Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '09

 
Kategori
Anılar
 

Askerin anı defteri

Askerin anı defteri
 

Ağır Araç Şöförü (L2 A MAN)


Tatbikatın 2'inci aşaması olan güvenlik gereği ismini açıklayamadığım ilçenin ismini yine açıklayamadığım köyüne intikal etmiştik. Komunatınımız bizim perişan halimize acımız olacak ki, temizliğimizi yapmamız ve biraz olsun dinlenmemiz için hepimizi kışlaya götürmüştü.

Biz tatbikatta geçen günlerimizin acısını çıkarırcasına banyoda bir saatten fazla kalmıştık. (Tabi İkmal Subayı Zafer Yzb. bunu bilmiyor) banyodan sonra yemeğimizi yedik, tuzsuz yediğimiz yemeklere inat. İnternete girdik televizyonun karşısında keyif çayımızı yudumladık ve nihayet o mis gibi kokan yatağımızın başına geçtik. Hep bir ağızdan 'bu tulumlar niye kapanmıyor' geyiğini yapmaya başlamıştık. Çünkü tatbikatta bizim en önemli olmazsa olmazımız tulumlardı. Ben fazla dayamadım ve heyecanımı dışarı vurdum sonunda; 'Off diyorum sana be güzelim off diyorum. Nöbet yok, hareketsiz bir şekilde tulumun içinde yatmak yok ve en kötüsüde soğuğun ciğerlerimize işlediği sabahında kalkmak yok' diye.

Neyse sabah oldu; bizim bir yerlerimiz kaşınmış olacak ki! Ahmet başçavuşumuzun bize emrettiği hareket saatinde olmamız gereken yerde olmamıştık. Kıdemli Başçavuşumuz hasretle bizim gelmemizi beklemiş, ama gönül koymuş olucak ki geldiğimizde bizimle tek kelime etmemişti. Neyse biz kısa süreli küskünlük olduğunu düşündüğümüz için arabamıza bindik. Mercedesin arkasında yorucu bir yarım saatten sonra yuvamıza yani intikal yerine kavuşmuştuk. Ahmet başçavuşumuz bizi yorgun bir şekilde görünce dayanamış olacak ki bizi sıraya soktu ve hasretle gözlerimizin içine baktı. Tabi komutan yüreği dayanır mı? Artık tüm kırgınlığının geçtiğini bizde anlamıştık. Ayrıca, bize üzülmüş olacak ki, spor yaparak güne zinde başlamamızı uygun gördü. Başladık sağlıklı sabah koşusuna. 'İstikamet sağınız dağılın marş marş!!! İstikamet solunuz dağılın marş marş!!!' Tam biz yeni ısınmaya başlamıştık ki; 'İstikamet geriniz dağılın marş marş!!!' komutunu aldık. Arkamıza nizami bir şekilde döndük ve koşmaya başladık, bir an duraksadık, çünkü önümüzde göğsümüze gelecek kadar derin bir su kütlesi vardı. (Sadece çavuşumuz Fatih kahramanca suya atladı ve bu atlayış hepimize pahalıya patladı.) Komutanımız bizi öyle çok düşünüyordu ki, emri tekrarladı; 'İstikamet cepheniz dağılın marş marş...' Sporumuza eğlence katmak için elinden gelen sarfiyatı gösteren komutanımıza bizde kayıtsız kalmamalıydık. Hem şimdi de yüzme dersi alacaktık. Bu bizim için bulunmaz bir fırsattı. Gerçi ben yüzme biliyordum ama olsun, komutanımız bunu bilemezdi ki. Havanın buz kestiği bir gün olmasına rağmen bizdeki yüzme hevesi hiç kırılmamıştı. Daldık suya.

Sonuç mu? Gizleme ağlarını çektikten sonra ateşin başında gün ağırana kadar şarkılar eşliğinde üstümüzdeki kamuflajları kuruttuk. Her şey çok eğlenceli idi. Ahmet başçavuşumuz akşam içtimasında bize bir de müjde verdi. 'Yarın yüzme derslerine kaldığımız yerden devam edebiliriz. Bu sizin göstermiş olduğunuz performansa bağlı.' Biz bu müjdenin verdiği hazla bu gece uyuyamazdık artık.

ÖZLÜ SÖZ
Çavuş; Yanına İlker ile Berkant'ı al
Kazma ile küreği ellerine sar
Tuvalet çukurunu kazsınlar.

 
Toplam blog
: 11
: 776
Kayıt tarihi
: 10.09.09
 
 

15 Şubat 1983 gecesi; Çankırı'nın şirin ama bir o kadar da korkutucu kasabası olan Yaylakent'te düny..