Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşkın Şifresi

Aşkın Şifresi, deyince “Bir aşkın şifresi kalmıştı çözülmedik şimdi tam oldu” dediğinizi duyar gibiyim. Fakat size üzücü bir haberim var, evet aşkın şifresi çözüldü. Artık kolay kolay “AŞIĞIM” diyemeyeceksiniz, deseniz de sevgiliniz buna kolay kolay inanmayacak.

 2012 yılında Akademi Yayınevi tarafından piyasaya çıkarılan “Aşkın Şifresi” adlı kitabımda aşk konusuna uzunca değinmiş ve aşkın şifresini de uzun uzadıya açıklamıştım.

Kitap piyasaya çıktıktan sonra bana ilk sorulan “Hocam gerçekten aşkın şifresini çözdünüz mü?” sorusu olmuş ve ben de “kesinlikle, evet” demiştim. Kitabı okuyup anlayan “ah, vah “ eden birçok kişi “Meğer ben bugüne kadar kendimi âşık sanmışım” demeye başladı. Halen de aşkından AŞK anlamında vazgeçenlerle karşılaşıyorum.

Evet; gerçekten aşkın şifresini çözmek bana çok pahalıya geldi. Hayallerim yıkıldı, umutlarım dibe vurdu, geçmiş sevdalarıma ağladım, bugünlerime yandım, yarınlarıma şimdiden yas tutmaya başladım. Derken şifrenin içerisinde ruhuma su serpen kırıntılara doğru perdeler yırtılmaya başladıkça aşktan umutsuz ben ve benim gibi yüreklere aslında aşkın bir kelime olduğu asıl olanın ise muhabbet olduğunu gördüm. Böylece BİR’den, HEP’e dönüverdi aşk!

Şifrede bulunan şema incelendiğinde ne demek istediğim çok açık anlaşılacaktır. Aşk aslında ihtiyaçlar bütünüdür. İnsanlar arasında olabileceği gibi nesneler ya da soyut anlamda da olabilir.

Yüzyıllar boyu içinden çıkılamayan aşk meselesinin gerçekte o kadar uzun boylu bir gizemi yoktur. Biz insanlar aşka kaldıramayacağı sorumluluğu verdiğimizden bu kadar şöhret oldu. Evrende aşktan daha büyük olan ve aslında her şeyin temeli olan kavram “SAYGI” dır.

Sokakta kir-pas içerisinde bir deri bir kemik kalmış zavallı bir yavru kediye bir tas süt veren insan bu eylemi hangi dürtüyle yapmıştır?

İşte sorulması gereken soru bu ve bu sorunun cevabını veren kişioğlu aşk kavramının da özüne ulaşabilecektir.

1-Kediye süt veren kişi, kediye acıdığından süt verdi.

2-Kediye süt veren kişi, açlık ve sefaleti, kimsesizliği kedide gördüğü için süt verdi.

3-Kediye süt veren kişi, bir gün kendisi de acınacak hale düşer korkusuyla süt verdi.

4-Kediye süt veren kişi, insanlık ölmedi, düşüncesinden dolayı süt verdi.

5-Kediye süt veren kişi, hayvan sever olduğundan süt verdi.

6-Kediye süt veren kişi, otoritenin insanlarda olduğunu kediye dayatmak için süt verdi.

7-Kediye süt veren kişi, kedileri sevdiğinden süt verdi.

8-Kediye süt veren kişi, kedi canlı bir varlık olduğu için süt verdi.

9-Kediye süt veren kişi, sütçü olduğundan ve süt zaten bozulduğundan, süt verdi.

