Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

01 Kasım '14

 
Kategori
Deneme
 

Aşkın kanayan yarası Kerbela*

Aşkın kanayan yarası Kerbela*
 

Sen içindeki Yezid’i görüp tanımadıktan, her gün içindeki Hüseynî ruhun boynuna inen o keskin kılıcı anlamadıktan, nefsini okumadıktan sonra ne işe yarar bu vaveylâ!


Bu gün günlerden Kerbela…

Bu gün günlerden Aşure…

 

“Tatlı bir su içerken Kerbelayı hatırlayın..

Peygamber torunlarının nasıl susuz şehit olduklarını hatırlayın…”

 

Kerbela, hak aramanın ve özgürlüğün destanıdır.

Teslimiyetin, adanmışlığın ve sadakatin zirvesidir.
Her biri ayrı bir şiar olan yetmiş iki şehidin yurdudur.

“Kerbela da, adanmışlık, vefa, vefasızlık ve verilen sözlerden cayıp dostu terk ediş vardır.

 Kerbela da ilkeli duruşun ve mücadelenin ahlakı vardır.

 Kerbela da, İslam dininin bu güne kadar bozulmadan gelmesinin kavgası vardır.

 

Ey aşkın ateşle yoğrulduğu sahranın adı Kerbela.

Ey Kerbela sen, kapanmayan, hep kanayan yarasın.

Sen acıyı da yaşadın, aşkı da…

Sen gülü de yaşadın dikeni de…

Sen ateşi de yaşadın, susuzluğu da,

Ayrılığı da yaşadın, kavuşmayı da.

Sen suya hasretken gözyaşlarımla suladığım toprağımsın.

 

“ Kerbela sesleniyor;

Burada gördüğün bizzat sensin unutma!

Lanet okumak istediğin ölüp giden Yezid’i bırak, kendi nefsine bak!

 Ve sende ki aklı düşün!

Sadece kendi çıkarlarını düşünüp pervasızlıklarına türlü gerekçeler buluyorsan dün Hüseyin’i terk edenleri kınama.

Yaşasaydın sende onlardan biri olacaktın.

Aşka şahitsen ve aşkın içindeysen sen de her dem diri kalanlardansın.

Hatırla, kişi sevdikleri ile beraberdir.”

 

Yıllarca gerçekten “Müslüman” olduğun zannı ile Yezid’e, Muaviye’ye, Ebu Süfyan’a, Ebu Cehil’e küfür ettin, lanetler yağdırdın da ne oldu!

 

 Sen içindeki Yezid’i görüp tanımadıktan, her gün içindeki Hüseynî ruhun boynuna inen o keskin kılıcı anlamadıktan, nefsini okumadıktan sonra ne işe yarar bu vaveylâ!

 

Ve sen Hüseyin olmadıktan sonra hangi anma, hangi yâd ediş kurtarır ki seni!”

O Rasûl ki, daha sevip omuzlarında taşırken biliyordu o körpecik fidanların başına geleceği!

Biliyordu ve“Büyük İşi”ne, Kur’an’da geçen “Esas İş”ine devam ediyordu muhkem bir sabırla, huşûyla, taşıdığı o derin hikmet bakışıyla…

 

Yoksa ilâhî mukadderatta yaşanacağı çok önceden o hakikat erlerince bilinen bu hadiseye “Neden! Neden! Neden!” demek, “Nasıl kıyılır peygamber torunlarına!” duygusuyla aynı noktada dönüp durmak, kısır bir acı-beden yaratıp kendini kilitlemekten başka nedir ki?

 

Kerbelâ’yı uzaklarda arama!

 Bu hikâyenin Yezid’i, sana her dem kötülüğü emreden ve yeryüzünde nifak çıkarıp kan döken nefsindir!

Zoru gördükçe dostlarını yarı yolda koyan Kûfeliler, maslahat gözeten aklındır!

Arına paklana yücelen ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan Hüseyin, Allah katından sana üflenen ruhtur…

Unutma! Seni yaratan, Yezid’i de, Kûfelileri de, İmam Hüseyin’i de var edendir!”

 

Ey kanın kutsallaştığı, canın canana ulaştığı, dinin aşka dönüştüğü, imanın destanlaştığı Kerbela…

Kapanmayan hep kanayan bir yarasın…

Kerbela şehitlerini sevgi ile saygı ve rahmet ile anıyorum.

 

·         Bu yazıyı, Sayın Ahmet Turgut’un “Aşkın Şehidi” adlı romanından yararlanarak yazdım. 

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..