Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '12

 
Kategori
Güncel
 

Ata ve Anadolu

Ata ve Anadolu
 

ATA ve günümüzde ki Anadolu...

Herşeyden önce Ata'nın normal bir fani olmadığının his ve bilişindeyim, sizler de öyle hissediyor musunuz acaba? İlk önce onu diyerek söze başlayayım.

O az zamanda çok işler yaparak bir mucizeye imza attı. İlahi ve iradi görev gereği herşeyi kısa zaman aralığına sığdırma dehasını gösterdi. Tek Adam olarak bahseder ondan Şevket Süreyya Aydemir, 3. Ciltlik bu kitabı okumanızı öneririm.

Bu belge cumhuriyettir. Ve TEK Adamın yaptıklarını anlatan bir belgeseldir.
Ata normal bir fani olsaydı bu kadar kısa zaman içinde bu kadar köklü döngü ve devrimi halletmek neredeyse, imkansız olurdu.

O olsaydı Kürt sorunu diye adlandırılan bu sahtekarlığı kökünden çözerdi. Kürtler kusura bakmasın ama bu böyle. Ama gerçek olan şu ki iyi niyetli Kürt kardeşlerimizin de gerçek taleplerini yerinde bulur, imkanlar ölçüsünde yapabilir kılardı. Her iki taraf için kazan kazan prensibini uygulardı.
Neredeyse elini verdin; Kolunu da kaptıracaksın gibi bir durum var ortada. Açılımlardan bahsediyorum.

Açılımlar bütünüyle asıl gerçeği ortaya çıkardı... Kürt açılımından bahsediyorum takibi.
Yakında kimlik kartlarına Kürt asıllı Türk vatandaşı yazdırılsa da terörün yine devam edeceğini düşünüyorum. Anlaşılan o ki Kürtlerin taleplerinin açılımla giderek genişletilerek yerine getirilmesi toprak isteriz kadarına gidecek.

Bu da bizi taleplerin gerçek kaynağını Kürtlerin dışında aramaya götürür... Söz verilen kutsal topraklara! BU dediğim kutsal mekan Anadolu

Bu konuya değinmek istiyorum.

Ama tekrar Ata ya dönelim.
Bana göre o göksel, yani ruhsal meclis mensubu biri. Gökte nasıl ise yerde de aynı. Anadolu'nun vazife planı olduğunu bilen ve bu vazife bilinciyle aşağıya inen ender bir şahsiyet, varlığından onur duymamak imkansız.

İlk başta o kendi kurduğu cumhuriyetin koruyucusu ve kollayıcısıdır. Ruhsal öğretilerde şöyle bir durum var. Bir peygamber veya bir mistik evliya kendi kurmuş olduğu okulun ve ekolün takipçisidir. Ölmüş olması bu gerçeği değiştirmez.
Onların mistik enerjisi her zaman için dünyada mevcut ve onlar var ettikleri okullarını ve öğrencilerini gözetirler.

Bu durum tüm öğretici doktrinler için geçerli mi ? Tabiki hayır.
Bu durum gücün etkisi ve doktirine edilen öğretinin çapıyla alakalıdır.
İnsanların ünlü evliyaların türbelerini ziyaret etmesinin nedeni bu türden bağlılığın eseridir.
Bağlı olan insanlar, bu yücelmiş ve yükselmiş zatların ve efendi insanların enerji ve bilinç alanlarını beslerler, onlarda beslenirler.
Bu kişilerin şeffaf enerji bedenleri ve astral alanları olduğu gibi türbe ve mezarlarının olduğu yerdedir ve gücün etkisi devam eder. İnsanlarda bu duruma güç verir ve
Ata'nın enerjisi ve bilinç ruhu da aynı şekilde Anadolu’da ayaktadır.

Evliya erbabı ile atanın misyonunu ise ayrı kefelerde değerlendirmek gerekir.
Neden mi?
Peygamberlerin ve evliyaların öğretisi üstlendikleri misyon açısından farklılık taşır. Farklılık bir peygamberin vermek istediği mesajlarında ilahi bir misyonu içeren bilgi temelidir ve iletişimi ön plana alır. Fonksiyonel olması inananlara ve sayısına bağlıdır. İnanan sayısı çoğaldıkça bir öğreti halini alır. Bir yol olur, Buna din denir...
Bunun gerçekleşmesi ise bir çok sıra dışı olayın mesajcı ve çevresindekiler tarafından yaşanması demek anlamına gelir.
Zaten sağlam ve hakikatin kaynağından inen bilgiler ancak dini oluşturur, Peygamberlerin sunumunu yapacakları öğretileri için öncesinde; Bir çok hayatta hazırlandıkları konusunda ruhsal doğrulamalar var. Yani tatbikatları bir kaç enkernasyon süresi içinde tecrübe edilir ki hata sıfır olsun.
Mesela Sadıklar Planı bu konuda bize kesin öngörüler sunar.
Tebliğci görevine en az bir hayat öncesinden hazırlanarak gelir.

