Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşkın kanunu yazsam yeniden

Aşkın kanunu yazsam yeniden
 

Aşk hakkında ne düşünüyorum acaba? O kadar çok şey var ki aklıma gelen hangi birini yazsam? Dünya kurulduğundan beri herşey aşk üzerine bina edilmiş. Yeryüzünde medeniyetler gelmiş geçmiş, insanoğlu gün be gün her alanda ilerlemiş. Oturduğu evden üzerindeki elbiseye kullandığı binekten cebindeki paraya kadar herşey değişmiş ama duyguları aynı kalmış. İlk insan aşık olduğunda neler hissettiyse günümüzün insanı da aynı şeyi hissetmiş ve hissediyor. O ilk bakış ilk yanyana geliş ilk konuşma hep aynı. Sevdiğine dün yazdığı nameden bugün yolladığı e-maile kadar değişen birşey yok, aynı kelimelerle ifade edilmiş duygular. Sevmek aynı, kavuşmak aynı, ayrılmak aynı. Ayrılıkta dibe vurup kahrolmak da. Fark kişilerin davranışlarında galiba. Hele ki aşkın sonu hüsran ise insanlar çok şey yapabiliyor. Ayrılma anı insanın tam anlamıyla karakterinin ortaya çıktığı bir an aslında. Ya acısını içine gömüp hayatına devam ediyor ya da öfkesinin ve gururunun kurbanı oluyor. Eğitimin rafa kalktığı aile terbiyesinin bir kenara konduğu bir savaş başlıyor. Maskeler iniyor, silahlar kuşanıyor. Bu savaşın galibi yok. Karşı taraf indirilen her darbe aslında kişinin kendine. İki kişi yok oluyor o meydanda. Ya benimsin ya kara toprağın hesabı sanırım. Etrafta bol miktarda örneklerini görüyoruz. Yazım ayrılık üzerine bir denemeye dönüşüyor gibi, olsun devam edeyim benim de sözüm olsun bu konuda.

İnsan eğer çok ister ve gayret gösterirse herşeyi elde edebilir bu dünyada, para pul, mevki, diploma, kariyer, kırmızı pancurlu beyaz ev mesela. Bunlar ve benzerleri nötr varlıklar bize karşı koyamaz yeterince çalışırsak hepsine sahip olabiliriz. Sevgi için aynı şeyi söylemek doğru olmaz, çalışıp çabalamakla elde edemeyebiliriz, çünkü karşımızdaki insan bizi istemeyebilir. Diretmenin sadece zararı olur. Çok sevdiğimiz bir insandan ayrılmak zorunda kalabiliriz, hayat bu, herşey oluyor. Eğer çok sevdiysek o insanı içimizde hala aşkı kalacak. Dilde ne kadar bitti desek de gönülden çıkmadıkça bitmez. Bazen bıçak atılamayan bir kurşun gibi kalbe saplanır kalır, çıkartmak için kurcalamak yarayı azdırmaktan başka işe yaramaz, bizimle beraber yaşar. Kimler gelse kimler geçse de ''o'' nun yerini alamaz. Bazen de vücudun yabancı bir cismi dışarı atmak için gösterdiği çaba gibi ızdıraplı bir süreçte birikmiş acısıyla birlikte gönülden atılır, geride hatırladıkça yağmurlu havada sızlayan yara gibi izini bırakır. Bazen de aslında hissettiklerimizin aşk olmadığını anlayıveririz. Gönüle atılmış bir çizikten fazlası değildir o yaşananlar. Geride ne acısı ne de izi kalmamıştır. Yaşamadan bilemeyiz bütün bunları, ne garip. İhtiyacımız olan zaman sadece.

Sevmek böyle birşey işte, kendi doğruları ve kuralları olan birşey aşk dedikleri. Aşk da neymiş diyenlere aşkın ne olduğunu kendi öğreten bir öğretmen üstelik, gururum aşkımdan üstün diyenlere kıs kıs gülüyor arada, sevmeyi bilmeyen zavallılar elime düşersiniz görürüm sizin gururunuzu diyerek. Kendisini istemeyene önünde diz çöktürüp ondan sonra arkasını dönecek kadar da zalim Düştüğü gönülde pamuklara sarınıp korunmak isteyecek kadar da narin.

Herşeye rağmen iyi ki varsın AŞK.

 
Toplam blog
: 403
: 1023
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Kendi halinde biriyim, ziraat mühendisiyim. Emekli oldum ve kendi işimi kurdum. İzmir'de yaşıyoru..