Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '06

 
Kategori
Futbol
 

Aslanlar gol oldu yağdı

Aslanlar gol oldu yağdı
 

Ne yorum yapılabilir ki dün geceye dair. Sayfalarca yorum yapılır ama ne gerek var?.. Gelin biz dün geceye dair kara mizah yapalım... Öyle bir kara mizah yapalım ki, herkes ders alsın... Herkes gülsün kendi haline... Kimse sorumluluktan kaçmasın çünkü hepimize gülecek bir şeyler var dün gecede...... Yanlış anlamayın ne kadar çok gülüyorsak bilin ki o kadar çok ağlamamız gerekli.

Seromoni için takımlar şeref tribünü önüne dizildiklerinde karşı tribünlerde dalgalanan pankart ve bayrakları gördüm ve rüzgarın saha zemini üzerinde ne derece şiddetli etkisi olabileceğini farkettim. Olimpiyat stadının öyle ilginç bir mimarisi var ki. Alttaki fotoğrafına bir bakın, açık deniz yat yarışlarında okyanusun rüzgarıyla yelkenleri dolmuş yatları çağrıştırdığını göreceksiniz. Kısaca stadın kaderi mimarisinde gizli.

<ımg alt="olimpiyat stadı" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/19102006131324.jpg" align="left" border="4">Maçın ilk yarısının sonlarına doğru PSV'li oyuncu korner kullanmaya çalışıyor. Ne mümkün, topu çeyerek dairede durdurabilene aşk olsun. Adam iki adım geriliyor top 3 adım ileri kaçıyor. Gidiyor yakalıyor topu tekrar yerleştiriyor çeyrek daireye, iki adım geri atıyor meşin yuvarlak fırlıyor gene yerinden. Ve bu korner macerasını milyonlarca kişi naklen izliyor. Pardon korner komedisini.

Bazen maç anlatan spikerlerin çok kullandığı bir cümle vardır. Derler ki, "OLD TRAFFORD'un muhteşem Atmosferi, SanSiro da Müthiş bir ATMOSFER var...." Bizim Olimpiyat stadının ATMOSFERİ ise cidden ATMOSFER. Bu Atmosfer bir benzetme falan değil baya baya METEORLOJİK bir durum. Şehir için 10 km/s hızla esen rüzgar burada 30 km/s hızla esiyor. Bir de sürekli bu stadın atletizm yani olimpiyat için dizayn edildiği söyleniyor... Düşünün burada 100 metre finalinin yapıldığını.. Allah muhafaza atletler rüzgarı arkalarına alığ koşarlarsa kimbilir belki 100 metre rekoru 8 saniyenin altına iner.

Rüzgarı sert Olimpiyat Stadının. Sert ama bir yandan da ilginç bir rüzgar. Rüzgar arkasına alana değilde, göğsüne çarpana fayda sağlıyor. İlk yarı GS rüzgara karşı oynuyor. İlk düşündüğüm GS bu yarı gol yemez ya da en fazla bir gol yerse ikinci yarı PSV'yi dağıtır diyorum. Bir de GS gol atınca bu işin bittiğini düşünüyorum. Gelgelelim ikinci yarı PSV rüzgarı karşısına alınca coşmaya başlıyor. Demek ki, rüzgarda topu yakalamak, karşılamaktan daha zor diye düşünüyorum.

Benim gibi şaşkına dönen GS taraftarı da olayı canlı olarak test etmek amacıyla, dalıyor sahaya ve koşuyor rüzgarın estiği yöndeki kaleye. Cidden de kaleye gitmek çok kolay. Yakalayabilene aşk olsun. İlk deney başarılı olunca, hipotezi tez haline getirebilmek adına iki deney daha yapıyor taraftarlar ve gol olup yağıyorlar PSV kalesine.

