- Kategori
- Şiir
Askerin barışta ölümü bir
Yıl bin dokuz yüz altmış beş-aylardan ocak
Hava soğuk mu soğuk
Yağmurlu mu yağmurlu
Cephanelik nöbetine geldi Recep
Bin dokuz yüz kırk beş doğumlu
Garaj nöbetinden
Onbaşının garezi vardı
Ondan buradaydı
Sıcacık bir cip yerine
Nöbeti devraldığında saat sekizdi
Güneş yeni yolluyordu ışıklarını
Bereketini evrene
Hava soğuktu-nemliydi
Bu ay bu lodos da amma esmişti hani
Taktı Amerikan tüfeğini omuzuna Recep
Kütüklüklerini-teçhizatını düzeltti
Bir sağa-bir sola gitti bir süre
Sonra usandı
Durdu baktı ağaca
Bir sığırcığa-bir karabatağa-bir martıya
Sonra omzundan çıkardı tüfeği
Mekanizmasını açtı-kapadı
Nöbetçi onbaşısına bir kızıyordu ki
Sormayın
O da ona
Önce hafiften başladı yağmur
Ahmak ıslatanlaştı sonra
Sonra bardaktan boşanırcasına yağdı
Başlangıçta hoşlanmıştı Recep yağmurdan
İçindeki öfkeyi yatıştırıyordu
Ne de olsa Müslüman adamdı
Öfkesinin yatışmasına sevinirdi
Ahmak ıslatana çevirince
-Ahmak ıslatan-dedi kendince
Dayandı
İyice kudurmuştu işte hava
-Ülen onbaşı yaptığını gördün mü-
Bir nöbetçi kulübesi de yoktu ki
Sığınacağı
Şimdi daha iyi anlıyordu onbaşıyı
Kalktı ayağa-sırtını dayadığı sandığı düzeltmek için
Ve-gördü
Bu sandıklar küçüktü
Bilmediğiydi-görmediğiydi
Üzerinde gavurca yazılar vardı
Çekti-aldı bir sandığı aşağı
Diğer sandıklar kaymadı
İçinden dürtüyordu birisi
Sandığı aç-sandığı aç
Bu meraktı-bu meraktı
Bir başka ses yanıtlıyordu
Açma-açma-açma
Bu korkulardı-çok çeşitli
Sonra elini uzattı bin dokuz yüz kırk beş doğumlu Recep
Sandığın telini-pat-diye kopardı
Yirmi ki yaşındaydı-akıllıydı-dindardı
Komutanlarını sayardı
İlle de şu onbaşıya kızardı
Açtı sandığın kapağını Recep
İçinde yirminci yüzyılın demir leblebileri
El bombaları
Acemi yerinde görmüştü bir kez
Ne de çok çeşitleri vardı o meretin
Taarruz-savunma-sis-eğitim-manevra
-İyi bellemişim-afferim bana-dedi
Güldü
Gülünce insan oluyordu
Her işe sağ eliyle başlardı
Yine öyle yaptı
Uzandı birini aldı bombaların
Pimleri üzerindeydi-emniyetteydiler
Havaya atıp tuttu
Yine güldü
Kötüydü bu gülüşü kötü
-Amerikan bombası olmalı-diye düşündü
Gitti yerine oturdu-ayaklarını uzattı
Bomba karnının hizasında-elleri arasındaydı
Pimini çekti bombanın-sonra bıraktı
Dizlerinden bıçakla gibi kesildi gövdesi
Gözleri-beyni uçtu-gitti kafasından
Karnı paramparça oldu
Elmacık kemikleri görünüyordu
Dudakları yerindeydi
Bir garip kıvrılıp kalmıştı dudakları
Asker yerinde kaza kurşunu ile ölmek
İşten bile değildi
Ama o Azrail’e iki kez çalım atmıştı
Tezkereye az kalmıştı
“Bunu da yırttım galiba” diye düşünürdü
Geçen yaz kol çekiyorlardı
Atışlı tatbikat için
İkinci savaşı görmüş Amerikan Dodge’unda
Mekanize piyade taburunun taşıt aracı
Arkalarında tank birliği vardı
Mola verilmişti
En öndeki tank molayı duymamıştı
Hemen arkasındaki Dodge’u altına almıştı
Şoförle birlikte on iki asker ruhu teslim etmişti
Bu yaz Carrier denilen Amerikan araçları gelmişti
Tabur buna pek sevinmişti
Dodge’lar yerine bunlara biniyorlardı.
Hem karada hem suda gidiyorlarmış
Bir gösteri tatbikatı yapılmıştı.
Bir Carrier içindeki erlerle göle gömülmüştü
Meğer yeni diye gelen Carrier’ler
Vietnam savaşını görmüştü ve yaralanmıştı
Onarmışlar-boyamışlar ve bizim orduya
Yeni diye vermişlerdi
Son anda onun Carrier’inin göle girmesinden vazgeçilmişti
Ölümden döndüğüne pek sevinmişti
Ama arkadaşlarına da üzülmüştü doğrusu
Kimsenin bilgisi yoktu öldüğünden
O yoktu-teçhizatı yoktu-gözleri yoktu
Kızan-gülen-donan-ağlayan gözleri
-Yine lağım attılar istihkamcılar
Ya da dinamit patlattı taş ocakçıları-
Diye düşündüler arkadaşları
Subayları-astsubayları
Taa on nöbetine dek
Orada öylece kaldı
Saat onda nöbetçi onbaşı ageldi
Değiştirmeye
Sağa baktı-sola baktı yok
Bağırdı
Recep-Receep-Receep
O sırada barınağa baktı
Ve gördü
Hemen gitti bölük başçavuşuna
Tekmil verdi şaşırmış
-Başçavuşum-bizim nöbetçiyi kurtlar yemiş-
Başçavuş anlamamıştı ya
Yine de kattı onbaşıyı önüne
Gitti-o da gördü
Bölük komutanına tekmil verdi
Bölük komutanı tabur komutanına
Tabur komutanı tugaya
Tugay tümene tekmil verdi
-Bir asker ölmüştü cephanelikte-
Ondan sonra rütbe sırsıyla
Gidildi-Recep görüldü
Tabur komutanı ve karargahı
Bölük komutanı
Takım komutanları
Astsubaylar
Öğlene dek nedeni tartışıldı olayın
Recep günün adamı olmuştu
Tabur çapında üne ermişti
Sağlığında sözü bile edilmezdi
Çavuşlar-onbaşılar horlardı onu yalnızca
Söverdi-döverdi
Kurtulmuştu belki de
Ama zaten kurtulacaktı
İki ayı vardı tezkereye
On beş de yol izni verdi mi bölük komutanı
Bir buçuk ayı kalıyordu hepi topu
Savcı geldi-yargıç geldi-danışmanlar geldi
Öğle yemeğinde
Oturuldu-yenildi-içildi
Sonra kalkıp Recebin başına gidildi
Çektiler-çıkardılar yarım bedenini
Sedyeye-cankurtarana koydular
Yatırdılar götürüp
Hastanenin ölü odasına
Soğuktu
Bölükteki kaydına bir kırmızı çizgi çektiler
Yukarıya olayın nedenini yazdılar
-Beş ocak bin dokuz yüz altmış beş günü saat dokuzda
Bin dokuz yüz kırk beş doğumlu
Hasan oğlu Recep Haktanır
Cephanelik nöbetindeyken
Şiddetli fırtına nedeniyle
Cephanenin üzerindeki branda bezi
Bir el bombası sandığını aşağı atmıştır
Bu nedenle olan patlamada
Recep Haktanır ölmüştür
Arz olunur-