Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '07

 
Kategori
Siyaset
 

Aslında bu seçimde ne oldu?

Aslında bu seçimde ne oldu?
 

Gecenin güneşe yattığı bir zamanda ne işim var bu bilgisayarın başında diye düşünmek alamsız gelebilir okuyucuya. Malum çok satan gazetelerde köşelerimiz yok kendimizi ifade etmek için. Olsa olsa blog aleminde bir şeyler yazıp çizip okuyucuya ulaşmak için çabalayıp duruyorum bi çare…

Ancak ne yazık ki geri dönüşümler beni yeterince doyumsatmıyor. Yaşadığımız sürece ilişkin yorumlar, yazılar gerekli tepkiyi (olumlu veya olumsuz) yeşertmiyor çorak topraklarda!

Malum ülke bir seçim süreci yaşadı ve sonuçta akıl ile açıklanamayan sonuçlar çakıldı tarihin sayfalarına İsa’yı çarmıha gerercesine... Yani o kadar şaşırtıcı olarak sunulsa da gerçekler ve bu sonucu oluşturan nedenler etraflıca işlenmedi kanısındayım.

Cumhuriyet ve değerlerini savunan mitingler sandığa beklenildiği gibi yansımadı. Bu sonuç kesin olarak batılı gazetecilerin yazdığı gibi “Atatürk ve değerlerinin mağlubiyeti” gibi lanse edilse de gerçek hiç öyle sunulduğu gibi değil.

Kazanan tarafa karşı olarak sunulan CHP görüldüğü gibi Atatürk’ü ve değerlerini değil ne yazık ki Baykal ve ekibinin beklentilerini karşılayacak politikaları tedavüle sürdüğü için yenildi!

Ancak her durumdan galip çıkmayı başaran Baykal bu seçimin de galibi sayılmalı.(Bu konuda yazılmış Baykal galip adlı yazıya bakılabilir). Siyasi gözlemcilerin değerlendirmeleri sadece Baykal ve ekibinin beceriksizliğiyle veya alternatif politika üretememeleri ile açıklanamaz. Gelinen noktada Baykal’ın bir partinin başında olması ve ne yazık ki içselleştirmediği Cumhuriyetin savunucusu rolüne soyunması veya o rolü karşılaması olayları açıklamaya yetmez!

Bu seçimde "devlet” ile ona muhalif olanlar yarışmıştır. Baykal ve partisi ise sadece devleti bir şekilde savunarak karşıtların ekmeğine yağ sürmüştür. Anadolu’ya baktığınızda devlet kamu görevi görenlerdir. Kısaca hastanedeki doktordan tutun, hemşireye ve hatta odacıya kadar olan memur (devleti temsil edendir) dur. Polistir! Jandarmadır! Hakimdir! Tapu memurudur! Peygamber ocağı denilen askerlikte onbaşıdır, çavuştur! Öğretmendir! Devlet kısaca kurulu düzeni halka karşı sürdüren elemanların yekünudur…

Ne olmuştur bu bağlamda!

Seçimlerde muhalif olmak oy olarak sandığa yansımıştır. Eleştiren, hantal yapıyı bireyin karşısında bir şekilde hizmetkar konumuna dönüştüren politikalar pirim yapmıştır. Halka tepeden bakan İnönü, Baykal politikaları iflas etmiştir. Diğer taraftan "türban” özelinde sürdürülen çatışma, muhalif olana oy olarak dönmüştür. Bir bakıma özgürlük temelinde soldan devşirilen argümanlar, din sosu ile oy patlamasına tekabül etmiştir.

Daha önce yazdığım yazılarımı bu akşam gözden geçirdim. Gördüğüm o ki salt 14 Nisan mitingleri ile başlayan ivmeyi en iyi AKP okumuştur. Merkez partisi olma görüntüsüne poz katacak adayları toplayarak bir bakıma sermaye sözcülerinin eleştirilerini boşa çıkarmış, desteğini kazanmıştır.

CHP ise kırk yıl öncesinin makam vaatleri ile oy toplamaya çalışmış, çağın gerektirdiği, daha doğrusu, küreselleşmenin getirdiği daha liberal ve organize eden devlet yerine statükoyu savunarak, hatta alt kültürleri yok sayarak iktidar mücadelesi yürütmüştür.

Kısa cumhuriyet tarihinde bireyin devlete karşı olan tepkisini okuyamamış, devleti sorgulayamamış ve var olan düzenin radikalizme kayan savunulucuğuna soyunmuştur. Hatta çiftçi ve küçük esnaf kesiminden bu politikalarına destek beklemiş ancak (Karadeniz’de en çok oyu dağ köylerinde kaybetmiştir) sonuç hüsran olmuştur!

İçinde muhalif görüş ve düşünceleri barındırmayarak, oluşturduğu tek ses ile tek kelimeyle çağı ıskalamıştır.

Buraya kadar yazdıklarımda belki eleştirilecek görüşler ortaya çıkabilir sosyolojik açıdan. Ancak kim ne tespit ederse etsin devlet bu güne kadar hep iyi bir imaj olarak yer almamıştır halkın belleğinde ve bu seçim sürecinin en belirleyici özelliği budur bana göre. Ve asıl yanılgıda Baykal ve partisinin bu durumda umut olarak sunulması çaresizliğidir. Sıradan bir kasaba politikacısının bile bir miktar oy alabileceğini hesap edebileceği CHP bir anlamda yukarıda saydığım halkın anladığı “devlet” tanımının alabileceği oyu almıştır.

Bireysel özgürlük adı altında pazarlanan, sunulan ve hatta üç beş ikinci cumhuriyetçi diye küçümsenen yeni ve farklı "devlet" anlayışı veya devlete eleştirel bakan anlayış, yeni ve özgürlükçü yaklaşım bir şekilde (!) başarılı olmuştur.

Burada acı bir ironi barındıran, halkın temel beklentilerini veya halk ile aynileşmeyi küresel politikaların uygulayıcısı AKP başarmıştır. Özünde sol argümanları barındırması gereken CHP halka tepeden bakan politikaları veya kendini anlatamaması nedeniyle (kimilerine göre daha radikal sağa yaslanarak) düş kırıklığı yaratmıştır.

Batılı gazetecilerin değerlendirdiği gibi bu durumda yenilen Atatürk’ün partisi veya ilkeleri değil, her türlü farklılığa, eleştiriye kendini kapatan Baykal’ın CHP’sidir. Baykal ile CHP asla sol (muhalif) olmamıştır. Statükoya sarılması ona oy kaybettirmiştir.

Kabül edelim veya etmeyelim yurttaşın belleğindeki "devlet” iyi bir sicile sahip değildir.

Bu secim sürecinde anlaşılan, kısaca değişim isteyenlerin galibiyeti söz konusudur. Ancak bu Cumhuriyet değerlerinin ve Atatürk ilkelerinin güncelliğini ve geçerliliğini tartıştırmaz. Olsa olsa bu değerler adına siyaset yaptığını savlayan siyaset esnafını sınıfta bırakır (Baykal ve ekibi)!

Değişimden yana olanların seçim galibiyeti birazda ulaşmaya çalıştıkları nihai hedef ile ilgilendirilmeli ve tartışılmalıdır. Değişimin ne yönde olduğu da önemlidir.

Fikri hür, vicdanı hür olmayanların ülkeyi sürükleyebilecekleri mecralar hiç kimse tarafından göz ardı edilmemelidir! Baykal’ın eksiklikleri ve yanlışları bu gerçeği örtmeye yetmez!

* Fotoğraf: Milliyetinternet, En çok tıklananlar

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..