Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '11

 
Kategori
Siyaset
 

Atatürk ilkelerini ve Cumhuriyeti yok etmenin yollarında…

Atatürk ilkelerini ve Cumhuriyeti yok etmenin yollarında…
 

Öner Samanlı diyor ki; Facebook'ta; "Ulusal Şahlanış Hareketi'ne sende katıl!


HAYATA BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRECEK SİYASİ BİR YAZI OKUMAK İSTER MİSİNİZ, ÜSTELİK PARA PUL ÖDEMEKSİZİN, SADECE ON DAKİKA VAKİT AYIRMANIZ YETERLİ… 

Atatürk İlkelerini Ve Cumhuriyeti Yok Etmenin Yollarında…. 

Atatürk ilkeleri, bilindiği üzere altı temel üzerinde kurulmuştur. 

Temel dayanağı ise ulusun karalılığında ve koruyuculuğunda uygulanır olmasındadır. 

‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ söyleminin sahibi Mustafa Kemal Atatürk, için bütün büyük akımların ideolojilerin ve hatta dinlerin dayandığı ilkeler aslında tektir. 

Mustafa Kemal Atatürk, her türlü eylem ve girişimlerin bilimsel esaslara göre yapılmasını zorunlu kılan kuralları, Türk Ulusunun önüne doğru yol göstericiliği çerçevesinde koymuştur. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün, dinimizin kurucusu Yüce Peygamberimizin görüşleriyle de örtüşen birçok söylemleri bulunmaktadır. 

Hazreti Muhammed diyor ki: “Bilim Çin’de bile olsa gidin alın.” 

Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” 

Arasında sizlerce bir fark var mıdır? Dilerseniz, daha da ileriye gidelim. Dinimizin Yüce kurucusu diyor ki: “Komşunuz açken siz tok yatmayınız.” 

Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: “Halkçılık.”  

Ne demektir Halkçılık?  

Halkçılık; Devletin yapacağı hiçbir eylem ve uygulamanın halkın veya milletin aleyhine olamayacağı ilkesidir.  

Onun için Mustafa Kemal Atatürk, kapitalizmi ve kapitalizmin büyük sermaye kaynağını oluşturan “enflasyonu” yasaklamıştır. Çünkü enflasyon halkı ezen, emperyalist sermayenin en büyük taktiği ezici bir manevrasıdır. Bunun altına ve boyunduruğuna giren ülkeler daima dış güdümlü emperyalist sermayenin esiri olmuşlardır. 

Mustafa Kemal Atatürk, ilkeleri ve dinimizin kuruluş ilkeleri uzun bir tarih sürecinde yok edilmek amacıyla Haçlılar tarafından üstünde en çok düşünülen konulardan birisi olmuştur. 

Tarihsel süreçlerde, 13 Haçlı Seferi de, dinimizin ve Türk Milletinin varlığının sona erdirilmesi için yapılmıştır. Bu tarih gerçeğini hiçbir zaman unutmamak durumundayız. 

Bu nedenle de bugünlerin Avrupa Birliği hareketi içerisinde ki konumumuzu çok iyi değerlendirerek, Cumhuriyet’imizin temel prensiplerini yıkıcı bu yaklaşıma karşı, ülkemiz yurttaşları olarak çok uyanık olmak zorundayız. 

Son zamanlarda Başbakan Recep Tayyib Erdoğan, meydanlarda Alevilere ait olduğunu iddia ettiği bir sözü irdelemektedir. 

“Eline, beline, diline hâkim ol.”  

Bir sözü değerlendiren kişinin kesinlikle o sözün içeriğinin üstesinde ve değerinde olması temel koşuttur. 

Bu nedenle de, dinsizin eline ister Kuranı Kerimi, isterse de İncil’i almış olması, yahut da inanlılar için kutsal olan bu kitapları yere savurması hiç de önemli değildir. Dindar için ise bu eylem asla düşünülemeyecek kadar uzaklardaki bir olgudur.  

Bir başka önemli durum da; Bu sözün, aslında tüm Türk Milletine ait olduğudur. Sözün, salt Alevi yurttaşlarımıza mal edilmesi yanlıştır. 

“Eline, beline, diline hâkim ol.”  

Söyleminin anlam içeriğini açıklayacak olan kişinin asla ve asla Başbakan Recep Tayyib Erdoğan gibi, bi-taraf olması ayrıca yakışık da değildir. 

“Eline, beline, diline hâkim ol.” Söylemini anlamlandırırken, Başbakan Recep Tayyib Erdoğan; İnsanları kişisel mahremiyete ve dikkate sevk edici bir öğreti gibi anlamlandırılma yoluna girmiştir. Ona göre, toplumsal zaaflardan bu öğreti ile toplum bireyleri uzaklaştırılmak istenilmektedir. 

