Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '08

 
Kategori
Eğitim
 

Atatürk ile ilgili anılar

Atatürk ile ilgili anılar
 

ATATÜRK İLE İLGİLİ ANILAR

Yeni Okullar

Cumhuriyetin ilanından tam bir yıl sonra 1924 yılında Erzurum'da bir deprem felaketi yaşandı. Hemen herkes harekete geçti ve buraya yardıma koştu. İstanbul Hilmi Kitab evinin sahibi Hilmi Bey ise, kitap gönderdi; depremden zarar gören çocuklara yardım olsun diye. Bu Atatürk'ü çok memnun etti ve hemen, 8 Ekim 1924'te, Kitapçı Hilmi Bey'e bir telgraf çekti:

''İstanbul'da Babıali Caddesi'nde Kitapçı İbrahim Hilmi Bey'e; Erzurum yer sarsıntısında felakete uğrayanların çocuklarına armağan buyurduğunuz kitaplar dolayısıyla çok teşekkür ederim. Yurdun bilim ve kültürü için bu olay nedeniyle gösterdiğiniz ilgiyi değerli buldum. Bilim ve kültür ile donatılan bir nesilin her türlü felakete, doğadan gelse bile çare bulabileceğine işaret eden bu konudaki bağışınız bütün ulusça övgüye yaraşır anlamdadır.''

Bir kitap yardımı karşısında heyecanlanıp harekete geçen Yüce Atamız , devletin bütün imkanlarını eğitim içirı harekete geçirdi. Tek isteği genç Cumhuriyete okullaşma heyecanı yaşatmaktı. Kurtuluşla birlikte başta Ankara olmak üzere yurdun dört bir köşesine birer meşale gibi okullar dikilmeye başlandı. Kurtuluş savaşı sonrasında Ankara'da 1923'te açılan ilk yüksek okul, Harp okulu oldu.Onu 1925 yılında kurulan Hukuk Mektebi izledi. Henüz medeni kanun alanında bir değişiklik yoktu ama bir Hukuk Mektebi açılmıştı bile.

Ankara'da yüksek okulların sayısı hızla arttı. 1925 yılında Musiki Muallim Mektebi, 1927'de Gazi Orta Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü kuruldu. Bu hızlı okullaşma kısa sürede Ankara'yı bir kültür merkezi haline getirdi. Okullaşma bütün hızıyla sürerken giderek çeşitlenmeye başladı, 1933 yılında, Türkiye tarımının geliştirilmesinde büyük umutlar bağlanan Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü faaliyete geçti. Bu Enstitü 1948 yılında Ankara Üniversitesi'ne bağlandı ve Ziraat Fakültesi adını aldı. Zamanla tabiî ilimler, veteriner, ziraat sanatları ve orman bölümleri açıldı.

1934 yılında Milli Musikî ve Temsil Akademisi yine Ankara'da kuruldu. Böylece bugünkü konservatuarın temeli atıldı. 1935 yılında, İstanbul'daki Mülkiye Mektebi'nin adı Siyasal Bilgiler Okuluna çevrildi ve Ankara'ya taşındı, Aynı yıl Ankara'da Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi açıldı. 1925 yılında kurulan Ankara Hukuk Mektebi de Hukuk Fakültesi adını aldı. 1937 yılında Ankara'da bir Tıp Fakültesi kurulması kararlaştırıldı ancak 2.dünya savaşı çıkınca fakültenin kuruluşu 1945'e kaldı. Aynı problem Ankara'da açılması kararlaştırılan Yüksek Teknik Okulu'nun da başına geldi. 1943 yılında Ankara'da Fen Fakültesi kuruldu.