Galatasaray'ın bu stadta maç yapmasının sebeplerini düşünüyorum kendi kendime. Bir gece önce Dinamo Bükreş-Real Madrid maçını seyrettim. Maçın oynandığı stat vasat, sıradan ülkemizde hemen hemen her şehirde olan statlardan bir tanesi. Bir dakika ya, Ali Sami Yen Bükreşin stadı kadar yok mu ya? Durum bu kadar vahim mi? Yoksa birileri GS taraftarını kafalıyor mu? Nerede 25bin kişiden gelecek hasılat (Hem de biletler pahalı satılacak ASY'de olursa) , nerede Olimpiyat Stadında 80bin kişiden gelecek hasılat (Hem de biletleri kelepir satarak daha fazla kazanma şansı). Sonuçta bu maçların bu statta oynanmasının arkasındaki gerçeği tek dillendiren kişi sanıyorum NAPOLYON. Yani "PARA... PARA... PARA..." Vay benim ülkemin kaçan puanları.

Demek ki Şampiyonlar Liginde asıl hedeflenen maddi gelirmiş. Bunu doğal karşılayabiliyorum Galatasarayın içinde bulunduğu maddi olanaksızlıkları düşündüğümde. İyi de bari maçı anlatan spikerlere tüyo verinde onlarca gafı ardarda dizmesinler TV ekranlarından. Öyle bir başladı ki maçı anlatmaya, coşkusunu anlıyorum, hak da veriyorum, çünkü iki senedir Fenerbahçeyi anlatmaktan keyif almıyorlardı, gönüllerinde ASLAN yatıyordu. Ve Aslanlarına kavuşmuşlardı. Bu açıdan herşeyi doğal karşılıyor ve saygı duyuyorum. Ancak TV başındaki seyircinin beklentisini bu kadar yükseltmenin ne alemi var ki, hele hele GS Yönetiminin beklentisinin tamamen maddi olduğu aşikar olan bir durumda.

Esas şoka girdiğim an ise maçın başlarıydı Sayın Spiker sayesinde. Galatasaray seyircisinden maç boyunca destek vermesini isterken şu cümleyi kullandı. "HEP DESTEK TAM DESTEK"... Aynen harfi harfine... Buna yorum yapmak bile anlamsız.

Allahtan Fatih Hoca vardı yanında da, maç içerisinde genelde direksiyonu o tuttu. Fatih Hocada maç boyunca gayet iyi kontrol ettiği direksiyonu, maç sonundaki programda öyle bir bıraktı ki, herşey kontrölden çıktı.

Ve gecenin en muhteşem yorumunu yaptı Fatih Terim. "İSTATİSTİK BİLİM DEĞİLDİR."... Hocam ne diyorsun diyerek sarıldım kumandaya açtım TVnin sesini. Ne de olsa Üniversitede İstatistik diye bir ders görmüştük. Hocası Doçentti. Bir de bütünlemeye kalmıştım. Ne yani dedim kendi kendime, boşuna mı kalmışım ben bu dersten. Bilimden bile sayılmıyor. Ya Devlet İstatistik Enstitüsüne ne diyeceğiz. Hem de Devlet Kurumu.

Şaka bir yana aslında Fatih Hocanın iyi niyetli bir şekilde, Futbolda istatistiklerin doğru veriler veremeyiceğini anlatmaya çalıştığını aklı selimi herkes anlamıştı. Ama dedim ya o da kontrölden çıkınca böyle garip bir yorum çıktı ortaya "İSTATİSTİK BİLİM DEĞİLDİR." Aslında haksız da sayılmaz Fatih Hoca.

<ımg alt="fb 3-0 psv" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/19102006140227.jpg" align="right" border="0"> Yandaki fotoğraftaki skor Fatih Hocanın deyimiyle İstatistiğin bir Bilim olmadığının fotoğrafı. Geçen sene medya tarafından sıradan bir Avrupa takımı olarak adlandırılan, bir sene öncesinin yarı finalisti, yarı final oynayan oturmuş kadrosu ve hocası aynı olan PSV takımı Fenerbahçeden 3 gol yemişti İstanbulda. Oysa bu sene hem hocaları değişmişti, hem de kadrosu değişmişti. Herşeye silbaştan başlamışlardı. Galatasaray ise geçen sene şampiyon olmuş hem de geçen seneki PSV'yi ezen Fenerbahçeyi geride bırakarak.

Yok yok İSTATİSTİK BİLİM OLAMAZ....

Herşeye rağmen ben Galatasaray için herşeyin bittiği kanaatinde değilim. Deplasmanda alınacak iki tane galibiyet ibreyi tersine çevirir. En iyi sıçramalar tabana vurularak yapılır.

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..