Oysa: “Eline, beline, diline hâkim ol.” Anlamı itibarıyla Başbakanca açıklandığı gibi asla ve asla değildir. Başbakanın, açıklamasından çıkartılacak sonuca bakılırsa; Anadolu insanının yani Türk Kültürü ve dini mahremiyeti ve ahlaksal tarzı biraz zayıftır. 

“Eline, beline, diline hâkim ol.” Bunun için söylenilerek insanların önüne bir hudut çizgisi çekilmiştir. Bu durum ona göre aslında bir kurallar manzumesinin devamıdır. 

“ELİNE, BELİNE, DİLİNE HÂKİM OL.”  

Söylencesinin ardındaki esas anlam gerçeğini ilk kez bu makale ile sizlere, 16 yılını günümüz itibarıyla tamamlamış bir Atatürk Sitesi olan; http://www.ataturksitesi.com kurucusu ve editörü, otuz yıllık yazar eğitimci, inanlı bir Türkiye yurtseveri olarak yorumlamak istiyorum. 

“Eline, beline, diline hâkim ol.”  

“El” sözünden başlayarak,  

El= Ülkedir. Toprağına vatanına ülkene sahip ol demektir.  

“Bel” Gelecek nesillerdir. Gelecek nesillerinize zarar verecek işler yapmayın demektir… Gelecek kuşaklarını neslini devam ettirecek olan yegane varlığın olan “Türk Gençliği”ni kırk sülalesinin bile ödeyemeyeceği borçlara boğma, boğdurma demektir. 

“Dil” ise güzel Türkçemizdir. Türkçene sahip ol demektir. 

Ama Sayın Başbakan bunları siyasi çizisi ve misyonu gereğince anlamak istediğince ve değişik şekilde yani yanlış yorumlamıştır. 

Eline hâkim ol, hırsızlık yapma! 

Beline hâkim ol, belden aşağı işlerle uğraşma, ahlaksızlık yapma anlamımda kullanmıştır. 

Diline hâkim ol, deyişini ise küfür etme, yalan söyleme anlamımda olduğunu ileri sürmüş ve bu anlamda kullanmıştır. 

Söyleyene bak!  

Arifine bak ki, tarifini al! 

Karpuzun kelek mi şelek mi olduğunu anlaman için kesmeye hacet yoktur!  

Benzeri sözlerimiz de bizlere atalarımızdan intikal eden yansımalar değil midir? 

“Eline, beline, diline hâkim ol.” Söylemini Başbakan gibi açıklamalarda bulunanlar ancak ve kesinlikle, Türk milletini az bilen, az tanıyan; Türk milletinin kültüründen az nasibini almış kimselerin sözleri olabilir. 

Çünkü Türk Milleti o anlamda eline de beline de diline de fevkalade sahip bir toplumdur. Bugün İslam aleminin merkezi olan “Arap” ülkelerinde ve Ortadoğu’da ki belden aşağı mevzulara odaklı toplumsal sorunların ve suçların en az olduğu ülke Türkiye’dir. 

Özellikle, son yıllarda Türklük kavramımız ve Ulus bilincimiz üzerine oynanan emperyalist oyunlarla, Türklük benliğimizden uzaklaşır durumlardayız. 

Bunun yanı sıra, Türklüğü savunmanın yegane temsilciliklerine soyunmuş gibi bir izlenim oluşturanların da, sözde isimlerinin başlarında “Milliyetçi” “Ülkücü” gibi kavramları önselleştirmeleri sonrasında, millet fertlerinin siyasi misyonlarca dikkat çekici bir mecraya sürüklenir olması, milletin bağrında derin hezeyanları açmakta ve milleti bir bölünmenin eşiğine doğru hızla sürüklemektedir. 

Siyasi ve ideolojik arenalarda eline hâkim olamayıp çalan, beline hâkim olamayıp tecavüz eden, diline hâkim olamayıp yalan söyleyenler bu münasebetlerle oldukça çoğalır olmuşlardır.  

Çünkü bu siyasi ve ideolojik arenalar sık sık çıkartmış oldukları af yasalarıyla bu tür densizleri toplum arasına yeniden salmayı ve siyasi rantlarını çoğaltmayı yeğlemektedirler. 

Düşünebiliyor musunuz? Ailenizin bir ferdine eline, beline, diline sahip olmayan saldırıyor, çalıyor, tecavüz ediyor ve hatta öldürüyor, sonrası süreçte almış olduğu hukuki cezasını, siyasiler siyasi rantları, oyları oy uğruna af ediyorlar. 

Öncelikle ve öncelikle, siyaset ve siyaset politiği ile ilgili olanların, ne derecelerde , “Eline, beline, diline hâkim ol.”duklarından, kıstasların nerelerinde bulunduklarından emin olan bir toplum olabilmeyi istemekte büyük bir yarar vardır. 

