Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşkınızı nasıl alırdınız?

Aşkınızı nasıl alırdınız?
 


Hatırlayamıyoruz ki “aşkı nasıl alırdık?”…

San-al-lı mı olsun? San-al-sız mı? Sanarak mı alırdınız aşkınızı? Yoksa “san” madan mı? Hıı, hangisini tercih ederdiniz?

Daha doğrusu aşkı nasıl alacağınızı bile unuttunuz mu? Nasıl tadlandıracağınızı, nasıl adlandıracağınızı?

Bu gece barda, ihale siz de mi kaldı? Sabaha ihale mihale hak getire, “sen de kimsin” mi? Bu muydu aşk…”san” dığın? Bar tezgahında kotardığınız aşkınızı nasıl alırdınız? Limon da ister misiniz? Alkolü fazla mı olsun? Sabaha kadar uyuşmuş iki ten midir aşk?

Eyy aşk sen nelere kadirsin…bilmem kaç inçlik ekranlara da sığabilir misin? Cigabaytın yetmiyorsa, şuradan birkaç daha ekler misin “eyyy her şeye kaaadir aşk” !...bir format at da yenile kendini.

Unutuldun eyy aşk… herkes seni çoktan unuttu, tek gecelik alışverişlerin parekende fişi gibisin, bir alış veriş, bir fiş!

Ne duygularla dolu sofralar, ne yastıklar, ne omuzlar, ne de yürünecek aşk dolu yollar kaldı…avutamaz hale geldin insanları…göster şu kaaadirliğini şu duygusuz insanlığa, hadi artık. Çiz tahta masaya bir eğriti kalp, İspanyol Meyhanesine de bir uğra bu gece…kararmış tahta masada bir şarap ol, “san” anları utandır aşk.

Bir sabah kahvesi ol, orta şekerli, takıl fincanın kulpuna…”günaydın” de yorgun ama mutlu ve huzurlu bedenlere…kahvaltınızı nasıl alırdınız? Aşkı nasıl alırdınız? Çift yumurtalı bir omlet ve yanında “aşk” olsun mu?

Bitmeyen geceler, doğmayan güneşler, üzerinde uykusuzluktan dönüp durulan yataklarla mı aşkı alırdınız? Sahi nasıl alırdınız?...hatırlıyor musunuz?

Hep aynı hisli şarkıları dinleyerek mi? Özleyerek mi? Bir tutam acı da katalım mı? Aşkın acılı ayak sesleri yaksın kavursun mu? Pudra şekeri ile bezeyip, pudra şekeri tadında ve hafifliğinde bulutların üstünde mi uçursun? Ayaklarınızı yerden keserek mi alırdınız aşkınızı, kesmeden ama kesildiğini “san” arak mı?

Aşk neredesin sen? Nereye kayboldun, göçtün gittin mi?...insanları "aşksız" mı bıraktın ki bu kadar çabuk "san" arak aşık olabiliyorlar?

İçimizdeki toprak nasıl da kurudu bu kadar, nasıl da aşkı besleyen suyun kaynağını el birliği ile kuruttuk? Güneş ne zaman soldu, nasıl da farkedemedik?

Hatırlayamıyoruz “aşkı nasıl alırdık?”…

Hani nasıldı o şarkı? “Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk” mıydı, neydi?

 
Toplam blog
: 476
: 2331
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

Çok eskidendi ..