Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '07

 
Kategori
Müzik
 

Aşkı söylemek istediğim zaman, bu bende acıya dönüşüyordu (Schubert)

Aşkı söylemek istediğim zaman, bu bende acıya dönüşüyordu (Schubert)
 

‘Theme from exodus- classical’ en üzgün zamanlarımda bilgisayarımda açıp dinlediğim ilk parça, nedense bu müziğin benim üzerimde yarattığı etki sanki kendi ruh halimi başa alıyor, içimde biriken kinler kızgınlıklar kendimi gökyüzünde hissettiğimden mi nedir azalıp geçiyor o an için.

Ardından as ‘One- Fahir Atakoğlu’ndan dinliyorum. Kaldığım noktada keman ve ney beni alıyor daha da yükseliyorum. Bilmeden karar verdiğim bir gelecek içine giriyorum, altımda hayalden bir at, sık bir ormanda tek bir ağaç dalına bile çarpmadan dört nala gider bir his. Biraz daha rahatlıyorum

Ve ‘Merdiven- Göksel Baktagir’den. O dört nala koşu bitmiş ve ben büyük bir evin önünde yüzlerce basamak çıkıyorum bir solukta , çevremde gene sis var ama içime yavaş yavaş bir neşe çöreklenme niyetinde , biraz kendimi engelliyorum ama merdivenleri çıkmaya devam. Kanuna her dokunuşta içimde kopan binlerce duygu, gözlerimde engellediğim asla akmamasına direndiğim gölcükler-gözcüklerim.

Ardından ‘sufi-Omar Faruk Tekbilek’ ten. Onca yolu tırmanmış ve onca yorgunluklardan geçmişken , kendimi çok ulu bir dağın üzerindeki evin en yüksek balkonunda görüyorum. Çevremde alabildiğine yeşil yamaçlar, diplerini sisler kaplamış belirsiz, gün batıyor uzaklarda belki birkaç kuş klasik yapışıyor güneşin manzarasına, dallar rüzgarla kıpırdanıyor ama savrulmadan, bense derin bir nefes alıyorum. Tüm yaşadıklarımı sindirme telaşım bitmiş, bir şeyler açıklığa ermiş, sanki ulu bir dağın en ucunda düşünen bir sufi ruhum, sufi çünkü asla art niyet gütmemiş olmaktan bu huzurum. Sonrasında da bir sürü şarkı çalacak ama bu ilk dört temizliyor tüm içimdeki öfkeyi.

Şimdi ne yapmalı diye soruyorum kendime. Deliler gibi ağlasan, parçalasan kendini, bölünsen binlerce kez tekrar birleşip yeni bir sen yaratsan, mutlaka bir parça da geçmiş yapışacak, öyleyse kabullenmek en makul olanı, en azından kabullenip kaldığın yerden devam edebilirsin hayata, tekrar kalan aklınla umutlar kurabilirsin, yıkılmasan da sendelediğin durumdan ayağa kalkabilirsin, üstelik kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan. Oysa aniden hayallerin ortasında onun yüzü ve uzanan elleri beliriveriyor, tanımıyor olmayı diliyorsun, görmezden gelerek.

Özürler dileniyor, hayatına çarptığı için; ancak bu kadar gereksiz, ancak bu kadar sıradan olabilir bir ayrılık. Sana göre pamuklarda büyütmüşsün tüm duygularını , hiçbir tohumu yeşertmemişsin, şimdi tüm ıslaklığı gitmiş pamukların ve kup kuru kalmış, sapsarı ölmek üzere, özürler sulamaz ki yeşermiş duyguları, gereksiz diyor ve kendin kalkıyorsun .

Bilgisayar da bir şarkı daha çalıyor, ‘Uzakta- Yansımalar ve Erkan Oğur’, o ana kadar içinde tuttuğun her şeyi salıveriyorsun bulunduğun yükseklikten. Bitsin istiyorsun , gözlerinin görmesi, kulaklarının duyması, renkler uçsun, her şey simsiyah bir dipsizlikte kalsın ve ışık hızıyla fırlayıp bedenden kimsenin o hiç bilmediği sonsuzluğa yola çıkmak geliyor aklına, uzaklara. Soyunuyorsun bedeninden, aklından, sen kalıyorsun. Sen olarak kabul göreceğin yere gitmeyi isterken, seni sen olduğun için seveni bulmak için ölmek bile istiyorsun bazen.

Ama yok. Amaların sonu yok hayatta. Keşke dediğin nokta da bitirmek ve kabullenmek dışında mücadele etme çabaların boşuna.

Ve bir şarkı daha ‘kolay mı?-Omar Faruk Tekbilek’ … Bahar, çiçek, filiz, erguvan, tebessüm, şevkat , leylekler, yağmur, sonsuzluk … Yaşayacağım daha ölmek için erken. O zaman bir şarkı daha sizde dinleyin; ‘İstanbul- Oscar Lopez’ … bir flamenko . İşte bu da benim isyanım. Ruhumdaki çingene kırmızım, damarımda akan insan sevgim, her şeye inat bir gün mutlaka öpeceğim ikiz çocuklarım.

O zaman son şarkıyı seçelim hemen ‘Serenade (Schubert)- Paul Mauriat ’ ve schubert’in sözü ile bitirelim;

"Bir çok erkek ve kız kardeşin, erkek kardeşiydim. Annem ve babam iyi insanlardı. Hepsine çok derin bir aşkla bağlıydım. Onu küçümseyenler için duyduğum sonsuz bir aşkla kabaran kalbimle, adımlarımı başka yerlere taşıdım ve uzaklarda başıboş dolaştım. Yıllar boyu, kendimi hep acıların en büyüğü ile aşkların en büyüğü arasında bölünmüş hissettim. Lied'ler söyledim yıllar boyunca. Aşkı söylemek istediğim zaman, bu bende acıya dönüşüyordu. Eğer yeniden, acıdan başka bir şey söylemek istemesem, bu benim için aşka dönüşür."

Ve tekrar dinleyelim, hepsini baştan bu kez ben de susuyorum….

 
Toplam blog
: 73
: 486
Kayıt tarihi
: 31.03.07
 
 

İktisat fakültesi mezunuyum, bankacıyım, çocukları severim...