Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '11

 
Kategori
Güncel
 

Atatürk, Atatürkçülük ve Anıtkabir

Atatürk, Atatürkçülük ve Anıtkabir
 

29 Mayıs 2011 sabahı Anıtkabir’ e gittikten sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim. Önce Mustafa Kemal Atatürk’ le başlamak istiyorum. Kurtuluş savaşımızın kazanılmasında lider olarak hareket eden, yaptıklarıyla dünyanın taktirini toplayan, ulusumuzun gurur kaynağı, eşsiz komutan. Zor günlerde yaşayan, yokluklar içinde mücadele eden , o evrede yaşayan insanlarla beraber savaşan, mücadele eden ve bugün özgür ortamı oluşturan insanlara liderlik eden bir insan.Hayatım boyunca gurur duyacağım , özgürlüğümün oluşmasındaki lider, Cumhuriyet rejimimizin kurucularına liderlik eden kişi. 

Atatürkçülük ise bir düşünce sistemidir. Gerçek medeniyeti ve insan haklarını yakalamak için öncü olacak bir düşünce sistemidir. Devlet hayatına, fikir hayatına, ekonomik hayata ilişkin fikirleri yansıtan bir düşünce sistemidir. İleri medeniyet seviyesini yakalamada adeta bir ışık, bir rehber gibi görmek gerekir. 

Anıtkabir; Mustafa Kemal Atatürk için Türk ulusu tarafından belirlenen kabrinin olduğu yer. Sadece bu kadar mı? Tabi ki hayır. Bir ulusun vermiş olduğu özgürlük mücadelesinin adeta sembolü. 

Burada başlıktaki Atatürk, Atatürkçülük ve Anıtkabir’le ilgili detaylara girmeyeceğim. Bununla ilgili tarihi süreç içinde çeşitli kitaplar yayınlanmıştır ve devlet arşivlerinde tüm doğru bilgiler mevcuttur. Burada ülkemdeki hiç bir zaman tasvip etmediğim bakış açılarına değinmek istiyorum. 

Önce Mustafa Kemal Atatürk ile başlamak istiyorum. O bugün aramızda olmayan, yaşamını tamamlamış ve inançlarım gereği tüm kulların gideceği ahiret hayatına göç eden bir kul, bir insandır. Lakin benim için önemli bir kul, önemli bir insan. Bugün özgür bir şekilde bu yazımı yazabiliyorsam bunu sağlayan Türk milletine liderlik etmiş kişi. Tabi tek bir kişi değil . Seyit Onbaşı’ sız, Kara Fatma’sız, Halide Edip Adıvar’sız, İsmet İnönü’süz, Kazım Karabekir ‘siz, Binlerce Kınalı Kuzu ‘ suz , Mehmet Akif’ siz, binlerce tek vücut olmuş isimlerini bilmediğimiz kefensiz kahramansız, binlerce ananın ve babanın göz yaşı içindefakat gururla mücadele eden insanlar olmadan bir Mustafa Kemal Atatürk’ü düşünmek imkansızdır. Mustafa Kemal bunlarla ayrılmaz bir bütündür. Sonuç olarak bir insandır, onun da ötesinde bir kuldur. Bugün anlayarak okuduğum Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini ilk olarak yazdıran, bugün İslamiyeti anlayarak yaşamamı sağlayan ve secdelerim sonrası dua ettiğim insanlar arasındaki kişidir. Yaşamım süresince ne Beton Kemal liğini bıraktılar nede dinsizliğini. Ölmüş ahirete intikal etmiş, kalkıp cevap verme imkanı olmayan kişiyi bilir bilmez eleştirdiler. Müslümanım dediler. İslamiyetin neresine sığar ki bu yaklaşım. Ama bunu yaşadık. Hak etmediği yaklaşımları yattığı yerden izledi. Acaba İslamiyetle bağdaşmayan bu davranışlarda bulunanlar ne kazandı. İslamiyeti kabul eden bu insanlar bir şeyi unuttular. Oda “hoşgörü” dür.O günkü şartları yaşamadan , bilmeden, kulaktan duyma konularla olaylara bakmanın kimsenin hakkı olduğunu sanmıyorum. Bu madalyonun bir yönüydü. 

