Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '15

 
Kategori
Futbol
 

Aslan Galatasaray yine Şampiyon! 4 Yıldız senin hakkın.

Aslan Galatasaray yine Şampiyon! 4 Yıldız senin hakkın.
 

sensoyle.com


Galatasaray, bütün rakiplerini geçerek, fırsatları çok iyi kullanarak nihayet Şampiyonluğa ulaştı. 
 
34. haftalık 2014-2015 futbol sezonunun 33. haftasında artık Galatasaray Şampiyonluğunu ilan etti. Galatasaray 4.Yıldızı aldı ve Liglerdeki 20.Şampiyonluğunu ilan etti. Böylece ne denli büyük bir takım olduğunu gösterdi.
 
Kolay mı? Öyle dışardan bağırmak çağırmak insanlara çok kolay gelebilir ama 34 hafta, her hafta sahalara çıkmak ; ayrıca haftanın 3-4 günü antrenmana çıkmak kendini zinde tutmak aslında çok fazla irade ve güç isteyen bir olaydır. Bunu yapamayanlar görüyorsunuz nasıl erken çöktüler.
 
Örneğin, Beşiktaş sezonu diğer takımlardan çok önce açmıştı. Bununla övünüyorlardı. Ama ne yazık ki diğer takımlardan çok daha önce çöktüler. Fiziki güçleri de kalmadı ve sakatlık açısından öyle fire verdiler ki, baştaki gayet zinde, istekli olan takım, sonra ne yazık ki o fiziksel çabayı gösteremez oldu. Biliç de ne yapsa, taraftarlarına yaranamaz oldu. Aslında o gibi takımlarda Teknik Direktöre etki etmek isteyen çok fazla güçler oluyor. Direktörler bu durumdan da çok rahatsız oluyorlar. Ve sonunda etkilerden bıkıp işin sonunu getiremez oluyorlar. Aslında psikolojik baskılar, takımdan çok Teknik Direktör üzerinde çok fazla yoğunlaşıyor. Onları karar veremez hale  getiriyorlar. 
 
O bakımdan Beşiktaş da, Fenerbahçe de Teknik direktör açısından talihsiz durumlar yaşadılar. Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Biliç, daha Türkiye’yi tanımadan; sağını solunu bilemeden çok önemli bir sorumluluk yüklendi. Ama adam durumu iyi idare etti. Bilindiği gibi Beşiktaş’ın şansızlığı bu yıl bir değildi. Sahasının henüz yapılmamış olması; onu durmadan yabancı sahalara mecburcu etti. Bütün bunlara karşın Biliç ve adamları son haftalara kadar aslanlar gibi mücadele ettiler ve çok iyi sonuçlar aldılar. İki hafta önce Beşiktaşın yeri Lig’in en üst sırasıydı. Ondan sonra ne olduysa oldu, kayıplar başladı. 
 
Beşiktaş, 30.Haftada Gaziantepsporla 1-1 berabere kaldı.  Beşiktaş, Akhisar’la 31.haftada 1-1 berabere kaldı. 32.Haftada Torku Konyaspor’a 1-0 yenildi. Ve nihayet 33 Haftada Galatasaray’a 2-0 yenilerek Süper Lig’e havlu attı. Beşiktaş’a ne olduysa son bir ay içinde oldu. Güzel güzel giden takım, topallayarak yokuş aşağı inmeye başladı. Bunda kuşkusuz ast elemanların sakatlanarak yerlerini arkadaşlarına bırakmaları yol açmıştır. Ama en büyük etken bence Biliç’in bu işten yorulmasıdır. Çünkü Türkiye’de bir takımı yönetmek hiç de kolay değildir; son derece bıktırıcıdır.
 
Fenerbahçe ise baştan aşağı gerilimli bir takım. Asıl hata, bu takımın başına İsmail Kartal gibi efendi, işi bilen fakat Teknik Direktör titrini kolay kolay taşıyamayacak acemi bir elemana teslim edilmesiydi. Kartal Fenerbahçe’yi biliyordu fakat yükseklerde ne gibi rüzgarlar eser onu bilmiyordu. Bu takımda Baş Yönetici, Başkan  Aziz Yıldırım’dı ve her şey ondan sorulurdu. Gerisi onu görünce tir tir titrerlerdi. Başkan da herkese ama herkese sık sık fırça çekerdi. O işe çok iyi yarardı. Tabii, bu düzenin böyle sürüp gitmesi takımda ne moral bıraktı ne de motivasyon. Kazanma arzusu giderek çöktü. Çünkü bir de saha içinde iki kumandanın Emre ve  Kaleci Volkan Demirel’in demir ellerinde ezildikçe ezildiler. 
 
