Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Aslında her şey yalan

Aslında her şey yalan
 

Yaşadığımız her şey olmayan bir tepenin doruğuna çıkmak için atmaya çalıştığımız sahte adımların sancıları. Bu attığımız adımlar yüzünden bu dünyada cenneti ya da cehennemi yaşamıyor muyuz?

Geçen gün eşim “kapat gözünü” ve “hayal et” dedi ve ben hiç bir şey hayal edemedim. Aklıma hayal edecek bir şey gelmedi. Bak sen şu haddini bilmeze! Oysa hiç hayalsiz olur mu hayat? O kadar hızlı, karmaşık, koşuşturmalı, ucuucuna yaşıyoruz ki boşluğun içinde kayboluyoruz. Ne için? Para için mi? Ev sahibi olmak için mi? Araba sahibi olmak için mi? Her gün çoğalan ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için mi? Biter mi bu ihtiyaçlar...

Ne yazık ki bütün bu koşuşturmacalar arasında gözlerimizi kapatıp hayal etmeye fırsatımız bile yok. Sonuçda zaman su gibi akıyor , gidiyor ve işte bir gün son gelecek ve toprağa gireceğiz. Ne götürebileceğiz yanımızda... Hiççç, koca bir hiç ... Sadece bir kefen parçası. Acaba her gün beş dakika ölülerin yattığı mezarlığa gitsek de değişmez mi bu karmaşa?

Tekrar düşündüm; hiç mi hayalim yok? Dur biraz, yavaşlat şu hayatı, çekme artık şu lanet trafiği, bırak yeni bir şey almayı, nasıl olsa onu da en kısa sürede tüketeceğiz, sat bir malını kurtul kredilerinden, kredi kartlarından, her gün yeni bir iş stresi yaşamak istemiyorum ve sevgili müdürüm benimle uğraşma çünkü seni fasulyeden sayıyorum ve artık beni üzemezsin.

Evet, ben şimdi gözlerimi kapattım ve devam ediyorum hayalimi düşünmeye. Olmak istediğim yaşama gidiyorum. Yüreğimin her gün aynı istekle ve arzuyla yapmaktan sıkılmayacağı sevdiğim bir iş yapıyorum. İşimi yaptığım hergün öğretiyor ve öğreniyorum. Gözlerimdeki ve gözlerdeki ışıltıyı görebiliyorum artık. Aracımla her gün saatlerce trafik yüzünden bütünleşmediğim, her gün nereye park edeceğim diye düşünmediğim bir yer burası. Küçük bir tatil kasabasındayım. Deniz kenarında her gün yürüyorum. Şu lanet pis kokan ekzoz kokuları yerine mis gibi deniz havasını ciğerlerime çekiyorum.Güne ayılmak için üstüste içtiğim şu pis sigara yerine evimin bahçesinde yetişdirdiğim mis gibi kokan güllerimin kokusunu içime çekerek başlıyorum. Her hafta sonu orman ile denizin birleştiği turkuaz mavisi koylarda kendi tuttuğumuz balıkları yiyoruz. Öğünlerimi orda burda ayakta atıştırdığımız fast food yiyeceklerle değil, bahçemizde yetişen sebzelerden yapılmış zeytinyağlı yemeklerle yiyorum. Koca bir yıl beklenen yaz tatili bir hafta da bitmiyor artık. Çünkü deniz kenarındayız. İstediğimiz zaman denize giriyoruz. Üç yaşındaki oğlum her gece telefonda " baba karanlık oldu artık eve gelsen iyi olur, seninle oyun oynamak istiyorum" demiyor. Çünkü ekonomik bir kaygım yok benim. Sevdiğim işi yapıyorum ya para kendiliğinden geliyor, istediğim saatte evime gidebiliyorum.

Nasıl olsa ölmeyecek miyiz? Hem de hangi yıl, hangi ay, hangi saat olduğu belli değil. Kim bilir yarın olmayacağını...

Ölünce değil, ben şimdi yaşamak istiyorum cenneti.

Artık başkalarının bana yaşattığı yalandan cehennem hayat yerine kendi seçimlerimi yapmak istiyorum.

Kapatıyorum gözlerimi...

Kaybolan hayallerimi buluyorum.

Ve gidiyorum buralardan...

 
Toplam blog
: 52
: 7250
Kayıt tarihi
: 08.11.07
 
 

1971 Fethiye'de doğdum.  2000 yılından beri evliyim. Büyüğü 29, 17 yaşında, diğeri 12 yaşında ü..