Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Askıda umut var...

Askıda umut var...
 

Görsel kaynak: birdbraindesigns.blogspot.com


Yaklaşık bir sene kadar önceydi. İş yerimiz için teknik bir eleman almam gerekiyordu. Eleman arayışına başladığımda istenilen özellikleri taşıyan elemanı çok çabuk bulacağımı düşünüyordum ama bir türlü bulamıyordum.

Bir tanıdığım “bir eleman var, size onu getireyim, bir görüşün, olursa olur…” demişti.

Bir saat sonra yanında gencecik bir çocukla odama girdi. Sürekli gülümseyen, saflığı, temizliği yüzünden ve davranışlarından belli olan genç bir insandı yanındaki…

Biraz sohbet ettikten sonra bir kaç teknik soru sordum. Diğerleri gibi o da yanıt verememişti. Oysa sorduklarım teknik eğitimden geçmiş bir insanın “bilmemesi mümkün olmayan” sorulardı. Bu durum teknik eğitim kalitesinin ne kadar düşmüş olduğunu gösteriyordu.

Anladım ki alınacak elemanı biz eğitecektik. Hem de işin alfabesinden başlayarak. Çünkü sorular işin alfabesiyle ilgiliydi.

Elemanı getiren tanıdığıma “olmadı” diye işaret ettim. Olmayacağını o da anlamıştı zaten.

Olmaz diye düşünmüştüm ama bu elemanın diğerlerinden bir farkı vardı. Bu henüz 18 yaşındaydı. Okuldan yeni mezun olmuştu. Oysa diğerleri birkaç yıl deneyimlilerdi. Deneyimliler bilmiyorsa bu çocuğun bilmemesi doğaldır diye düşündüm. Biraz daha sohbet ettim.

Biraz daha sohbet edince çocuğun umutlarına hayran oldum…

Sohbetin bir yerinde “ben işe başlar başlamaz para biriktirmeye başlayacağım…” demişti. Ancak asgari ücret alabilecek bir insanın para biriktirmek düşüncesi bana uçuk gelmişti.

- Neden para biriktireceksin? Ne almak istiyorsun?

Bu soruma yanıt olarak “telefon, bilgisayar ya da iPod alacağım” gibi bir yanıt bekliyordum.

- Annem için ev alacağım. Sonra da onu evimize oturtacağım, çalışmasını istemiyorum, çok yoruluyor.

Annesi ev temizliğine gidiyormuş ama bel fıtığı varmış. Babası ile ayrılmışlar. “Babam çok sorumsuz bir insan, bizi bırakıp gitti” derken bile yüzünde hiçbir öfke yoktu. Son derece olağan söylemişti. “Bir de kız kardeşim var, onu okutacağım” dediğinde umutları karşısında şok olmuştum.

- Evladım alacağın para bunları karşılamaz ki.

- Ben hele bir kazanmaya başlayayım, hafta sonlarında da iş bulur çalışırım. Daha önce kuaförde çalışmıştım, gene çalışırım. Hem annem de çalışıyor, kız kardeşim de okul tatillerinde ağdacıda çalışıyor. Ele ele verir hepsini çözeriz…

- Yani hem kız kardeşini okutacaksın, hem annene ev alacaksın, hem askere gideceksin, hem de bambaşka bir hayat kuracaksın. Öyle mi?

Ağzını doldura doldura “evet” dedi… Sonra hemen ekledi “ama kız kardeşime üniversiteyi de okutacağım. Sonra da birlikte iş yapacağız…”

- Evdekiler bu hayallerini biliyorlar ve seninle aynı düşünceleri paylaşıyorlar mı oğlum?

- Evet! Hepimiz aynı fikirdeyiz, her akşam oturup saatlerce bu planları yapıyoruz hocam.

- Televizyon bile seyretmiyorsunuz, öyle mi?

- Televizyonumuz yok hocam. Zaten bodrum katta olduğumuz için çekmiyor. Anten de çektiremiyoruz.

Arkadaşımla birlikte ağzımız açık bir şekilde çocuğun hayallerini dinlemeye başladık. Öyle masum, öyle güzel hayalleri vardı ki, bu çocuğa ancak “hayalperest” denilebilirdi. Bu durumdayken bile bu hayalleri taşıması ne kadar büyük bir ruh olduğunu gösteriyordu.

Arkadaşıma dönüp “hayırlı olsun, işe alındı” dedim. Sonra da çocuğa dönüp “yarın başla evladım, ama bana bir söz vereceksin, bu sözün gerçek olmadığı gün buradan sessizce çek git…”

- Ya hocam, valla… Ne diyeceğimi bilemedim, yapabileceğim bir şeyse söz veririm…

- Hayallerinde kendin hiç yoksun oğlum, hep başkaları için hayal kuruyorsun. Kendin için bir şey yapmanı isteyeceğim. Üniversite sınavlarına gireceksin ve mutlaka kazanacaksın.

