Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '11

 
Kategori
Doğal Tedaviler
 

Aşkın hipnozu ve hipnozun aşka etkisi.

Hipnoz bilinçaltına yerleşmiş bir telkinin sürekli gerçek kabul edilerek uygulanma halidir. Bir telkinin bilinçaltına yerleşmesi ve sürekli uygulanması için bilinçli aklımızın eleştiren ve sorgulayan özelliğinin bu telkin için devre dışı kalması gerekir. Kişi bilinçli aklıyla öyle bir durumun sadece bir telkinle işlediğinin farkında bile değildir. O durum, onun gerçeği için tartışılmaz bir durumdur. Telkini bilinçaltına yerleştirmek için özel bir çalışma yapılmasına hipnoz uygulaması deriz. Kişinin bilinçaltına bir telkin yerleştirmek için hipnotik durum dediğimiz özel bir zihinsel durum yaratmaya çalışırız. Ama gündelik yaşamda bu özel çaba olmadan da kişiler değişik konularda hipnoz olabilirler.

Aşk hali tam bir hipnoz halidir. Her yönüyle yukarda verdiğim hipnoz tanımına uymaktadır. Hipnoz etkisi altında yaşayan kişilerin ilişkileriyle aşık kişilerin ilişkileri birbirine çok benzer. Genellikle hipnotik durumun güzel bir hal olduğu bilinir. Kişiler o hipnotik duruma geçtiklerinde hoş duygular içine girerler. Hatta Freud’un kadın hastalarının bu hipnotik durumda kendisine karşı hissettikleri aşk benzeri duygulardan rahatsız olduğu için hipnozla çalışmayı bıraktığı söylenir.

Aşık olduğunuz zaman bir çok gündelik sıkıntıyı bir kenara bırakırsınız. Yarın yapacağınız işleri analiz etmeyi bırakırsınız. Sağlık sorunlarınızı bir kenara bırakırsınız. Öğrenciyseniz yapacağınız dersleri bir kenara bırakırsınız. Alacağınız not artık sizi ilgilendirmez. Artık başlamış olan bu yeni ilişki sizi mistik bir ortama sürükler. O ilişkideki her olay hipnozunuzu sürdüren ve güçlendiren bir özellik taşır. Aşkınızın bir bakışı, bir dokunuşu sizi anında derin hipnotik duruma sokar. Etraftan gelen her türlü uyarı sizin algılarınızın dışında kalır. Bir birine aşık iki kişi hem birbirinin hipnotisti hem de hipnotize edileni olur.

Hipnoz hali basit bir otomatik davranma hali değildir. Beyinde bu hali sürdürmek için her türlü acayip değişiklikler olmaya başlar. Zihin neye inanmaya başlarsa beyin onu gerçekleştirir. Örneğin belli bir işlemin sizi acıtmayacağını ya da acının yok olacağına inanırsanız gerçekten artık acı hissetmezsiniz. Sizin beklentiniz dışındaki her türlü uyarı ya da algı beyin tarafından filtrelenerek işleme konur.

Mecnun Leyla’ya aşıktır. Aşkı dillere destandır. Padişah bu konudan sıkılır. “Tez Mecnun’u ve Leyla’yı yanıma getirin” der. Önce Mecnun’u çıkarırla, bitmiş mahvolmuş bir adam. Sonra Leyla gelir. Kara kuru bir kız. Padişah şaşırır. “Ya” der. “Sen tüm ülkemi bu kara kuru kız için mi meşgul ediyorsun? Bunun nesine deli divane oldun?”. Mecnun yanıt verir. “Padişahım, siz bir onu benim gözümden görseniz!”.

Bilinçaltı neden aşık olur?

Bilinçaltı öyle her telkini gözü kapalı kabul etmez. Bilinçaltının bir telkini kabul etmesi için öncelikle kabul edilebilir olması gerekir. Bir telkinin kabul edilebilir olması için bilinçaltında bu telkinin aleyhinde işleyen başka bir telkin olmaması gerekir. Bilinçaltında her telkin korunma amacıyla kabul edilir. Bilinçaltı mevcut telkinlerin korunma gücünü işler tutabilmek için duyguları kullanır. Eğer kedi bilinçaltı için tehlikeliyse kedi olma olasılığı olan her yerde sürekli korku hissini ayakta tutar. Aynı durum bizi koruyan bir şeyi kaybetme durumunda da iş başındadır. Eğer işimizi kaybetme olasılığı varsa sürekli kaygı hali içinde oluruz. Yapılan çalışmalar aşık kişinin hissettiği o güzel hislerin aslında kaygıyla eşdeğer olduğunu, yoğun kaygı halindeyken beyinde hangi bölümler uyarılıyorsa, aşık olunca da aynı bölümlerin uyarıldığını ( özellikle kaygı üreten amigdala uyarılmaktadır) göstermiştir. Stres hormonu olarak bilinen kortizol aşıkların kanında yüksek çıkmıştır. Yani aşık sürekli bir stres içindedir. İlginç bir şekilde aşıklarda seks hormonları düzeyinin düştüğü saptanmıştır. Yani aşıkların cinsel arzusu ketlenir. Aynı durum tehdit altındaki canlılarda da tesbit edilmiştir. Bu mantıklıdır. Hayati bir durum varken kimse üremeyi düşünemez. Sinir geliştiren faktör aşıklarda belirgin olarak uyarılmıştır. Bu faktör ancak tehdit ortamlarında artmakta uzun süreli sağlıklı ilişkisi olanlarda ya da hiç ilişkisi olmayanlarda ise aksine kandaki düzeyi düşmektedir. Tutkulu aşk skalası ile bir aşkın yoğunluğunu ölçmek mümkün olmaktadır. Aşkın yoğunluğu arttıkça sinir gelişme faktörü (Nerve Growth Factor) artmaktadır. Yani tehdit algısı daha üst düzeydedir. (Esch T, Stefano GB. The Neurobiology of Love. Neuroendocrinology Letters No.3 June Vol.26, 2005 http://www.nel.edu/pdf_/26_3/260305R01_15990719_EschStefano_.pdf)