Bir Din olmasa da Mevlana gibi bir eren de kendini kanıtlayan sağlam bilgiyle öğretisini doktrine etmiş, kurduğu okul ve ekol zamanımızda kendisi ölmüş olmasına rağmen hala dinlerden çok daha fazla ilgi çekmektedir, benim tespitlerim bu yönde;

Bu da öğretinin saflığı ve bilginin sunuş biçimi ile etkisini günümüzde hissettirmekte; Hala tüm canlılığı ile bilgisini insanlara aktarmaktadır...

Hz İsa mucizelerin öğretmenidir. Alametler ve kerametler gösterir. Tanrısal olan bir insanın prototip örneği olup, sahneye çıkar Hz. İsa; İnsanın evrensel ve ilahi insana ulaşma hedefindeki temel doktrinleri uygulamalar ile gösterir. Bu saf ve uyanık bir farkındalıktı. Uyanık bir farkındalık ise tanrısal olma yolculuğunun garantisidir. O islami tabirle esmaları ifade eden biridir, modeldir.

Hz. Muhammed ise bu turden mucizelerin dışındadır. O daha çok hukuksaldır. Çoklu tanrılara inanan arap kabilelerini tek ve bir olan birliğin Allahı'na götürecek bir inancın temelini atar... Onun indiği coğrafyada putperes inanç vardır. Bunun bir çok tanrı bilinci oluşturduğu ise çok açıktır. O daha çok birliğin mesajını vermekle mükelleftir. Maddeselleştirmiş putlar ve tanrılar anlayışını yıkmak için sahne alır. Ve başarır...

Her öğretmenin farklı zamanlarda ne için geldiğini, farklı zamanların ihtiyacı içinde düşünmemiz ise ayrı bir farkındalıktır. Birini diğerinden üstün tutmak gelme amaçlarını yok saymamız anlamına gelecektir.
Farklı derslere giren ve öğrenciyi mezun etmeye amaçlı öğretmenleri düşündüğümüzde, dünya okulundaki peygamberleri de bu kapsamda farklı derslere giren ancak hepsinin tekamül okulunun genel müfredatına tabi olduklarını asla unutmamamız gerekir ve eğitmen olarak anlayışımıza sığdırmamız sanırım yanlış olmaz.

Tekrar dönersek Ata'ya etki alanının mistik bir durum olduğunu düşünmeyin türbelerle özdeşleştirilemeyen bir bilinç bağlantısının olduğu üzerinde düşünelim...

Ancak sadece övgüyle bir cumhuriyeti sanırım ayakta tutmak yeterli değil, Ülkemize göz dikmiş olanlar her gün kardeşlerimizi öldürüyorlar, Bu kandırılmış ve gözü dönmüş insanların bilinç ve vicdandan uzak kalması tamamıyla bilgisizlik ve kültür yoksulluğu ile açıklanabilir,

Cehaletin bu zamanda bir canavara dönüşmesi ve sinsi planların maşalar eliyle meydana gelmesi bizim sadece yeni tedbirler almamıza neden olur.

Kürt açılımı gibi uygulamalardan edinmiş olduğum izlenim ise istenen taleplerin kısmen de olsa karşılanmış olduğudur. Ancak açılımlar sadece sinsi ve hain planların elindeki kozları aldı. Ortadaki manzara ise taleplerin açılımın ötesinde bir amacı olduğunu ortaya koymaktadır...

Buradaki hain plan Kürt sorunu olarak ana çerçevede değerlendirilir gibi; Ama değil!
Bölgede olan savaş ve karışıklıkların çoğu asıl hedef olan Anadolu’yu ele geçirmek olabilir mi?