Ertesi sabah işe başladı. Çekinerek yanıma geldi.

- Hocam biraz konuşabilir miyiz?

- Gel bakalım, konuşalım.

Bana annesinin ve kız kardeşinin selamlarını getirmiş. Bir konuyu da çok merak etmiş; “beni neden işe aldınız? Sorulan soruları bilemedim ki…” dedi.

- Seni hayallerin için işe aldım oğlum, çünkü ancak hedefleri ve hayalleri olan bir insan tasarımcı olabilir.

- Acıdığınız için değil yani…

- Acınacak bir halin yok oğlum. Ne diye acıyayım sana? Bana senin hayallerin lazım. Ama verdiğin sözü tutacaksın. Tutamazsan kapının önüne koyarım seni.

Öykü çok uzun, ben size sonucunu söyleyeyim…

O şu an üniversiteli. Akşamları okuyor.

Geçen yıl sınava girmiş ama okumaya niyeti yokmuş, ama son gün Hacettepe Üniversitesine bağlı MYO’na girebileceğini fark etmiş. O gün izin istedi, biraz borç para verdim, koşup gitti ve kaydını yaptırdı.

Ertesi gün yanıma gelip kocaman ağzıyla gülümseyerek “Hayatımızı değiştirdiniz, aklımda hiç olmayan şeyleri yapıyorum” dedi. İlk maaşıyla borcunu ödedi.

Çalıştığı için burs verilmeyeceğini biliyordum. “Hayırlı olsun oğlum, sana benim de güzel bir haberim var, kardeşin için bir arkadaşımız burs verdi, her ay getirip bana verecek, ben de sana vereceğim…” Çok sevindi.

Bir ay önce gene çekinerek odama geldi; “hocam güzel bir haberim var size” dedi. Az bir şey para biriktirmişler. Bir akrabaları da borç vererek destek olmuş, ev almışlar… Ama ev henüz bitmemiş, inşaat halindeymiş…

Nasıl duygulandığımı anlatabilir miyim bilemiyorum. Bir çocuk hayallerini gerçekleştirdi… Bana bile çok uzak görünen hayali onun burnunun dibindeymiş, görmemişiz, ama o görmüş…

Kardeşi çok başarılı bir öğrenci. Annesi daha hafif bir iş buldu ve bel ağrıları bitti. O kadar mutlular ki. Televizyonları gene yok, ama umutları artarak devam ediyor…

Dün yanıma geldi “hocam sizin için yapabileceğim bir şey var mı?” diye sordu.

Şaşırdım.

- Sizi iyi görmüyorum hocam, buna dayanamıyorum. Ne olur iyi olun. Anneme de söyledim. Annem eşine üzülüyordur, ben işten ayrılıp eşine bakayım diyor. Kardeşim ben de bir şey yapayım, ne yapabilirim diyor. Hocam Allah aşkına söyleyin, bir sıkıntı mı var? Her şeyimizle yanınızda oluruz.

- Yok evladım bir şey yok. Eşim çok şükür iyi. Atlattık. İşlerden dolayı stresliyim o kadar. Benim için yapacağınız tek şey, senin ve kardeşinin okullarınızı başarıyla bitirmeniz ve evinizde sağlıkla, huzurla yaşamanızdır.

Yanımdan ayrılırken geri dönüp geldi.

- Hocam, ben sizi çok seviyorum. Annemle kardeşim de çok seviyor. Siz bize hayat verdiniz… Sizi tanıdığım gün evimizde ekmek bile yoktu…

Bu kadar kocaman bir yüreğe sahip bu çocuk! Sus diye işaret ettim.

Gülerek “işinin başına git çocuk, oyalanıp durma” diye tersledim. Her zamanki gibi “peki hocam” diyerek fırladı gitti…

İşte tanıştığımız o sabah Savaş’ın “askısında hayat” varmış. Onu bulmuş. Bir gün o da benzer nedenlerle birisine umut olacak ve anlatırken “ilk işe başladığımda çocuktum, bir müdürüm vardı…” diyerek yaşadıklarını anlatacak.

O da askıdaki hayatı indirip birisine armağan edecek…

Sizin de, Savaş’ın da, benim de, askılarımızdaki “hayatın, hayallerin ve umutların” hiç eksilmemesi dileğiyle…


 

"Askıda" serisinin 1. bölümünü okumak isterseniz tıklayın...

 
Toplam blog
: 90
: 2099
Kayıt tarihi
: 27.05.07
 
 

Yaşayacağım yıllar yaşadıklarımdan daha az... Öyleyse "adam gibi yaşamalı" diye düşünüyorum. Kola..