Kimse Kaptan Emre ve Volkan’dan laf işitmek istemiyordu.. Fakat onlar istedikleri zaman takıma girerler, istedikleri zaman yan tarafa çıkmak için bir işaret çakabilirlerdi. Ve arkadaşlarına, karşı takıma ve Hakemlere istediklerini söylemekte kendilerini serbest hissederlerdi. 
 
Böylece takım çileden çıktı. Ve son maçında Başakşehir’le 2-2 berabere kalırken 4 tane de Kırmızı Kart görerek, kendilerince bir rekor kırdılar. Bence Fair Play ödülü bu yıl Fenerbahçe’ye verilmeli! Ne yıldı be!
 
İşte Fenerbahçe’nin son maçları: Fenerbahçe ,31.Haftada Erciyesspor’la 1-1 berabere kaldı. 32.Haftada Mersin İdmanyurdu’nu 1-0 yenebildi. 33.Haftada da Başakşehir’le 2-2 berabere kaldı. Fenerbahçe genellikle galibiyetlerini son beş dakika içinde kazandı.
 
Artık son haftalarda ne takımın kendi oyuncularında, ne yabancılarda moral kalmıştı. İsmail Kartal’ın Emenike ısrarı, belki de  işin en tehlikeli boyutu oldu. Emenike hiçbir maçta takımını kurtaramadı. Böylece kendiyle birlikte İsmail Kartal’ı da batırdı. İsmail Kartal artık Fenerbahçe’de durabilir mi, bilemem. Çünkü, Allah etmesin, insan düşünce fena düşer. Bakalım Aziz Bey ne yapacak, Kartal ne yapacak. Fenerbahçeliler şu Aziz Bey işini bir kez daha düşünmezlerse bu iş böylece sürer gider.
 
Galatasaray adamını buldu. Başkanı Prof.Dr. Duygun Yarsuvat takımın düştüğü anda işi ele aldı. Soğukkanlılıkla takımı İtalyan’lardan ve Ünal Aysal’dan kurtarıp Hamza Hamzaoğlu’nu bulup takımın başına getirdi. Ondan sonra işler yoluna girdi. Duygun bey’in yardımcısı Sayın Abdurrahim Albayrak her zaman güler yüzlü, fedakar kişiliğiyle her zaman Galatasaray’ın arkasında oldular. Galatasaray takımı oyuncuları onları her zaman yanlarında hissetti. 
 
Diğer yandan, Galatasaray mükemmel oyunculara sahipti. Ortada Selçuk, hiç yitirmediği eşsiz enerjisiyle gerçek bir Galatasaray’lı olduğunu gösterdi. Sabri, Galatasaray’da Hamzaoğlu sayesinde adeta yeniden doğdu, çok yararlı işler yaptı. Burak Yılmaz, beklenilmeyen zamanlarda çok güzel goller çıkardı. Sneijder takımın gizli ağabeyi, yöneticisi, kaptanı olarak, hem takımı Avrupai bir havaya soktu, moralini yüksek tuttu ve hem de herkesi oynatmasını bildi. Hamzoğlu’nun takıma yeni bir hava, yeni bir can vermesinin örnekleri çoktur. Yasin’in son haftalarda yaptıkları buna dahildir. Ama takımda şansız olanlar da vardı. Hamit bunlardan biridir. Uzun süre sakatlık geçirmesi moraline çok etki yaptı fakat son hafta Hamit’in gerçek gücünü gördük.
 
Öteki yandan Muslera adeta başlı başına bir takım gibiydi. Bütün takımı gelip geçenler, Muslera önünde durdular, onu geçemediler. Galatasaray’ın en büyük şansı belki de böyle bir kaleciye sahip olmasıydı. Galatasaray’ın yabancıları, denebilir ki, kendilerinden istenileni verdiler. Dcemali, Pandev hariç.. Herhalde onlar da bavullarını hazırlamışlardır…
 
Babamla on yaşımda İstanbul’a gittiğimiz de çok güzel mavi-lacivert renkli bir ceket almıştı. Ve ceketin sol cebinde kocaman bir Galatasaray arması vardı. Ben o armayı bunca yıldır onurla taşıdım. Galatasaray bizi utandırmadı. Efendiliğiyle, okullu havasıyla, Avrupai futboluyla bu işin sonunun nasıl getirileceğini bir kez daha gösterdi. İspat etti.
 
Galatasaray sen çok yaşa…
 
Re..Re…Re…  Ra…Ra… Ra…
Galatasaray Cim bom bom….
 
Daha nice yıllara ve başarılara… Şimdi bütün güller sarı kırmızı açıyor...
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..