Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Atacan's hipothesis (atacan hipotezi)

Atacan's hipothesis (atacan hipotezi)
 

Black rock (Kara kaya)


Bilimsel teoriye göre kainat, (bigbang) büyük patlama ile oluşmuş, insan dahil bütün mahlukat; öylesine ortaya çıkan bir canlıdan türemişlerdir. İnsan, adam olana kadar bir çok değişimler geçirmiştir. İnsanlaştıkça aklı gelişmiş, aklı geliştikçe duyguları, korkuları, hatta hinlikleri hayatına yön verir hale gelmiştir.

Karanlık, büyük göller, nehirler, ulu ağaçlar, ormanlar ve vahşi hayvanlar; evrimleşen insana ürperti vermeye başlamıştır. Korkular, zaman içinde saygıya dönüşmüş ve ilk tanrı inancı böyle doğmuştur. Fakat bu, çok tanrılı bir inanıştır. Çünkü boyun eğilmesi ve hürmet gösterilmesi gereken nesneler (deniz, göl, nehir, ağaç, hayvan vs.)birden fazladır. Varsayım gayet mantıklıdır. Çünkü ilkel bir yaratıktan, dört başı mamur bir Allah inancı beklenemez.

Bu duruma göre inanç, ilkel hayatın ürünüdür. İnsanın akli gelişimine paralel olarak politeizmden, teizme doğru bir seyir izlemiştir. Doğrusunu söylemek gerekirse bu, akıllıca bir kurgudur. Yukarıda da söylediğimiz gibi rastgele yaratılış teorisine uygundur. Yani ilk insan ilkelse, ilk din de ilkel olmalıdır.

Kur'anda ise Allah'ın, kainatı altı günde(1) yarattığı, yaratmanın ve buyurmanın ona mahsus olduğu anlatılmaktadır. Buna göre mevcut alem, bütün hayvanlar ve insanlar, bir tesadüfün değil, bilinçli bir iradenin eseridir. Yıldızların, dünyanın, ayın, güneşin hareketi, bitki ve canlıların hayat merhaleleri, hep bir düzenlemenin sonucudur.

Kur'an'da Allah'ın insanı yarattığı, ona ruhundan üflediği ve bazı kelimeler öğrettiği anlatılmaktadır. İlk dinin tevhit dini, ilk insanın da gelişmiş bir varlık olduğu açıkça bildirilmektedir. Öyleyse bu ilkel din ve topluluklar nereden ve nasıl meydana çıkmıştır.

Bunun çok tanrılı "şehir dini" kısmını, peygamberimizin anlatımından özetleyelim. İlk insanlar, ataları Hz. Adem sebebiyle, tevhit inancına sahiptiler. Fakat onlardan bazıları, çok sevdikleri önderleri öldüklerinde, unutmayalım diye, heykellerini yaptırmışlardır. Zaman geçtikçe haklarındaki rivayetler abartılmış sonunda, gerçek kimlikleri unutularak tanrılaştırılmışlardır.

Antik Yunan'da revaçta olan çok tanrıcılık, bunun en yalın ve bize en yakın örneğidir.

Tevhit inancı açısından dinlerin seyri de aynen böyledir. Çünkü Hz. Adem Allah'ı bilen ve kendi soyuna anlatandır. Yani ilk insan, şimdiki gibi donanımlı bir varlık, ilk din de ilahidir. Fakat, asırlar geçip nesiller yeryüzüne yayıldıkça, bu dinde sapmalar olmuştur. Üst kısımda anlatıldığı gibi bu sapmalar, şehirli ve entel politeizmini doğurmuştur.

Zamanımızda, camiden çok türbeye önem verildiğini biliyoruz. Sebepleri, noksanları kendimizde arayarak düzeltmemiz gerekirken işi, kurşun dökerek halletmeye çalışıyoruz. Falcı ve büyücü geçinen para ve uçkur düşkünlerinden medet umuyoruz. Peki, herşeye kadir olduğuna inandığımız Allah'a ne oldu? Bütün bunları düşünüce, hurafelerin ne kadar kolay 'din'leştiğini anlayabilirsiniz.

Şimdi teorime geliyorum. Çok gerilere gitmeden önce şöyle bir düşünelim. Afrika'da köle ticaretine konu olan kara derili insanların, yakalanmamak için ormana kaçıp, saklanmaktan başka çareleri var mıydı? İşte insanlık, tarih boyunca hep böyle durumlar yaşamıştır.

İnsanın, kendi arzularını tanrılaştırarak (2) yaratıcısını unutması, her zaman felaket getirmiştir. Dünyayı bir türlü paylaşamayanların çıkardığı savaşlar hiç bitmemiş, binbir güçlükle kurulmuş olan dengeler hep, altüst edilegelmiştir.

Savaşlar nedeniyle yakılıp yıkılan şehirlerde, galiplerin kılıcından kurtulmanın tek yolu kaçmaktır. Yüzyıllar boyunca meydana gelen kavgalar, sürgünler, kuraklıklar insanları, zaman zaman birbirinden koparmıştır. Tehlikeden kaçanlar, rastgele oluşmuş gruplar halinde ormanların derinliklerine sığınmışlardır.

Belki bir iki kişi dışında, ailenin tamamının telef olduğu felaketler yaşanmıştır. Belki de bir yerleşkede, sadece üçbeş kişinin sağ kalabildiği toplu ölümler olmuştur. Zaten az sayıda kelimeyle konuşan insanlar, dillerini zamanla unutmuşlar veya farklı bir lehçeye dönüştürmüşlerdir.

Böylece zor tabiat şartları, salgın hastalıklar, yetersiz beslenme gibi nedenlerle fazla üreyemeyen, sayıları fazlalaştıkça orman içlerinde yeni yerleşimler oluşturan, devrinin gelişmiş dünyasından uzak, ilkel topluluklar oluşmuştur. İlkel hayat, atalarımızın maymundan gelişinden değil, yukarıda izahı yapıldığı gibi insanın yaratılış amacının dışına çıkarak, kendi cinsini tehdit etmesinden doğmuştur.

İnsanoğlunun katliamdan kurtulmak için hep ağaçlıklara kaçmasının bir nedeni vardır. Çünkü orman, bütün yaratıklardan daha tehditkar olan insanın şerrinden korunmak için, en güvenli sığınaktır.

En başta sözünü ettiğim bilimsel teorinin yerine, bunu koyduğumuzda, totemizmin bu ilkelleşmeden doğduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Böylece, ilkel hayatın ve ilkel totem inancının temelini açıklayarak bilime katkıta bulunmuş oldum.

"Hadi ya!" mı?

Adım Hüseyin Atacan olarak değil de Mr. Hussain Atha Cans olarak yazılsaydı, hele bir de yazının altında Londra, Raris, New York gib bir şehir adı olsaydı yutardınız değil mi? Batıya gitmenin bir yolunu bulmalı!

Bu orjinal bir teoridir. Kaynak gösetirelerek iktibas edilebilir, geliştirilebilir. Hadi bakim, davranın!


(1)"Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!" (A’râf 54)

(2)- "Arzularını kendine tanrı edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?" (Furkân 43)

Resim: www.lostturk.com/category/lost-teorileri/

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..