Yukarıdaki şıklardan sadece biri doğru, diğer şıklar o doğru şık varsa doğru olacaktır. Eğer o doğru şık yoksa yanlış olacaktır. Doğru şık ise; “Kediye süt veren kişi, kedi canlı bir varlık olduğu için süt verdi.” Olmalıdır. Aynen aşkta böyledir. Aslında âşık olduğunuzu düşündüğünüz ya da inandığınız kişi- varlık  (Kadın-erkek-makam-mevki-para-şöhret-vatan-din- v.s.) tüm düşünceleriniz içerisinde sadece bir doğru vardır. Size doğru olan diğer doğrular ise o mutlak olan tek doğru var ise doğrudur. Eğer o mutlak doğru yoksa diğer doğrularınızın bir yararı yoktur. Bu durumda örneğin (burada –atıyorum- diyenlere de özellikle atmamalarını örnek vermelerini rica ediyorum.) bir bayan (tersi için de geçerli) bir erkeğe âşık olduğunu söyledi. Öncelikle bayanın bilinçaltındaki aşk kavramı; gerek aşk romanlarından gerek aşk filmlerinden gerek aşk şiirlerinden gerek karşılıksız aşkların acı dolu hikâyelerinden gerek çevresindeki arkadaşlarının sevgililerinin olmasından gerek vazgeçilmez olduğunu düşündüğünden gerek vazgeçilmez olduğu zannettirilmesinden gerek ekonomik nedenlerden (v.b.) karşısındakine o bilinçaltındaki nedenlerin tümünü “Galiba ben sana âşık oldum” diyerek özetler. Oysa kesinlikle o aşk değildir. Karşısındaki kişide kendisine lazım olan ihtiyaçlardan bir ya da bir kaçını görmüş veya görmek istemiştir. Eğer karşısındaki de bu ihtiyaçların sinyalini almış ya da almak istemiş ise arkadaşlıkları başlayacaktır. (Tabi kadının da erkeğin niyeti mutlu olmak ve başka beklentileri yoksa.) Bir müddet sonra o ihtiyaçlar bire bir eşitlenir ve farklı ihtiyaçlar da eşitlenme eğilimine başlar ise onların arasında SAYGI oluşmaya başlar. Oluşan saygının gün geçtikçe diğer davranışlarla eşitlenmeye devam etmesi ve birbirleriyle anlaşmaya başladıklarında yüzler gülmeye içleri kıpır kıpır olmaya başlar böylece sevgi oluşur ve onlar buna da aşk derler. Oysa yine aşk değildir.

İşte o aşk olmayan duygunun adı MUHABBETTİR ve karşılanan ihtiyaçların o günkü durumuna göre ya gün geçtikçe devam eder  (evlenirler) ya da ihtiyaçların karşılanması azalmaya başlarsa geriye doğru giderek ayrılık çanları çalmaya başlar. Sorunlar başladığında da en çok kullanılan söz şudur: “Sen çok değiştin, seni tanıyamıyorum, tanıştığımızda böyle değildin v.b.” Oysa ikisi de değişmemiştir. Sadece beklentiler karşılanmamaya başlamıştır.

Nereden bakılırsa bakılsın aşk insanlar için değildir özellikle son yıllarda partnerlerin bir birine “aşkım” deyip durması ve aynen dolmuşta ücret ödeyecek bir yolcunun şoföre; “Hocam şurdan bir kişi alır mısın? Hocam bir kilo elma, hocam 2 ekmek verir misin? Ooo hocam okeye dönüyordum.” Diyerek, hocam kelimesinin anlamından ve ağırlığından uzaklaşması gibi.

Bir yarışma programında -aşkım aşkım- diye deli dana gibi koşuşturan bayanların başarısız olduklarında nasıl çirkinleştiklerini ve eşlerine hakarete varan sözler söylemesi, aşkım demenin ne kadar basite dönüştüğünü gösteriyor bize.

Bu arada kadınlar özel günlerde hediye verilmesinden ve hatırlanmaktan da hoşlandıkları yolunda doğru olmayan bir görüş hakimdir. Oysa gerçek, hatırlanmak ya da hediye beklentisi değildir. Kadınlar eşleri- arkadaşları tarafından hep baş tacı olmak istediklerinden ve partnerinin başka hiçbir şey düşünmesini istemediklerinden hatırlanmadıklarında alınganlık yaparlar. Kendisine karşı ilginin azaldığı hissine kapılırlar. İsterler ki, partnerinin aklında daima kendisi olsun.

Gerçek şu ki; birbirlerini seven insanlar sözlerden çok eylemlerle bunu anlatırlar. Gözlerinin içi güler, birbirlerine bakışları bile yüreklerini alev alev yakar. O ateş ilahi bir ateştir. İşte o insanların aralarındaki muhabbettir kolay kolay bitmez ve her geçen yıl büyüdüğü gözlenebilir. İlahi ateş dedim burası önemli: Birbirlerini karşılık beklemeden seven insanlar arasında oluşan gerçekte ilahi aşkın dünyevi aşka dönüşüdür. İster Allah inancı olsun ister olmasın olayın içi değişmez görüntüsü değişmez o muhabbeti yaşayanların söylemleri değişir sadece.  

Dikkatinizi çekmek istiyorum tekrar: Birbirlerini karşılık beklemeden seven (sevme,yaşadıkları süre göz önüne alınarak oluşan ihtiyaçların karşılanması sonucu başlamış birinci aşama muhabbettir.) insanlar arasında oluşan gerçekte İLAHİ boyuta geçişin de başlangıcı olan dünyevi aşktır.

 
Toplam blog
: 49
: 964
Kayıt tarihi
: 03.02.13
 
 

Öğretmen / Yazar - Şair  ..