Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '13

 
Kategori
Siyaset
 

Aslolan evrensel değerleri içselleştirmiş vicdandır...

Aslolan evrensel değerleri içselleştirmiş vicdandır...
 

#MilletinVekiliHakanŞükür ’ün iktidar ile “cemaat/hizmet” arasında süren dershanelerin kapatılması sürecinde iktidarı destekleyen çevreler tarafından  “cemaat/hizmetin”  “KCK yapılanmasına benzetilmesine” tepki gelmememsi üzerine, AKP’den istifa etmesi Türkiye gündeminde.

 Hafızamı yoklayınca futbolculuğu ve TBMM kadrosundan televizyon yorumculuğu dışında herhangi bir konuda anımsayamadığım H. Şükür 2011’de, Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun desteklediği bağımsız milletvekillerinin meclise gitmeme kararları hakkında görüşleri sorulunca, “Bunun değerlendirmesini bizim büyüklerimiz, bakanlarımız, tecrübeli büyüklerimiz yapıyordur. Ben bu konuda henüz erken olduğu için bir şey söylemek istemiyorum.”  Diyerek Türkiye siyasi tarihine geçmişti.(1)

TV’de aldığı astronomik ücretin karşılığını her hafta sektirmeden spor yorumculuğu ile ödeyen ya da hak eden Şükür,  vekil olarak aldığı maaşın karşılığını ise 3’ü kanun teklifinde, 2’si ise Meclis Araştırma Önergelerinde olmak üzere toplam 5 imza ile “hak etmiş”. Yorumculuk ile TBMM çalışmaları çakışınca TBMM’ye bildirdiği mazeretleri de komik bulunmuş.“(2)

İstifaya giden yolda Hakan Şükür “vicdan”(!) hesabı yaparak “zor bir hesaplaşma/süreç yaşayıp”, istifa kararı almış. Kendi içinde tutarlı, H. Şükür açısından  “cemaat/hizmet hayranlığı” dikkate alındığında “onurlu” bir tavır. Genel Kurmay Başkanı’nın “terör örgütü yöneticiliğinden” müebbet aldığı memlekette “silah arkadaşlarının” kulakları çınlamıştır herhalde…

Devam edelim, “Dersaneler konusunun samimi insanların taleplerine kulak verilerek olumlu bir noktaya geleceği ümidini bugüne kadar besledim. Bunu beklerken dersanelerin benim de bulunduğum bir ortamda KCK yapılanmasına benzetilmesi ve özür dilenmek bir yana bu açıklamalara Sayın Başbakan ve parti yönetimi tarafından bir tepki verilmemesi vicdanımı derinden yaralamıştır.. Dersaneleri kapatılan, mensupları devlet dairelerinden tasfiye edilen, parti yöneticilerimiz tarafından ahlaksızlık olarak nitelenen fişlemelere ve baskılara maruz kalanlar bu milletin evlatlarıdır. Buna rağmen bu insanların sanki karanlık işler içinde olduklarını ima eden yayınlar, bu yönde atılan iftiralar, ithamlar maalesef bir aymazlık örneği olarak tarihe geçecektir. Hele yeni yeni tedavüle sokulmaya çalışılan 'örgüt' kelimesinin bu gönüllüler hareketi için kullanılmaya çalışılması amacın sadece dersaneleri kapatmak olmadığı düşüncesini de akıllara getirmektedir” diyen Şükür, anlaşılan “cemaat/hizmetin” “örgüt” olarak iktidar tarafından  “hedefe konulması” olasılığından ürkmüş.

Malum,  AKP iktidarının icadı “torba davalar” sicili göz önüne alındığında haksızda sayılmaz.

Gerçekten demokrasi, hukuk adalet kavramlarının içselleştirilmediği memleketimizdebir sabah ansızın kapıların çalınması mümkün ama  “örgüt” sözcüğünden o kadar da ürküp, korkmamak lazım. Sonuçta istifa edilen AKP’de bir örgüt.  Yıllarca top koşturulan Galatasaray’da. Papatya sevenler derneği de…

 Demokrasi zaten örgütlü toplum demektir, örgüt korkulacak bir şey değildir; devlette örgüttür sonuçta. Devlete egemen olan iktidar/koalisyon kimlerin çıkarına hizmet ediyorsa “onların” örgütüdür

Şimdi, TBMM’de sorgulamadan el kaldırıp onayladığınız, neoliberal ekonomi politikaları ile eğitimden sağlığa sermayenin çıkarına “hizmet” ederken neredeydi “derinden yaralanan vicdanınız?” diye sorsam; yoksulun oyunu alıp mutfağına, cüzdanına; sizin tabirinizle “dualarını beklediğiniz milletin” aşına ekmeğine gol oldunuz desem ayıp olmaz değil mi?

Dönelim şu “örgüt” sözünden “korkup”, ürkmenize. Siz çok top koşturdunuz, maçlar nedeniyle gittiğiniz ve bizim kapısında beklediğimiz AB ülkelerinde, örneğin İsviçre de sıradan bir yurttaş ortalama 13 sivil toplum örgütüne üyedir.

 Her neyse, benim asıl üzerinde durmak istediğim H.Şükür’ü aidiyeti üzerinden istifaya götüren “derinden yaralanan vicdanı” ki burada ayrılıyoruz Şükür.

Vicdan, haksızlık kime karşı yapılırsa yapılsın susmamalı!

Türkiye “Gezi Direnişi” sürecinde devletin uyguladığı “orantısız şiddet” ile dünyanın gündeminde olumsuz bir biçimde yer aldı. Biri polis, 6 yurttaşımız öldü (3) Şükür’ün  “vicdanının yaralandığına” dair bir ses duy(a)madık.

Bağlayalım, aslolan evrensel değerleri içselleştirmiş vicdandır.

Demokrasi, hukuk, eşitlik, adalet, özgürlük gibi evrensel değerlere aykırı uygulamaların her gün başka bir örneğini yaşadığımız memlekette; “çıkarına dokunulduğunda” ses vermek yeterli değildir. Başkalarına yapılan haksızlıklar karşısında “susup dilsiz şeytan olan vicdan” sorgulanır.

(1) http://www.radikal.com.tr/politika/hakan_sukur_ak_partiden_istifa_etti-1166528

(2) http://www.son.tv/politika/hakan-sukurun-meclis-karnesi-zayif-cikti/haber-223405

(3) http://www.haberself.com/h/1914/

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..