Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

At, avrat, silah!

At, avrat, silah!
 

Kaynak:At avrat silah resimleri


Vazgeçilmez üçlü hala devam ediyor; durum onu gösteriyor!

Atların yerini arabalar aldı tabii, teknolojinin nimetleri; avrat derseniz biri nikahlı kalanları imam nikahlı, ooo iyi iş vallahi…

Silah derseniz; silahsızlanalım derken “Bre kadın! Cahil cahil konuşma! Silah namusudur er kişinin!” der gibi, üstelik de “Bir de yetmez üç tane, üç de yetmez beş tane…” nağmeleri eşliğinde imajını güçlendiriyor!

Yakında reklamları da çıkarsa, şaşmamak gerek!...

Şey, pembe renklisini de yaparlar mı acaba, üzerinde üç tek taş pırlanta?

******

Hani diyorum, Münevver Karabulut’tan sonra boğaz kesmek moda oldu ya, yavrucağızlar fazla yorulmasınlar diye mi silah ön plana çıkartılıyor, sahip olunması kolaylaştırılıyor?

Ayyy, yoksa düşmanlarla mı savaşacağız top yekun? Hani, çaktırmadan elimizin altında olsun üçer beşer isteniyor?

Nüfus planlaması mı yapılmak isteniyor yoksa bu şekilde; ama zaten günde kaç kişi öldürülmüyor mu bir takım saçma nedenlerle?

Trafik de zaten yeterince yardımcı oluyor nüfus planlamasına, demek ki yetmiyor!

******

İlginç olan tarafı, on sekiz yaş üstü üniversite öğrencilerinin Yurtkur’a bağlı yurtlara giriş çıkış saatleri sıkı kontrol altına alınırken gerekçe gençlerin barlara gitmemesi, sokaklarda başıboş dolaşmaması olup, koruyucu devlet babalık yapılırken, on sekiz yaşına gelen gençlere “tabanca buyurmaz mısınız” denmesi…

On sekiz yaşında bir genç parkta iki bira içemezken, yasakken, cebine üç, olmadı beş tane silah vermek…

Cıkkss… Israr etmeyin ne olur, ne beynim ne de vicdanım anlar bunu!

******

Gerekçe nedir, hakikaten çok merak etmekteyim!

İnsanın aklına makul iki şey geliyor, maalesef:

Birincisi silahın pahalı bir materyal olması, ikincisi ise delikanlıların takdirini kazanmak…

Umarım ben pek fazla yanılıyorumdur ve salaklığımdan dolayı aklıma gelmeyen çok makul bir nedeni vardır!...

Umarım gerekçeyi öğrendiğimde saç diplerime kadar yüzüm kızarır utançtan ve bir özür yazısı döşenirim alelacele buradan…

******

AKP İzmir grubundan istifaya davet edilenler varmış, referandum sırasında büyük laf çıkmış ağızlarından, laf ağızdan bir kere çıkar denilerek “buyurun, sizleri şöyle alalım” denilmiş…

İzmir Metro’suna da onay çıkmamış, bu arada…

Gerçek İzmirli olarak biraz anlatmak isterim size İzmirlileri:

Bir kere, gerçek İzmirliler yaşamlarını dar pencereden görmezler; siyaset ile ilgilenirler ama tek dertleri de değildir.

Misal, son belediye seçimlerinde bazı partililerin kurdukları koskoca barkovizyonlar şehrin neredeyse tüm noktalarına yerleştirilmişti; tahminen sanılıyordu ki herkes seçim sonuçlarını itişe kakışa oradan izleyecek!

Oysa İzmirliler oylarını kullandıktan sonra çocukları ile parklara, eşleri ile gezmelere, arkadaşları ile sohbet etmeye giderler; akşam saati de evlerinden sonuçları takip ederler…

Rahattır İzmirliler, özgürlüklerine pek düşkündürler; bu yüzden de mülayimdirler!

Öyle tüfek, tabanca ile güç gösterisinde bulunmayı sevmezler; konuşmayı severler, dertleşirler, gülüşürler…

******

İki genç ayrılırken öpüşebilir her an yolun bir yanında, gülümseyerek geçeriz biz, dolmuşta para iletmemiz gerektiğinde önümüzde oturan kişinin omzunu aniden dürtüklemeyiz!

Ulaşım araçlarında cinsiyet ayırt etmeden otururuz boş olan yere; kafamızı yormayız gereksiz şeylere…

Belki de bu yüzden, sağduyumuz yüksektir!

Gereksiz şeyler ile beynimizi ve yüreğimizi yormadığımızdan dolayı algılarımız yüksek, kafamıza uyan yeniliklere açığızdır!

Yeter ki güzellik olsun!

Öyle, takım tutar gibi parti de tutmayız, gözümüzün tutmadığına da eyvallah demeyiz; gerektiğinde efeleniriz, top-tüfek, bıçak-jilet, kezzap-çamur ile değil, adam gibi; tavrımızı koyarız!...

Yaşamı dar pencereden görmeyiz dedim ya, hem işimizi yaparız, hem keyfimize bakarız; günbatımında rakılarımızı, biralarımızı tokuşturur, memleket hallerine kafa yorarız… Tutulan takımlardan dem vurulurken konu çocuklara da gelebilir her daim, ikili ilişkilere de…

Felsefe yapmaya da başlarız…

Aniden Çökertme’de oynar, İncir Ağacı türküsünde ağlarız…

Saklanmadan yaşarız!

Saklanmadan yaşamanın değerini bilir, işte onu kaybetmek istemeyiz!

Cumhuriyeti ve Atatürk’ü de bu yüzden pek severiz!..

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..