Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Aşkı öldürdük mü, oldurduk mu ?

Aşkı öldürdük mü, oldurduk mu ?
 

Her insan, eşsiz ve benzersiz yapıda yaratılmış birer elmas gibidir. Parmak izi kadar, farklı kişilikte olan, farklı aile, eğitim ve yaşamlardan gelen iki kişiyi, aralarında aşk dahi olsa aynı eve yerleştirip " siz evlendiniz, arıza çıkarmadan mutlu mutlu yaşayın " diyemeyiz. Bu ancak masallarda yaşanır. Hayat masal değildir. Eşlerin hayata bakışları, beklentileri, zevkleri, korkuları, kaygıları, hobileri, yeme ve uyku alışkanlıkları farklıdır. Evliliğin ilk beş yılı uyumlanma sürecidir. Bu süreçte, elbetteki eşler arasında tartışmalar ve düşünce ayrılıkları olacaktır. Ancak yıllar geçtiği halde  birbirlerinin kişiliklerine uyumlanmamış, hayatı birbirine zindan eden çiftler vardır. Bu olumsuzluğun ana nedenleri; Kişilik çatışması, iletişim bozukluğu, sevgiyi ifade etmede zorluk, aşırı kıskançlık, aldatma ve aldatılma, eşlerde kişilik bozukluğudur. Eşlerden her ikisinin dominant karakter olduğu evliliklerde, kişilik çatışması kaçınılmazdır. Birbirleri ile adeta yarışırlar. Ekip değil rakiptirler. Evlilik takım olma ruhu gerektirir. Birlikteliği futbol maçına döndürüp, ayrı ayrı kaleleri savunmaya geçen eşler, birbirlerine gol atmaya çalışıp, bununla  da övünürler. Birbirlerini onaylamaz, acmasızca eleştirirler. Oysaki evlilikleri onların tek kalesidir. Aynı takımda olup o kaleyi korumalılar. İletişimleri ise atışma yapan halk ozanları gibidir. Alırlar sazı, söylerler. Amaç, biri diğerini bastırmaktır. "Ne söylesem de benim sözüm üzerine söz söyleyemese"  fikri ile sorun çözmek değil, kavga sürecini başlatmaktır. Dinlemeyi asla beceremez, aynı anda, eş zamanlı konuşurlar. Sonuç: Küsme ve çözülmeyen sorunların birikip, çığ gibi büyümesi. Kendi yarattıkları çığın altında kalarak, evlilikleri can çekişip, zamanla yok olur gider. Eşler birbirlerine sevgilerini ifade etmekte  zorluk yaşayabilirler. Bunun altında sosyo - kültürel sebepler vardır. Toplumun bazı kesimlerinde " çocuk ve kadın uyurken sevilir " anlayışı hakimdir. Oysa her insan sevildiğini duymak ve hissetmek  ister. Zaman içinde eşi tarafından sevilmediğini düşünen taraf, bunu dile getirmeye ve davranışlarına yansıtmaya başlar. Surat asar, eşine soğuk davranır, şikayetleri bitmek bilmez, adeta pireyi deve yapar hale gelir. Birbirini seven insanların, iç güdüsel olan kıskançlık duygusunu yaşaması olağandır. Ancak, bu duygu yoğunluğu karşı tarafı, baskılar nitelik kazanırsa, evlilik işkenceye döner. Tıpkı bataklık gibi içine çekip, çamurunda boğar. Aldatma ise bir sonuçtur. Evliliğin yolunda gitmediğinin göstergesidir. Şeridinden,karşıya fırlamış araba gibi kaza yapmıştır. Artık telafisi zordur. Kişilik bozukluğu ise, genetik veya çocukluk döneminde yaşanan travmalarla ilgildir. Kişilik bozukluğu olan eş, olgunlaşmamış ve çocuksudur. Kendi içinde yaşadığı iniş, çıkışlar sebebi ile evliliğin sorumluluğunu alamaz. Eşini yorar ve yıpratır. Evlilik satranç oyunu gibi, müthiş bir zekâyı gerektirir. Doğru hamleler ve zeki bir bakış açısına sahip olmak lazım. Evlilik tabiki oyun değildir, ancak kriterleri vardır. Eşler sevgi ve aşkın yanı sıra birlikteliklerine öncelik ve değer vermelidirler. Empati yapmayı, dinlemeyi ve konuşmayı ilke edinip, kavgaya değil, sorun gidermeye odaklanmalıdırlar. İyi giden evliliklerde dahi zaman zaman, enerji alış-verişinde tıkanmalar olabilir. Bu anlar kriz niteliği taşır. Aynı kalp ve beyin damarlarındaki  tıkanmalar gibi. Acil bir müdahele ile derhal açma yönüne gidilmelidir. Yoksa kriz atlatılamayıp,aileyi yok edebilir. Evlilik,   bahçe gibi özenle bakım  ister. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur. Sevgi, saygı, alaka, fedakarlık, birlik, empati gibi olumlu duygularla sürdürülen evlilik, bağa dönüşür, meyva verir, cennet olur. Aksi halde dağa dönüşür, cehennem çukurundan bir çukurda azap olur. Aradaki aşkı öldürmek de, oldurmak da bizim elimizdedir. Evlilik, yeni doğan bebektir. Onu ihtimamla  besleyip büyütmek  yürek  ister. Mutluluğu yakalayan ve sürdürebilen çiftlerin yüreğine sağlık. 

 
Toplam blog
: 57
: 4512
Kayıt tarihi
: 19.12.12
 
 

Kainatta nokta, nokta da kainat olan "İNSAN" İnsanı keşfetmek için cıkılan yolda bir yolcu sadece. ..