Bundan Ötesi Eğitim Meselesi

Atatürk'ü Milli Mücadele ve Cumhuriyet döneminde en yakından izleyen isimlerden biri gazeteci yazar Falih Rıfkı Atay oldu. Daima Atatürk'ün Sofrası'nda yer alan Atay, adetâ o döneme tanıklık etti. Yapılan işleri yakından izledi ve dönemin durumunu anlatan en iyi yazarlar arasında yer aldı, Atay'a göre Atatürk, medeni kanunu kabul edip laik anlayışı hakim kıldıktan sonra bütün ağırlığını eğitime verdi:

''Cumhuriyetin kuruluş devrinde bir asırdan beri devam eden medeniyet mücadelesinin kesin zaferi medeni kanun ve laiklikle kazanılmıştır... Türk milletinin bir 20'inci yüzyıl topluluğuna doğru tekamül etmesi için, artık hiçbir engel kalmamıştı. Bundan ötesi eğitim meselesi idi...''

Mustafa Kemal eğitim alanında neler yapılması gerekliliğinin kararını vermişti. 3 Mart 1924'te Hilafeti kaldırdı. Aynı yıl Nisan ayında Şeriye Mahkemeleri kalktı, adalet birliği sağlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim birliği kuruldu. Şeriye Vekalet kaldırıldı. 1925 Ağustos'unda şapka devrimi, 1925 yılının Kasım ayında tekkelerin kapatılması, bir yıl sonra da medeni kanunun kabulü; nihayet 1928'de Anayasa değişikliği ile devletin laikleştirilmesi ve yine aynı yıl latin yazısının kabul edilmesi. Demek ki ''inkılap devri'', Cumhuriyetin ilanını başlangıç olarak alırsak 29 Ekim 1923'ten 3 Kasım 1928'e kadar 5 yıl sürmüştür.

''... Hiçbir devlet kurucusu Atatürk kadar 'eğitim konusunun hayati önemi'üzerinde durmamıştır. 'Cumhurbaşkanı olmasaydım Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim', diyen O'dur

Bir Okul Ziyareti ve...

Atatürk'ün en büyük zevklerinden biri okulları ziyaret edip, öğrencilerle konuşmaktı. Bu sayede verilen eğitimi inceleme, Cumhuriyeti emanet edeceği gençlerindüşüncelerini öğrenme fırsatı bulurdu. Öğrenciler arasındayken adeta gençliğini yaşar, kendini yenilenmiş hissederdi.

1933 yılının Haziran ayında Ankara Erkek Lisesi'ne ziyareti de bunlardan biriydi. Ankara Erkek Lisesi, Numune Hastanesi'nin karşısındaki tepenin üzerinde şimdiki Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nin arkasındaki Ankara'ya hakim olan tarihi bir binadaydı. Okulun tatile girmesi için artık gün sayılıyordu. Lise son sınıf öğrencileri bakalorya denilen bitirme sınavlarının heyecanı içindeydiler.

O sıcak Haziran gününde Atatürk yanına Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey'i, Nuri Conker'i, Ali Kılıç'ı, Başyaverini ve Afet İnan'ı alarak öğleye doğru Ankara Erkek Lisesi'ne gitti.

Aslında bu tarihi binaya ilk gidişi değildi. Yıllar öncesini anımsadı. 27Aralık 1919'da Sivas'tan Ankara'ya ilk geldiği zaman gaz lambalarının aydınlığında halka burada seslenmişti. O yüzden bu binayı çok seviyordu. Bir süre Milli Eğitim Bakanlığı da çalışmalarını bu binada sürdürmüştü.

Herkes büyük bir heyecanla Çankaya'dan gelen misafirleri karşıladı. Atatürk, tarih sınavının yapıldığı salona girmek istedi. Tarih öğretmeni Samih Nafiz Tansu'ydu. Sınavda tarih öğretmeninin yanı sıra çeşitli yerlerden gelmiş öğretmenler de bulunuyordu.

Heyet sınav salonunda yerini aldı ve sınav başladı. Olay sıradan bir sınav olmaktan çıkmıştı. Artık sınavı yapacak olan hocaları değil, ülkenin tarihini yeniden yazan bir ''Önder'' di. Öğrenciler ellerinde hazırladıkları tezlerle sınav salonundan tek tek içeriye girmeye başladılar. Atatürk tezlere bakıyor sonra da öğrencilere sorular soruyordu.

