Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '07

 
Kategori
Gezi Rehberleri
 

Atakama çölü

Atakama çölü
 

Mars'ın yeryüzü şubesi Atakama çölü

Adını duyduğum anda bile beni heyecanlandıran Atakama Çölü’nün derinliklerine doğru bir an önce dalmak için Şili'nin kuzeyindeki liman kenti Antafogastsa'yı gündüz gözüyle gezmeden yola çıktım. Otobüsün pencere kenarına oturup maden taşıyan demiryoluna paralel bir şekilde çölün ortasına doğru ilerlemeye başladık. Bir süre sonra yol kenarında ilgimi çeken bir tabelaya rastladım. Hemen kaptanımızı uyarıp bir iki dakika durmasını rica ettim. Derhal çantamdan makinamı çıkarıp tabelanın bir kaç poz fotoğrafını çektim. Bir coğrafyacı olarak bunu yapmak benim için adeta farzdı. Tabelada ne mi yazıyordu?

Şu anda 23.27 derece Güney Enlemi üzerindesiniz, burası Oğlak Dönencesi.

Aylardan 21 Aralık değil ama benim için yinede önemli bir nokta. Zira o tarihte burada olsaydım ve saatlerde tam 12.oo yi gösterseydi gölemi kaybedecektim. Ve bu defa gölgem Ekvator’da değil oğlak Dönencesinde yok olacaktı. (2001 yılında bu olayı Sumatra Adası’nda ki ekvator çizgisi üzerinde bizzat yaşamıştım) 21 Aralık’ta Güney yarım Küre’de en uzun gündüz yaşanırken, Kuzeyde en uzun gece yaşanıyor.

Bu kısa ama anlamlı molanın ardından yola devam ediyoruz.

Peru’nun güney ile Kuzey Şili arasında bin kilometre boyunca uzanan Atacama Çölü, dar kıyı şeridinden yükselerek And Dağları’na kadar çeşitli minerallerle kaplı derin vadilere inen ve hiçbir yaşam belirtisinin görülmediği düzlüklerden oluşuyor.
Klimatologların gerçek ve mutlak çöl dedikleri yer olan Atacama, yeryüzünün en kurak yeri olarak diğer bütün çöllerden ayrılıyor. Bu da bir çok çöl araştırmacısının diğer çöller yerine buraya karargah kurmalarına neden oluyor. Büyük Sahra da dahil olmak üzere diğer bütün çöller azda olsa hemen her yıl yağmur alıp geçici vahalar yaratırken, ölçümlere başlandığından bu yana hiç yağmur almayan bu verimsiz ve ürkütücü alanlarda ilerliyoruz. Kıyıdan itibaren geçtiğimiz rota üzerinde ne bir rota, ne bir kaktüs kütüğüne, ne de bir canlı belirtisine rastladık. İster tepelik olsun, isterse düzlükler burada zeminin rengi tek. Üstelik benim daha önce gördüğüm onca çölden hiç birinin rengine tam olarak benzemiyor. Çöl deyince çoğunun aklına ince ve hilal şeklinde kumlar gelir ama, burada henüz kuma rastlamadık. Zemin gri renkte ve çok sert. Bu durum diğer çöllerin aksine kum fırtınalarının çıkması gibi bir sorun yaratmıyor.

Tüm çöller acımasız birer katil olabilir, ama Atakama Çölü diğer çöllerin aksine aynı zamanda iyi bir korumacı niteliği de taşıyor. Burada zerre kadar nem olmadığı için, var olan hiç bir şey çürümüyor. Bir canlı nasıl ölmüşse olduğu gibi kalabiliyor. (Anlaşılan Mısırlılar, Sahra Çölün’de de hiç nem olmasaydı ölülerini mumyalama gereği duymayacaklardı.)

Dünyanın bir çok bölgesinden gelip Atacama’nın çeşitli kesimlerinde gözlemevi kuran uluslararası astronomlardan oluşan ekipler burada evreni bulutsuz, pırıl pırıl bir gökyüzünden araştırıyorlar. Araştırmacılar Atakama’nın yüzeyinin Mars’ın yüzeyiyle çok benzer yanı olduğu konusunda birleşiyorlar.

Ölmeden önce mutlaka görülmesi gerekenler listesinde buranında adı geçiyor. Özellikle çöl kıyısında bulunan Tulor Köyü, bu kıtadaki en eski yerleşim birimi olarak dikkati çekiyor. Buradaki insan ve diğer canlıların arkeolojik kalıntıları, hiç bozulmadan günümze kadar geldiği için geçmişteki yaşamlar hakkında sağlıklı bilgiler almayı mümkün kılıyor. Bense çöl ortasında insana hayat veren bir vaha gibi duran dünyanın en büyük bakır madenini görmeye giderken bu bölgeden 1960’lı yıllarda milletvekili adayı olan üstad Pablo Neruda’dan yine bu yöre için yazılmış bir şiir okuyorum.

Aşk Sonesi
Okyanusun üç kuşu, üç şimşeği, üç makası,
uçup gitti Antofagasta’nın soğuk göğünden:
onun için titreşip durdu hava,
titreşip durdu her şey yaralı bir bayrak gibi.

Ey yalnızlık, ver bana sonsuz kökeninin işaretini,
merhametsiz kuşların o dar yolunu,
ve kuşkusuz daha önceden gelen titremeyi
balı, müziği, denizi ve doğumu.

(Yalnızlık göğün saf çoğalmasını kapsayana dek,
değişmez bir yüzle sürdürülür
sürekli açan ağır bir çiçek gibi) .

Okyanusun soğuk kanatları uçup gitti, adalar denizinden,
Şili’nin kuzeydoğusundaki kumullara doğru.
Ve gece çevirdi anahtarını göksel kilidinde.

Pablo Neruda

Devam edecek

 
Kayıt tarihi
: 12.07.06
 
 

1970 Adana doğumluyum. Marmara Üniversitesi Coğrafya Öğretmenliğini bitirdim. Türkiye'nin yedi coğra..