Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '11

 
Kategori
Anılar
 

Askoroz Deresi VI. Bölüm

Askoroz Deresi VI. Bölüm
 

Bu resim yakınlarım tarafından bana özel olarak çekilmiştir.


Yiğitler Köyü Derneği 

Ve 

Askoroz Vadisini Koruma Görev Çağrısı 

Askoroz Deresi yazı dizisinin bir önceki bölümünde sizlere Yiğitler Köyü’nü tanıtmaya çalışmıştım. Bu bölümde de, kurucu başkanlığını yaptığım ve geçtiğimiz günlerde toplantısına katıldığım, Yiğitler Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği’nden söz etmek istiyorum. Ne de olsa kurucu başkanı olarak elimizde doğmuş ve bebekliğini babasının şefkatli kucağımızda tamamlamıştı. Başkanlığına yeniden seçildiğim bir sonraki dönem, yönetim kurulu ve üyelerimizle birlikte ismini yücelten kültürel çalışmalar yapmış, medya programlarında etkinliğine yer verilen ses getirici faaliyetler düzenlemiştik. 

İki Beldesi ve yaklaşık 30 köyü olan Rize-Merkez Salaha Bölgesi’nin İstanbul’da ilk açılan derneklerinden birinin Yiğitler Köyü Derneği olması, çevre köylere örgütlenmeleri yönünde özendirici bir model oluşturmuştur. Kuruluşundan esinlenen komşu köylerin hemen hepsi İstanbul’da örgütlenmelerini tamamlayıp, öncü Yiğitler Köyü Derneği’nin çalışmalarını geride bırakacak nitelikte başarılı çalışmalar sergilemişlerdi. Askoroz Deresi vadisi köylerinin hızlı bir örgütlenme sürecine girmiş olmalarını görmek, bana göre mutluluk verici, kayda değer bir gelişmedir. Çünkü bu hızlı örgütlenme çabası, esas ana yurtları olan Rize’deki o güzelim savunmasız kalmış doğayı koruyacak, dinamik bir güç oluşumunu başlatıyordu. Bu bakımdan örgütlenmelerin hızlanmasını, yöremizin doğal çevresine sahip çıkma yönünden önemsiyor ve var gücümüzle destekliyoruz. Çünkü benimle bu görüşü paylaşan ve paylaşacak olan birçok kişinin varlığından haberdar olduğum için, özellikle ben değil biz şahsını kullanmayı seçiyorum. Derneklerin yönetim kurulları da yörelerine karşı gereken duyarlılığı göstererek, sahip çıkacaklarına inanıyorum. Son yıllarda çeşitli nedenlerle büyük bir tahribata uğrayan ve uğratılan bu harikulade güzelliklere hayran, bölgeden uzak kalmış bir doğa sevdalısı olarak, çevremize sahip çıkacak muhtemel gücü bulmuş olmanın mutluluğu içindeyim. 

Bundan önceki yazılarımda Rize ve Salarha Bölgesi’ndeki yerel yöneticilerin, özellikle belde yöneticilerinin duyarsızlıklarını ve çevre tahribatına karşı kayıtsız kalmalarını, hatta ihanetlerini yazmıştım. Bilgi edinme hakkımı kullanarak yazdığım dilekçeye bir cevap bile alamadım. Şikâyetimi sizlere de duyurduğum böylesi yerel yöneticilerden çevre konusunda medet ummak, çok büyük bir iyimserlik olurdu. Dilekçeme verilmeyen cevap şöyle dursun, kendilerini eleştirip Askoroz Vadisini tanıttığım beş bölümden oluşan yazı dizisine olumlu veya olumsuz henüz bir tepki bile almış değilim. Bu vurdumduymaz yerel yöneticiler karşısında susma zamanı değil, tam aksine onlara hadlerini bildirecek aksiyon gösterme zamanıdır. Yöremize sahip çıkma vakti çoktan gelmiş, geçiyor bile. İster bireysel, ister kurumsal olsun, vadinin daha çok kirlenmesini ve dere suyunun kurumasını beklemeden, bir an önce çevre kirlenmesini engelleyici önlemleri almak zorunluluğu vardır. Bölgenin muhtarları sessiz kalınca, yöreye sahip çıkma işini en iyi yapacak olan, halkla bütünleşen sivil toplum örgütleri mutlaka devreye sokulmalıdır. Bu alanda yaşanan en çarpıcı örnek, yine Rize - Fırtına Deresi Vadisi’nin çevre tahribatına yol açan baraj inşasının durdurulmasında, halkla beraber verilen direnişte görülmüştür. Bu örnek, sivil toplum örgütlerinin son yıllarda artan etkin gücünden yararlanarak, bölge derneklerinin alacağı ortak tavır ve yanlış uygulamalara göstereceği ortak tepkinin, doğayı ve çevreyi korumada başarılı işler yapılacağı ümidini güçlendiriyor. Önümüzde yaşanmış yöresel güzel örnekler varken, Green Piece (yeşil barış) örgütünü yöreye davet etmenin hiçbir anlamı olamazdı. Doğal çevresi bozulan yörenin etkilenen bireyleri olarak, tepkimizi bizzat kendimiz ortaya koymalıyız. Nasıl mı? İstanbul’da örgütlenmelerini tamamlayan bölge köy derneklerinin bir an önce “Salarha Bölgesi Dernekler Federasyonu” adı altında bir üst birlik oluşturulması kararının alınması ve ilk iş olarak da tüzük çalışmalarına hemen başlanarak uygulamaya geçilmelidir.. Bu yazı, doğal çevresinin bozulmasından etkilenen yöre sakinlerine, dernek yöneticilerine ve civar köylerin muhtarlarına yapılan bir göreve davet çağrısıdır. 