Tüm bu ve benzer bilimsel incelemeler aşk sırasında bilinçaltının tehdit algısı içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Bir ödülün beklentisi heyecan duygusu uyanıdır. Örneğin bir sınav sonucunu bekleyen bir öğrenci gibi. Eğer sınav sonucunun kötü geleceğinden şüpheleniyorsa hissettiği acıdır. Ama iyi bir sonuç geleceği beklentisi varsa tatlı bir heyecan hissedilir. Aslında her iki duygu kalite olarak aynı sistem tarafından üretilir. Sadece beyindeki yorum (algı) nedeniyle sanki farklı bir his varmış izlenimi yaratır. Heyecanlı olarak bir sınav sonucunu beklemekle bir aşığı beklemek biraz birbirine benzer. Aşk bir ödüldür ama sanki bilinçaltı sürekli olarak bu ödülü kaybetme korkusu yaşamaktadır.

Bilinçaltı sevdiği bir kişi için neden böyle bir kaygı hissetsin? Demek ki bu kişinin varlığı korunma için gereklidir. Onsuz yaşayamaz. (Aşıklar birbirine böyle söylemez mi?). Ama bilinçaltı gerçekten onsuz yaşayamaz. Doğduğumuz andan itibaren bizi karşılıksız sevecek bir varlık ararız. Sevgi öz olarak ne olduğu bilinmeyen ama bilinçaltı için emniyet ve güvenin karşılığı olan bir durumdur. Eğer sevgiyi bulursam emniyette ve güvende olup olmadığımı test etmem. Ama bulamazsam ne olduğunu bilmediğim o sevgiyi arar dururum. Bu basit analizden sık sık aşık olanların aslında kendini emniyette ve güvende hissettirecek o sevgiyi aradıkları ortaya çıkar. Çocukluğunda zaten o sevgiyi bulmuş bir kişi için kaygı dolu bir aşk yaşama şansı azdır. Onun yaşayacağı ilişki karşılıklı paylaşıma dayalı olgun bir sevgidir. Ama yetiştirilme tarzı olarak aradığı sevgiyi bulamamış bilinçaltlarının aşık olma şansı çok fazladır. Bir şekilde kendisine o karşılıksız sevgiyi verecek kişiyi bulduğuna ikna olduğu anda tüm hipnoz mekanizmalarını devreye sokar. Artık karar verilmiştir. O kişi bize aradığımız sevgiyi verecek kişidir. Onu kaybetmemek için tüm odaklanmamızın o olması ve dikkatimizi dağıtacak diğer olaylardan uzaklaşmamız gerekir. Ayrıca onu bizden uzaklaştırabilecek ona ait özellikleri de görmezden gelmemiz gerekir. Tüm bunlar için hipnoz haline ihtiyacımız vardır (bu nedenle aşkın gözü kördür). O kişiye bağlanma hissimiz onu kaybetme hissiyle birbirine karışır. Bu kaygıyla karışık heyecan hissi de sürekli onu düşünmemizi ve onu kaybetme ihtimalimizi azaltmaya yöneliktir. Kişi hipnozda olduğu için hissettiği hissin kaygı değil de aşk olduğunu zanneder. O hisse aşık olmaya başlar. Kişi bir süre sonra aşık olduğu kişiyi değil de aşk hissini kaybetmekten korkmaya başlar. Bir şekilde o his azalmaya başladığı zaman birlikte olduğu kişinin özelliklerine ve birlikte paylaştıklarına göre değil hissine göre karara vermeye devam eder. Çoğu sağlıklı olarak ilerleyebilecek ilişki bu nedenle sırf bilinçaltında o kaygı hissi kaybolduğu için ayrılıkla sonuçlanır. Belki de bilinçaltı artık o hissi, yeteri kadar birlikte olmanın güvencesiyle, artık o kişiyi kaybetmem sonucuna vardığı için ortadan kaldırmaya başlamıştır. Ama bireyler artık aşkımız zayıfladı diyerek ayrılabilirler.

O halde eğer sağlıklı ilişkiler kurmak istiyorsak aşkın yarattığı bu paradoksik hipnotik durumun farkında olalım ve sevdiklerimiz hakkında hissettiklerimize göre değil kritikal faktörümüzü devreye sokarak aklımıza göre karar vermeye çalışalım.

Dr. Bülent Uran

www.bulenturan.net

Geçmişin Hipnozunu Bozmak, EFT ile İyileşin İyileştirin, Hipnozun Kitabı kitapları yazarı.

(www.gelisimyolculuguyayinlari.com) 

 
Toplam blog
: 13
: 5872
Kayıt tarihi
: 27.08.06
 
 

1955 İstanbul doğumlu. Kadın Doğum Uzmanı. Hastalıkların zihinsel neddenlerive çözümleri üzerine ..