Askerlik dersi

Askerlik dersinden yazılı sınav oluyorduk. Öğretmenimizin adı Süleyman; takma adı ‘Hippi Selo’; yazılı sırasında hiç dolaşmaz arka sıralardan birinin üstünde kıpırdamadan ayakta durur bizi gözetlerdi. Bunun kopya çekenleri yakalamanın en iyi yolu olduğunu söylerdi ve Sungur’u altındaki minderin içinden kopya kâğıdını çekerken yakaladı.

 

-Sungur oğlum koy o kopyayı cebine, o soruyu da boş bırak; benden sana o soru için 10 puan.

-Hocam vallahi....

-Uzun etme, gördüm. Gözümden kaçmaz. Bana sorun söyleyeyim; benim dersim bilgiden not alma dersi değil arkadaşlar. Benim dersim adamlık dersi. Bak oğlum gene görünüyor; seri üretim mi yapıyorsun ne?

 

Sungur, minder kılıfına sakladığı kopyaları çekti aldı, avucunda buruşturup cebine koydu.

 

Ertesi hafta ‘Hippi Selo’ yazılı notlarını okurken Sungur’u tahtaya çekti.

-Sungur söyle bakalım, sen nerelisin?

-Eskişehirli.

-Soyadınız nereden geliyor?

-.......! Bilemiycem hocam.

-Erol Ağagil vardı benim zamanımda; aynı alayda görev yapmıştık...

“O benim amcam olur hocam!” diye sevinçle araya girer Sungur. 

-Şimdi nerede biliyor musun?

-Sivas’ta lisan sınavına girmişti; ondan sonra İzmir’e tayin ettiler ve bildiğim kadarıyla hâlâ orada hocam.

-O sınavdan yüz almıştı; o kadar bilgili değildi, sanırım siz kopya çekmede aileden yeteneklisiniz. Açık söyleyeyim ben amcanı hiç sevmezdim. Çok palavracıdır; peri masallarını bile askeri strateji diye yuttururdu. Şeytan tüyü vardı keratada; ayrılırken ondan şu elimdeki tespihi gaklamıştım. Otur yerine. Sana yazılıdan 50, sözlüden 80 verdim.

 

Böyle öğretmenden nottan çok sağlam kişilik alınırdı. Ellerinden şükranla öperim Süleyman öğretmenim…

***

Muharrem Soyek