanırım, hepsi bir çöp yığınından ibaret artık..

‘Asker vurulunca değil, unutulunca ölür’ sözünün anlatılmaz yaşanır olduğunu bizzat yaşayarak öğrendim. Gecenin en soğuk sessizliğinde, yatağın en sıcak ve uykunun en tatlı yerinde uyandırıldığımda, hiç itiraz ve şikayet edemeden, saçma sapan bişey için dahi olsa çok önemli bir iş yapıyormuş ciddiyeti ve kararlılığında, sabırla irademi beklenen seviyede tutmayı başardığımda, işte o zaman neler yapabileceğimin farkına vardım. İlk defa hayata tutunabilmenin altın kuralını öğrendim; ‘katlanmak’. Yine bizzat yaşayarak , birilerinin bin kere söylemesine gerek kalmadan ya da çoktan söylenmiş olsa bile, aldırmamış olmanın verdiği çaylaklıkla, deneye yanıla ve nihayetinde doğrusunu bularak geç te olsa güç te olsa seve seve öğrendim. Artık hayata dair biraz daha tecrübeliyim..

Eskilere itafen; Artık özlemiyorum sizi ama yine de ara sıra düşündüğüm bir geçek. Geçmişimdeki biçok şey gibi hislerimde törpülendi burada ve sonunda yitip gittiler. Her şeyde bir hayır vardır derler ya, buraya gelmemdeki hayır da buymuş demek ki. Tımarlandım, rehabilite oldum, içimdeki tüm cerahati söküp attım, temizlendim tamamen. Hem yapmış olduğunuz son manevra hiç te sarsıntı yaratmadı, hiç te yuvarlanmadım şarampole. Ben size çoktan veda etmiştim, çoktan elveda demiştim zaten. Kahpe dünya mı demeliyim yine, aynı yolları baştan mı yürümeliyim? Yoo olmaz olsun o yollar, daha da geri dönemem artık bu şafaktan sonra. Ne en baştan, ne de sil baştan başlayabilirim bu yaştan sonra.-En iyisi yak bi sigara daha.. ee ateş nerde? -Nasıl yok? -Ne işe yarar o zaman bu meret? -Hadi oğlum işine bak sen, al şu fırçayı başla biran önce temizliğe. -Ben mıntıkamı çoktan bitirdim ki. -O zaman al silahını nöbete hadi. Yine gidiyorum nöbete, beni unutmayın dostlarım, yakında, çok yakında hepinize gelicem ziyarete hür general rütbesiyle..

Ulaş Tuzak
Kırıkkale / Ş=13

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..