Geldik madalyonun diğer yüzüne. 28 Mayıs 2011 saat 14, yer Anıtkabir girişinin önü. Trafik durmuş. Hareket ettiği anda . Arabamızın hareketi ile sol yandan gelen ses ve kazanın oluşu. 25 metrelik düz çizginin olduğu yerde şerit değiştirmek isteyen, kendi şeridinde kırmızı ışık yanan kişinin kurallara bağlı olmaması ve sonuç kaza. Kaza ne zaman gelir bilinmez. Olaydan sonra arabadan inişim . Karşı arabadan üç bayanın bana göre haksız bağırışları. Uzatmayalım karşı araç sürücüsünün dışarı çıkışı. Dikkat ettiğim bir noktayı dile getirmeden geçmeyeyim. Bayanın boynunda Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasının olduğu bir altın kolye. Diğer arabanın şoförü eşim, hac görevini yerine getirdikten sonra taktığı bone. Vay boneli bir bayan. Hışımla sözlü saldırıları. İşte Atatürk ‘ cü olduğunu sözüm ona kolye ile ispatlayan bayan. Diğer bayan mı, yani eşim. Dedesi Sakarya Meydan savaşında savaşan , gazi madalyası ile birlikte maaş bağlandığında maaşı reddettiği için madalyayı da almayan, ben para için çarpışmadım, vatanım için çarpıştım diyen dedenin torunu. O torun Atatürk ilkelerine kolye takandan daha fazla bağlı olduğunu ben biliyorum. Maalesef ki Atatürkçülük adeta bir kesimin hegemonyasın da imiş gibi gösteriliyor . Saf inançları gereği bone takan bir insan Atatürk Cumhuriyetinin yılmaz bir bekçisi olamaz mı. Madalyonun bir tarafında da bunlar mevcut. 

Geldik 29 Mayıs 2011 sabahına. Anıtkabir’i ziyarete gittik. Konuşmadan , hissederek, adeta o günleri yaşarcasına Müze kısmını gezdik. Duygu seliiçinde mozoleye doğru yönelmemiz. Kapı duvar asker “geçemezsiniz, seremoni var bir grup gelecek ondan sonra geçersiniz” ifadesini kullandı. Sabırla bekledik. Bir süre sonra bana göre gayet lakayt, o ortamın durumuna yakışmayan, sohbetler içinde bir grup gelir ve mozoleye çelenk koyup resimler çektirilir. Diğer insanlar o lakayt grubu beklemek zorundadır. Atatürk ve Kurtuluş Savaşının anısına bu lakaytlığın yakıştığını sanmıyorum. Bu lakaytlığa sahip insanlarında ziyaretini, sanırım Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları da istemezdi diye düşünüyorum. Anıtkabir lakaytlığı kaldırma. Bir ulusun, bir milletin bağımsızlık sembolüdür. Ona yakışır şekilde ziyaret edilmelidir. Maalesef toplumsal duyarlılığımız bu konuda da azalmış. 

Bu evrede son olarak Ankara trafiğine değineyim. Bir çok il gördüm. Bu kadar çirkin bir trafik düzeni olan olabilir. Başkente yakışmıyor. Buda yerel ve genel yöneticilerin ayıbı olarak görüyorum. İnşallah en kısa zamanda düzelir. 21 yüzyılda bu durum ülkemizin onurunu incitir. 

Son olarak Atamıza sözüm var. ” Seni ve mücadele arkadaşlarını unutmayan minnetle anan duaların da sizleri unutmayan ve ilkelerinizi rehber edinen insanların hala var olduğunu unutmayın. Mekanınız cennet olsun. 

 
Toplam blog
: 81
: 1191
Kayıt tarihi
: 13.02.11
 
 

Ben kimim? Ben 55 yaşında hekimlik sanatını icra eden bir kişiyim. Adım Selçuk Şensöz. Bugün için..