Yiğitler Köyü Derneği’nin son Genel Kurul toplantısında, bir önceki yönetimin yerine Ahmet Akıncı başkanlığında yeni bir yönetim görevi devralmıştır. Yeni yönetimi başarılar dileğiyle kutluyorum. İşlerinin hiç de kolay olmadığını, önlerinde yapılması gereken çok işleri olduğunu hatırlatmak isterim. Ancak biz üyeler kendilerine destek çıkarsak, aşamayacakları hiçbir engel, üstesinden gelemeyecekleri hiçbir zorluk kalmayacağından da eminim. Yeni kan değişimi, güç tazelemek maksadıyla, 20. 03. 2011 tarihinde düzenlenen bir toplantı ile dernek dost çevrelerine, Sarıyer İlçesi bürokratlarına ve dernek üyelerine duyurulmak istenmiş. Davet edilmiş olmaktan ve katılmaktan onur duyduğum bu toplantıdan en büyük kazancım, yeni sımalarla tanışmış olmamdı. 

Misafir katılımcılar dâhil, eski başkan ve hemen herkese söz hakkı verilen bu toplantıda, dernekçilik konusu kısa da olsa birçok yönüyle ele alınıp değerlendirildi. Komşu köy dernek yöneticileriyle bire bir görüşüldüğü bu toplantıda, yapılan konuşmalardan çıkan ortak sonuçlar paylaşıldı. 

Söz sırası bana geldiğinde, dernek üyelerinin nüfusa kayıtlı olduğu esas yörelerine değinerek, sözü bu son yazımla 6.incisi yayımlanan Askoroz Deresi yazı dizisine getirdim. Yeni yönetime, yazmaya değer bulduğum etkin faaliyetlerini gündeme taşıyarak, destekleme sözü verdim. Böylece köy derneklerinin esas amaçlarından olan etkili iletişim ve derneklerin tanıtımına katkı yaparak, oluşacak ortak görevdeşlik ile köyümüzün sesini daha geniş kitlelere duyurmuş olacağız. Sesimizin daha gür çıkmasını sağlayacak ortak görev anlayışını oluşturmak için de, kurumsallaşmaya önem verilmesi gerektiği önerisinde bulundum. Kurumsal kimlik, son yıllarda Halkla İlişkiler, Reklam ve Grafik Tasarım disiplinlerinin ortak kesişim alanında yer alan, örgüt içi eğitim, dayanışma, yardımlaşma ve iletişime dayalı çok geçerli bir terim olup, bir başka yazımızın konusu olacaktır. 

Dernek üyelerinin kendi aralarında ve yönetim arasında kurulacak ilişkilerde kardeşlik bağını güçlendirecek, saygı, sevgi ve güvene dayalı bir etkileşim düzeneğini yerleştirmek, kurumsallaşmanın genel ilkelerini hazırlamak demektir. Tesis edilmesi arzu edilen davranış birliği ve beraberliği, derneğimize kurumsal kimlik kazandıracak en akılcı yol olacaktır. 

Derneğin izleyeceği uzun vadeli politikanın hedefi, her hangi bir siyasetin güdümüne girmeyi değil, siyaseti etkileyecek sosyal projeler üreterek, seçkin üyelerini etkin siyasi kadrolara taşıyacak desteğin verilmesini sağlamayı amaç edinmelidir. Derneğin siyasetten etkilenen değil, siyaseti etkileyen bir strateji anlayışı benimsenmesi gerektiği düşüncesini vurguladım. 

Son söz olarak da, İstanbul’da işlevlerini sürdürmekte olan bölge derneklerinin en önemli ortak hedefi, güç birliğini oluşturacak “Salarha Bölgesi Dernekler Federasyonu”nun kurulması fikrinin bir realite olduğunu vurguladım. Uygulanabilir olduğuna inandığım bu tasarımların hayata geçirilmesi ve demokrasimizi daha ileriye taşıyacak gelişmiş bir sivil toplum örgütlenmesini görmek, en büyük dileğimdir. 

İstanbul, 6 Nisan 2011 

 

 

...........devam edecek 

 
Toplam blog
: 72
: 1140
Kayıt tarihi
: 09.12.07
 
 

Rize merkez ilçeye bağlı Yiğitler Köyünde doğdum. Lise bitinceye kadar ilk gençlik yıllarımı geçird..