Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '12

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Atatürk heykeline çıkan çıplak adam

Atatürk heykeline çıkan çıplak adam
 

Bu gün baka kaldığın o adamın yerinde, yarın belki de kendin olursun arkadaşım. Sakın o zavallı adamı kınama.


Geçenlerde Taksim Meydanı’ndaki Atatürk heykelinin tepesine, Azeri uyruklu İran vatandaşı bir adam, çırılçıplak vaziyette çıktı. Adamın o halini gören çevre sakinleri de, adama linç girişiminde bulundu. Toplumsal olaylarda anlık olarak girilen topluluk psikolojilerinin, nelere sebep olacağını çok iyi bildiğimden, olayın aslını astarını bilmeden adamı linç etmek isteyenleri, çok da suçlamıyor, çok da kabahatli bulmak istemiyorum işin doğrusu…

Benim esas dikkat çekmek istediğim, olayın bambaşka bir yönü…

Dünya’da en çok da bir türlü tam anlamıyla dizginlenemeyen, kontrol edilemeyen nüfus artışı yüzünden, doğal kaynaklar hızla tükenmekte… Dünya, gizliden ya da açık açık, belki de hiç istemeden, en geç 2030 yılında kopacağı tahmin edilen Su Savaşları’na hazırlanmakta…

İşsizlik, yoksulluk, kıtlık, kuraklık, açlık, sahip olunan kaynak ve zenginliklerin hiçbir insanın vicdanına sığamayacak düzeyde dengesiz ve adaletsiz bir biçimde paylaşılmış olması yüzünden, Dünya’nın bir ucu Afrika’da, milyonlarca insan, hiç de hakları o olmasa da, bu Dünya’dan ayrılmaya, ölmeye, yok olmaya zorlamakta…

Öte yandaysa, burnumuzun dibinde, ülkemizde, Taksim Meydanı’nın göbeğinde, uyuşturucu hap aldığı idda edilen, Azeri uyruklu İran vatandaşı olan bir adam: “ Açım! İşsizim! “ diye etrafına feryat figan etmekte, hatta küfürler yağdırmakta…

Dünya’nın öteki ucunda, taaaa bilmem neresinde küçük bir çocuğun burnu kanadığında, ya da yaşanan iç savaşlar yüzünden, 3.Dünya ülkelerinde insanlık dışı katliamlar yaşandığında “ Bana ne? Orası nere, burası nere? “ diyebilen ey gamsız, ey duyarsız, ey umursamaz vatandaş!

Artık Dünya çok küçük. Afrika çok uzağında diye düşünme, boş yere sevinme. Afrika uzağında sayılırsa bile, açlık, yokluk, sefalet, çaresizlik burada Taksim Meydanı’ında, burnunun dibinde…

Belki de, her sabah selamlaştığın, sana gülümseyerek bakan kapı komşun da, açlığın, fukaralaşmanın, sınırlarında dolaşmakta… Belki de, cinnet getirmenin, varla yok arası çizgisinde hayatının; varolma savaşı vermekte…

Açlık nedir?, iyi bilirim. Aç kaldığım, yiyecek ekmek bulamadığım zamanlarım çok olmuştur. İşsizlik nedir? Zaman zaman yaşadım. Onu da bilirim. O yüzden, damdan düşenin halinden de anlarım.

Allahım kimseyi açlık ve sefaletle terbiye etmesin. Açlık ve işsizlik, 7 kat düşmanımın bile kapısından geçmesin.

Açlık, kuraklık, kıtlık, fukaralık, yoksulluk çok uzaklarında sanma sakın. Dünya’da 1 milyardan fazla insan içecek temiz su, tatlı su kaynağı bulamamakta… Çok değil, hemen şuracıkta, 2025 yılında susuzluk Dünya’nın 3’te birini esir alacak, haberin olsun. “ Bugün benim suyum var ya! Gerisinden bana ne! “ düşüncesi, aklının ucundan bile geçmesin sakın.

Bugün belki kızarak; “ Elin İranlısının benim memleketimde, Taksimin göbeğinde ne işi var? Gitsin, memleketinde iş bulsun." diyorsun.

Bu Dünya’da kimin, ne olacağı hiç belli olmaz. Bir de bakmışsın, yarın Tahran’da, o İranlı adamın evinin çatısında, hem de çırılçıplak “ Açım! İşsizim! “ diye sen bağırmaktasın.

Hadi, hadi!… Kendi kendine söylenmeyi bırak da, açlık tüm insanlığı esir almadan, neyi yapabileceksen, onun ucundan tutmaya başla .

Sonra “ Vay öyle oldu! Vay böyle oldu! “ sizlanmalarından, ben anlamam kardeşim! Şimdiden, daha bugünden sana söyleyeyim istedim.

 

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..