Suriye, Irak ve diğer ülkelerdeki tüm olaylar ve Kürt sorunu diye yapay olarak gündeme getirilen bu yanılsama sahtekarlığı tam olarak Anadoluyu ele geçirmek için düzenlenmektedir, Ele geçirmeyi çift yönlü düşünebiliriz, Birisi maddesel diğeri ise ruhsal vazifeli bir ülkeye çelme atma. Maddesel olan şu; Su ve Güneydoğu'daki altın rezervi kaynakları; En başta geleni,

Ülkemizin güneydoğusu aslında vaadedilmiş kutsal topraklar olarak eski ahitte belirtilmiş olan Aden yani insan beşeriyetinin ilk yuvalandığı ve geliştiği yerdir. Bu nedenle vaat edilmiş kutsal topraklar bazı ülkelerin planı içinde BOP olarak yer almaktadır, Burada siyasi bir yazı yazma amacım yok, ancak yaşamın içinde olan tüm deneyimlerimiz içinde sahneye konulması gerektiğini düşündüm..

Peki, Var olan durum nedir?
Olan şu, konu çok yönlü bir sorunlar yumağı, ancak çözülmeyecek gibi değil...
Bir yanda bir planın ve inancın eseri olan kutsal toprakları bir projeyle hayata geçirmek, diğer yanda maddesel olarak su ve diğer kaynaklara sahip olmak. Diğer yandan ilahi planın öncülü olan Anadolu’yu manipüle etmek ve moralini bozmak.

Aslında ikisi de aynı amacın farklı yönlerini hayata geçirme amacındaki genel planın sadece parçaları:)
Sizlere gülüyorum sadece :))

İçeride hain planlara hizmet edecek bir halkın yapay talepleri ile bu hayata geçirilebilir mi? Şu anda yapılmakta olan şey, tam olarak ta bu. Başarılı olma şansı var mı peki? Hislerim ve mantığım hayır demektedir.

Kürtler şu an asıl nedenleri göremeyecek kadar bilinçsiz durumda ve uykudalar,
Kürt şu an olmakta olanı görüp, gerçek nedenin bir kimlik sorunu olmadığını anladıklarında, kullanılma kaynaklarına bağlı olan düşünceleri ve kullanılmaları sona erer... Uyanışları o zaman başlayacak, nankörlük kimin haddine,

Tekamül sürecinde evren; Onursuz bir yaşamı kendine tecrübe eden bütün toplulukları yok etmiştir.
Akıllı olmak ve uyum esastır. Neye hizmetteyken osun.

Tüm kozlar açılımla verildi ve devam ediyor. Ancak bu iyi niyetin ne olacığı konusunda bir doğrulamaydı. Gelinen noktada asıl niyet belli oldu.
Dış efendiler kanalıyla yönetilen terör onların destekleri ile devam ediyor...
Planın kaynakları kimlik safsatası ve sözde Kürt sorununu var kılmaya devam edecek gibi?
Kürtlerin derin uykudan artık uyanma zamanı;
Tüm kirli oyunların Kürtler tarafından bozulacağı ise bir gerçek,
Uyandıklarında maşa olamayacaklar;
Uyandıklarında farklı ilgi alanları olacak;
Minnet duygusu huzur ile bilinçlerinde canlanacak; ATA gibi bir önderin ülkesinde ve Türk kardeşleri ile yaşamaktan onur duyacaklar. Bu ülkeye daha çok sıkı sarılma duygusu kalplerinde belirecek...
Bu da akıllı olan bir toplum için geçerli olan bir farkındalık olacak

Bu ülkede kanser gibi baş vermenin ve birliğe kafa tutmanın acı öyküsü tarihsel belleklere kazınmadan umarım aklı başında davranışlar sergilenir.
Ya sevgiyle ya da zorla hayatta iki yol var, bir an önce uyum sağlanırsa, kafa göz yarılmaz,
anlayana sözle, anlamayana ise kulak çekilir?

Tarih savaşların tarihidir adeta, Tarihe bir bakın, ne var?
Hep savaş var, insan acıyla ve zorla terbiye olmaya devam ediyor maalesef
Kolay yürünen düz bir yol varmı ?
Düşe kalka yürünen bir yol insanlık tarihini oluşturduğundan kolay yol insan için uygun değildir. Tabiki her şey güzellikle olmalıdır.

 Erenlerin diyarı olan Anadolu'ya sahip çıkalım. Bir ve diri olalım.

 Sevgiyle ve Tecrübeyle Kalın

 
Toplam blog
: 3
: 4308
Kayıt tarihi
: 28.10.10
 
 

Çalışma alanımda, özel bir kuruluşta kalite yöneticisiyim, İzmir'de yaşamaktayım, ekonomi eğitimi..