Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '12

 
Kategori
İnançlar
 

Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda

Aslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda
 

Aslanlarla ceylanlar, dosttur kucağımızda


Ben şarkılarla yazmayı sevmeye başladım. Muazzez Abacının seslendirdiği: "Saymadım,  kaç yıl oldu? Sen, ellerin olalı, Bilmem yüzümün güldüğünü,  Ayrıldık ayrılalı"… Şarkısını dinlerken, not defterim aklıma düştü.  

Yazmak için fırsat gözlediğim, okur taleplerine ucundan kıyısında değinmek istedim.

Caddede sokakta yolumu kesen, yaz diyen, birçok okuyucu şikâyetleri var.

Mütedeyyin inançlılar, cuma günleri bazı camilerde ders veren hatiplerin; cemaat dili ile konuşmasından muzdarip.

Müezzinlerin, Arap aksanı ile Ezan iç Ezan okumasına tepkili.

Soruyorlar, bizim dilimizle okunan ezan daha çok anlamlı, daha çok ruha hitap etmiyor mu?

Neden Arap aksanı tercih ediliyor? Vs vs…

Kuran’ı orijinal diliyle okumaya amenna, lakin tefsirleri, mealleri, çevirileri neden Farsça, Osmanlıca, ya da Risale-i Nur’unağır ağdalı diliyle yaparlar?

İl Müftülüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı bu uygulamaya camide nasıl olur da izin verir?

İnançlı her insan bir cemaate bağlanmak, uymak, onlar gibi düşünmek, onların şivesini konuşmak anlamak mecburiyetinde mi?

İnanan bir insanın kimseye tabi olmadan, kendi yolunu kendi çizme hakkı yok mu?

Cemaat bağı olmayan Müslümanlar bu uygulamadan rahatsız.

Hatta Camiden soğuyor.

İnanları camiden soğutmaya kimin hakkı var?

Açıkça İfade etmek isterim ki, güzel dinimiz din adına kamplaşmalara ayrışmalara götürülüyor.

Din kardeşliği adı altında araştırmacı din yerine taklitçi, sorgulamayan ,  doğma fikri benimseyen bir nesil için gayret göze batıyor.

Kendini Allah kulu olarak tanımlayan, Ahmet Hulusi diyor ki; “Allah adına konuşma yetkisi Hazreti Muhammed Mustafa(aleyhis Selam)’da idi. O’nun boyut değiştirmesi ile birlikte bu özellik insanlıktan alınmıştır!”

Bizim din adamlarımız hem Allah hem de Peygamberimiz Hz Muhammet adına konuşma yetkisini kendilerinde görüyor ve yetkili sayıyorlar.

Allah’ı tanımlarken, sanki gökte, bir başka gezegende oturmuş, yarattığı insanları gözetleyen bir varlıktan söz eder gibi Allah tanımı yapıyor ve anlatıyor.

Kuran’da “la ikrahe fid Diyn” diye buyrulan “Dinde zorlama yoktur! Buyruğu dikkate alınmıyor, yok farz ediliyor.

İnanların olup bitenleri sorgulama hakkı yok mu?

Ben derim ki, Türk Milletinin şanlı geçmişinde, o kadar  çok gönül yolcuları gelip geçmiş ki, her birinin bize bıraktığı en değerli miras; ektikleri birlik ve beraberlik tohumlarıdır.

Hiç  bir ulu kişi din adına nifak tokumu ekmemiş İslam tarihine.

İşte bir örnek:

Anadolu’da Leyla’sını arayan gönül eri; HACI BEKTAŞ-I VELİ bakın nasıl sesleniyor?

“Sevgi muhabbet kaynağı, yanan ocağımızda, Bülbüller şevke gelir; gül açar bağımızda, Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda, Aslanlarla ceylanlar, dosttur kucağımızda”…

Bu kadar güzel anlamlı ifadeden sonra bizim söyleyeceğimiz her söz yavan kalır.

En iyisi biz Muazzez Abacının yorumladığı şarkıyı dinlemeye devam edelim.

Beni sorarsan eğer,  Gönlüm hala yaralı gönlüm hala  Ayrıldık ayrılalı… 

 
Toplam blog
: 380
: 438
Kayıt tarihi
: 27.08.07
 
 

Karanlığın düşmanı Işık! Gecenin zifiri karanlığı, şafak sökerken yerini, ufukta yükselen Güneş Işı..