O gün sınava giren öğrencilerden birinin adı Aydın'dı. Tezini verdikten sonra Atatürk sordu, Aydın yanıtladı. Harita üzerinde açıklamalarda bulundu. Atatürk aldığı yanıtlardan son derece memnundu. Tarih önemli bir konuydu O'nun için.Cumhuriyet gençlerinin de tarihi iyi özümsemesi ve tahlil etmesi gerektiğine inanıyordu. Şimdi karşısında bu inancı gerçekleştirmiş bir lise öğrencisi duruyordu. Soruları bitince Aydın'la konuşmaya başladı:

- Sen ne olmak istiyorsun?

- Su mühendisi Paşam.

- Herkes su mühendisi olabilir, seni tarihçi yapalım ne dersin?

- Ailece böyle karar verdik, bunu değiştirmek için anne ve babamın rızasını almak lazımdır Paşam.

- Aferim; bravo Aydın, pekiyi. O halde onlarla görüş, benim teklifimi de söyle, sonra gel Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey'e kararını bildir.

Aydın heyecanla dışanya çıktıktan sonra Atatürk, Milli Eğitim Bakanı'na döndü ve ''Bravo bu çocuğa, bu daha şimdiden öğretmen olmuştur, insan onu güvenerek bir orta okula öğretmen olarak gönderebilir, bu çocuğu takip edelim'' dedi.Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Aydın'ın bir takdirnameyle ödüllendireceğini söyledi. Atatürk itiraz etti; ''Takdirnameden ne çıkar, daha başka bir şey yapmalı, tahsile göndermeli, Amerika'ya gönderip çocuğun çalışmasına bir değer katalım'' dedi.

Atatürk çok keyiflenmişti, o gün geç saatlere kadar Ankara Erkek Lisesi'nde kaldı.

Akşam Dışişleri'nin Ankara Palas'ta Balosu vardı. Saat ilerleyince bu balo hatırlatıldı Atatürk'e. Atatürk okulda öğrenci ve öğretmenlerle kalmayı tercih etti. O gün 50'ye yakın öğrencinin sınavına girdi. Tarih öğretmeni Samih Bey'e de teşekkür etti.

Cevaplarıyla Atatürk'ü sevindiren ve Türkiye'nin geleceği açısından umutlandıran Aydın, Atatürk'ün arzusuyla yüksek öğrenimini tamamlamak için Amerika'ya gönderildi. 1942 yılında Amerika'da Harvard Üniversitesi'nde doktorasını tamamladı. Sonra Türkiye'ye döndü. Bilim Tarihi dalında Dünya'da ilk doktora derecesini alan Aydın Sayılı o gün Atatürk'ün sorularına eksiksiz cevap veren Ankara Erkek Lisesi öğrencisi Aydın'dan başkası değildi. Ordinaryüs Prof Dr. Aydın Sayılı Cumhuriyetin yetiştirdiği bir bilim adamı olarak, hep Cumhuriyet için yaşadı.

Atatürk'ün Öğretmenlik Mesleği İle İlgili Sözleri

"Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir."

"Dünyanın her yanında Öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve saygıdeğer kişileridir."

"Öğretmenler; ben ve arkadaşlarım sarsılmaz imanla sizi izleyeceğiz ve sizin karşılaştığınız bütün engelleri kaldıracağız."

"Öğretmenler! Cumhuriyet sizden düşünceleri özgür, vicdani özgür, kültürü özgür kuşaklar ister."

"Öğretmenler! Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve terbiyecileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır."

"Öğretmenler! Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ordularınız için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam ettireceksiniz ve mutlaka başaracaksınız.

 
Toplam blog
: 28
: 4265
Kayıt tarihi
: 06.12.07
 
 

74 Eskişehir doğumluyum, Eskişehir'de yaşıyorum. Eskişehir Anadolu Lisesinde kimya öğretmeni olarak ..