Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '21

 
Kategori
Edebiyat
 

ATALAR KÜLTÜ

Dünya sandığın kadar büyük değildir oğul,

Dünyayı bize büyük sandıran bizim küçüklüğümüzdür

Şeyh EDEBALİ

Bir devleti kendi içinde değerli yapan her şeyden önce onu tanıyan ve değerlerini benimsemiş dilini iyi bilen ve dilini koruyabilen  bir halkın varlığıdır.Çünkü bir devleti yaşatacak olan halktır.Bütün değer yargılarını kültürel özelliklerini geleneklerini duygularını hayallerini  dilini koruyarak yaşatır halk.O yüzden dil bizim yaşayan büyüklerimizdir.Sofraya bizimle oturan onlar gelmeden yemeğe başlanmayan bayramda elleri öpülen büyüklerimiz...Dil bizim için tütün kolanyası bayram sevinci ufacık yumruklarımızın içinde sakladığımız nane şekerleri mis gibi kokan dağ reyhanları kekik kokusu kıl çadırlar ,yayık ayran çırpınan kanat sesleri yağmurdan sonraki toprak..Dil bizim yaşayan varlığımızdır bizimle nefes alan Şeyh edebalidir mesela, Korkut ATA,Bilge Kağan,Kaşgarlı Mahmut,Oğuz Kağan,Ali Şir Nevai dil bizimle yaşayan Ziya Gökalptir.Dil bizim için akan kan alınan nefes verilen mücadele haklı bir onur savaşıdır.Dil,bir ata kültüdür.Dil yaşadıkça atalarımız bizlerle beraberdir.Şeyh Edebali 'nin Osman Bey'e öğütler verirken kullandığı dilin zarafetine bir bakalım.Bu öğütlerde çocuk terbiyesine dair çocukla iletişim becerisinin nasıl olması gerektiğine dair ne çok incelik var.Bir çocuğun küçücükten nefsini terbiye etme yöntemlerini öfkeyi,hüznü sevgiyi sevme şeklini abartıların çirkinliğini ağır olmayı ağır olurken insanları ezmemeyi her şeyin bir gün tek tek ,tuzla buz oluveren bir cam bardak gibi elimizden kayıp gideceğini nasıl da ustalıkla anlatmış.o zamanlar nefis terbiyesi dediğimiz şimdi modern psikolojinin duyguları hislerle yönetebilme kabiliyeti olarak adlandırdığı bilinçaltının farkında olma halini o hallerin birer birer tercümesini nasıl imbikten geçire geçire akıtmayı başarmış.İnsanın hayran kalmaması mümkün değil.Sohbet ederken öğütlerini Osman Bey'i kırmadan minik minik nasıl da ikram etmiş ..letafet ve feraset  böyle bir şey olsa gerek .

Türkler varlığını korumanın en hassas noktası olan çocuk eğitimini ve çocuklarını dil ile terbiye etmeyi çok iyi bilirdi.Orhun Abidelerinin incelenmeye başlanmasıyla birlikte bir topluluğun kalp atışlarını duymaya başlıyoruz.Örneğin eski Türklerde ağaç figürlü görsel sanatların ilkel dönemden itibaren varlığını koruyabilmesinin en gerçek nedeni ağacın kutsal ve değerli olmasıdır çünkü  ağaç aileyi simgelemektedir.Güçlü yaprakları ve dallarıyla göğe uzanan ve kökü en derinlere giden  güzelim ağaçlar ailenin ta kendisiydi.Yine Orhun Kitabelerine baktığımızda göreceğiz ki Orhun Abidelerinde Bilge Kağan'ın ''Atanı,kocalarını(büyük soy) unuttun sen o yüzden hükümdar olacak erkek çocuklarını köle, hanım olacak kız çocuklarını cariye yaptın''diyerek milletine sitem etmesi boşuna değildir. Çocuklarınızı güzel eğitiniz erdemli onurlu toprağının bir karışı için kanıyla  mücadele edebilecek gözü pek yetiştiriniz derken yine çocuk eğitimine yönelik çocuğa buyurgan olmayan fakat her dediğiini de yapmayan iletişim  becerisine sahip ataların konuşma şeklini hayretle  okuyoruz.Bu bilge bu alim kişiler acaba hangi yüzyılda bunca derin pedagoji bilgisine sahipti de böyle güçlü hükümdarlar yetişti .Buna paralel ''Ey oğul,ananı ve atanı say.Bil ki bereket büyüklerle beraberdir''sözü  içinde bir sürü hikmet barındırır.Yine Şaman kültürüne dair birçok izi barındıran Türklerin eski yaşantısında da Atalar kültü sık görülür.Türklerin Korkut Atası olarak bilinen hikayecilik geleneğimizin atası  kabul edilen Dede Korkut hikayelerinde de neredeyse tamamına yakınında ata ve ana kavramı yer alır.Özellikle kadınlara dikkat edecek olursak kadınlar hem merhamet hem yiğitlik sembolü olarak karşımıza çıkacaktır.Dedem Korkut o soğuk kış gecelerinde ateşin başında elinde kopuzu çevresinde bir sürü insan ve arkada kurulu çadırlarıyla kim bilir ne hikayeler ne öğütler anlatırdı.''Kız anadan görmeyince öğüt almaz,oğlan babadan görmeyince sofra sermez.Oğul atanın iki gözünden biridir.Yetişirse ocağın közüdür. Dedem korkut'un hikayelerinde sıklıkla rastladıüımız bir cümledir .

 

Bu cümleler bizlerin çok eskilere dayanan ancak halen geçerliliğini korumuş öğütten çok geçerlilik gerçeğnii anlatan anne ve baba olmanın bir çocuğu eğitmenin nasıl olduğunu çocuk olmanın ne olduğunu içimize dokuyan manevi değerlerimizin bel kemiğidir.Bizler yaşayan bir dilin içerisinde eski Türkçeye ait nice güzellikleri fakında olmadan taşıyor ve o güzellikleri hissederek bugünleri anlamlandırmaya gayret ediyoruz.Annemize bakarken onun gözlerinde Gülçiçek Hatunu babamızda Osman Beyi ağabeyimizde Kültegin'i ve aile içi bağların çocuğa yansımalarını çocuğu bir geleceğe kültür taşıyıcı olarak yetiştirmenin önemini hissediyoruz.

En güzel dil Türkçe bize

Başka dil gece bize.

 

 
Toplam blog
: 22
: 83
Kayıt tarihi
: 26.08.14
 
 

Çocukluğumda çok iyi bir rüya senaristiydim. Çevremdekiler sıkılsa da küçük olduğum için bir şey de..