Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşkın gözü (renk) kör(ü)mü?

Aşkın gözü  (renk) kör(ü)mü?
 

Aşk, meşk, Âşıklar Günü muhabbetinden "öğğğğh!" Dediğimiz günleri geride bıraktık.

Şükürler olsun!

Neyse, asıl anlatacağım bu değil.

Dün sabah benim kızlar, sınıfa girer girmez başlıyorlar:
—Geç oldu ama Sevgililer Gününüz kutlu olsun hocam!
—O gün ne yaptınız?
—Nasıl kutladınız?
— Eşiniz size ne aldı?

Haydaaa!
Kaç gündür bu mevzuûdan artık "öğğğhhh!" Dedim ya, hele onlardan böyle sorular beklemiyorum ya, inadına soruyorlar adeta(!)

Anlıyorum ki sıkılmış da olsam, ilk derse aşk-meşk muhabbetiyle başlamam gerekiyor:

—Önce siz söyleyin bakalım; "Siz neler yaptınız Âşıklar Gününde? Eşinden hediye alan var mı? Ya eşine, sevgilisine hediye alan?"

Hafifsediğim için öyle söylediğimi anlamayan Evdegül, gülerek, sözümü düzeltiyor:
—Âşıklar Günü değil hocam, Sevgililer Günü!

Kendisine takı cinsinden hediye gelmiş olanlar, hemen gösteriyorlar, hediyesi evde kalanlar, ballandırarak anlatıyorlar… Nasiplenmemiş olanlarsa, boyunlarını büküp,”Benim ki zaten işsiz… Biz artık eskidik… Benimki bilmez…” Türünden serzenişlerini dile getiriyorlar…
(Sevgililer Gününün varoşlarda, düşündüğümden çok daha fazla önemsendiğini anlıyor, şaşkınlığımı gülümsememin arkasına gizliyorum.)

—E hediyeleri aldınız, sonra nasıl teşekkür ettiniz kocalarınıza bakiyiiim? Diye takılınca, sınıfta cilveli ve muzır kahkahalar yükseliyor.
Sohbet, nasıl tanışıp evlendiklerine bağlanıyor, bazıları sakınmadan, içtenlikle, aşka, evliliğe dair yaşanmışlıklarını anlatıyor.

Dilan’ın hikâyesi ise ilk başta, iki gencin, alışıldık bir aşk hikâyesi gibi görünüyor, hani Anadolu’da çok rastlanan türden:

Kars/ Kağızman’da, 30 yıl önce, 14 yaşındayken, 16 yaşındaki sevdiği oğlana kaçıyor Dilan…
Her ikisi de çocuk, her ikisi de yeterince yoksul…
Anlatıyor:
—Çok sevdim, ona vermezseniz kendimi öldürürüm! Dedim… Nasıl seviyorum, nasıl aşığım; baktım beni vermiyorlar Bekirim’e, ben de kaçtım hocam…
—14 yaşında… Bu kadar âşık… Bu kadar gözü kara ha? Yapma yahu! Daha çocukmuşsunuz, üstelik elde yok, avuçta yok... Nasıl cesaret ettiniz? Nereye kaçtınız? Nasıl geçindiniz?
Anlatıyor, neler çektiklerini, başlarından geçen olayları, yıllar sonra Antalya’ya geliş öykülerini…

—Vay canına aşka bak! Şimdi 30 yıldır evlisiniz ha! Halâ âşık mısınız birbirinize pekiyi?
---Ooo…Hem de nasıl..:)
—Nedir bu aşkın sırrı? Doğru söyle, kocan çok mu yakışıklı?
—Çok yakışıklı(ydı) hocam çok!…
—Şimdi?
—Şimdi pek kalmadı be hocam! Kalmadı da, bak ne anlatacağım:
Evlendikten 10 yıl kadar sonra bir gün kavga ettik, Bekirim çok kızdı bana. Bir yandan bağırıyor, bir yandan yakamdan tutarak beni silkeliyor…Ellerimle yüzümü korumaya çalışıyorum, bir yandan da “yapma, yapma, b.klarını yiyeyim Bekirim!” diye yalvarıyorum. Tam tokatlayacak beni, ne göreyim o anda; Bekir’imin bir gözleri var ki, yemyeşil… Yeminle, ilk defa görüyorum!...Ana leeennn! Senin gözlerin yeşil miydi? Diye bir bağırmışım ki, adamın eli havada, benim gözüm onun gözlerinin yeşilinde kalıyor…"

—Nasıl yani?

—Yani hocam, ben kocamın gözlerinin rengini 10 yıl boyunca görmemişim yaa!…İlk defa o gün, korkuyla gözlerine bakınca fark ettim işte. Eee ilk yıllarda utanırdım, adamın gözlerine bakamazdım ki heyecandan. Ondan sonra da bakmamaya alışmışım herhalde...

İlk defa böyle bir şey duyuyorum: Sen âşık ol, âşık olduğun adama kaç, 10 yıllık evli ol ama gözlerinin rengini bilme!…
Kendimi tutamıyorum, sınıftakiler kahkahalarıma, kahkahalarıyla katılıyorlar…

Aynı gün, ders bitiminde Dilan’ı evine kadar götürüyorum.
Niyetim Dilan’ın o gün evde olan kocasıyla tanışmak,  yani onun10 yıl boyunca fark etmediği yeşil gözlerin sahibini görmek.

Dilan, beni evinde ağırlayacak olmanın heyecanıyla zile basıyor…

Kapıyı kısa boylu, çelimsiz, sıska, kırışık, buruşuk, koyu esmer, Hindu benzeri bir adam açıyor…
Geleceğimden haberdar bizi içeriye buyur ederken, gözüm ister istemez onun zümrüt yeşili, iri gözlerine takılıyor…
Oturma odasındaki şilteye ilişiyorum. Dilan’ın gözleriyle ona bakamadığımın bilinciyle yeşil gözlü Bekir’i kaçamak bakışlarla izliyorum...

Dilan, kocasının arkasından, kaş göz işaretiyle, “onu nasıl bulduğumu"soruyor...
Gülmemi saklayarak, onu onaylıyor, sağ elimin parmaklarını bir araya getirip, “mükemmel” işareti yapıyorum…

Yanlarından ayrılırken iç sesimi susturamıyorum:

"Ah Dilan ah!
Aşkın gözü bu kadar da (renk) kör(ü)mü be canım!?"

 

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..