Gelelim yazımızın başlığına koyduğumuz. “Atatürk İlkelerini Ve Cumhuriyeti Yok Etmenin Yolları” başlığımıza. 

Neden mi, bu başlığı koyduk? 

29 Ekim 1923’ten sonraki her süreçte ve bugünlere gelinene kadar, Türkiye Cumhuriyetini yıkmak üzere yola çıkan dâhili ve harici bedhahların hedefteki ilk işleri Atatürk İlke ve Devrimlerini yok etmektir. 

Cumhuriyetimizin, ana ilkelerini yok etmek ve Türk Milletinin gücünü kuvvetini parçalayarak dünya üzerinden, Türkiye’yi silmektir.  

Atatürk ilkelerinden en önemlisi bilimin rehberliğindeki ulusal ekonomi devletçi bir yönetimle desteklenerek gümrüklerle korunan bir iç piyasada tarım, ziraat, hayvancılık ve sanayinin gelişimi modelidir. 

Milli paranın kudretini beynelmilel saldırılara karşı korunması, ekonomik ve bütçe faaliyetlerinin TBMM adına Sayıştay’ca denetlenmesi, (Tevhid-i Tedrisat) Milli Eğitim Bakanlığı dışındaki tüm özel eğitim kurumlarının devletleştirilmesi gibi her biri diğerinden çok önemli hususlar, şimdi ayaklar altındadır. 

AKP, bunların hepsini mahvetmiştir dersek haksızlık yapmış oluruz. AKP Türkiye’de iktidar olduğu süreçlerde hazıra konmuştur.  

Demokrasimizin kırılma noktası olan 1957’lerde çıkarılan “Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunun” ile her şeye başlangıç yapılmıştır.  

Bugün ulaştığımız noktayla da, artık kapitülasyonlar dönemine girdik denilebilir.  

AKP; “Atatürk İlkeleri Yok Edilmişken İktidar Olmuştur.” 

AKP’; ‘Durmak yok, yola devam’ diyerek, Atatürk ilkelerini sadece tamamen yok etmek üzere yola devam etmiştir yolun kapalı kısımlarının daha da önünü açmıştır. 

Atatürk ordusunu, eğitimini, bütçesini, kabotaj hakkını yok etmekle işi taçlandırmıştır…  

Onun için bu (12 Haziran 2011) seçimlerinde, Türk Milletinin işi zordur.  

Ama Milletimiz için zorluk yoktur. 

“Hattı Müdafaa Yoktur Sathı Müdafaa Vardır. O Satıh Bütün Vatandır” ilkesi milletimizin bir yaşam ilkesidir artık. Onun için zorluklarımız asla ve asla ki olmamalıdır. 

Türk Ulusu olarak; “ULUSAL ŞAHLANIŞ” a kalkarak, İlk hedefimiz “Ulusal egemenliğe yeniden dönmektir, ileri!...” diyebilmemizle örtüşerek, “ULUSAL ŞAHLANIŞ HAREKETİ” miz, taçlandırılmalıdır. 

Atatürk ilkelerinin yok edilmesine ve yerine kapitülasyonların, yani uluslararası sermayeye köle edilmemizin ikame edilmesine Türk Milleti ivedi olarak dur demelidir! 

Türk Milleti sandığa gidecek ve tarihi görevini yapacaktır. 

Yani “dâhili ve harici bedhahlardan” egemenliğimizi geri alacaktır. 

İşte o zaman, “İDO” da, Mersin, İzmir Limanları da, Pektim, Tüpraş, Ataş’ta, Petrol Ofisi, Sümerbank, Etibank, Contorium ve Bor kaynaklarımız ve diğerleri olan ulusal sermayelerimiz servetlerimiz de satılmamış olabilecektir. 

Sizde mi “Bir ihtimal daha var, oda ölmek mi diyenlerdensiniz?” 

Haydi o zaman gelen zaten gideni aratacağına göre, “Ulusal Şahlanış Hareketi’nin Bayrağını Göndere Çekmeye… 

Sarıklı ve çarıklılardan müteşekkil, AB ve ABD taraftarı emperyalistleri, 9 Eylüldeki gibi denizlere dökmeye… 

Yürek ve bilek meselesi bunlar, baylar ve bayanlar… 

Yürek ve bilek meselesi öyle değil mi ? 

Korkunun ecelinize faydası olamayacak biliniz ki! 

Saygılarımla. 

Prof. Dr. Öner SAMANLI 

ULUSAL ŞAHLANIŞ HAREKETİ 

Yukarıdaki makalemiz; 

CUMHURİYETÇİ ULUSAL HAREKET Blog sayfasında da aşağıdaki linkle yayındadır.  

http://cumhuriyetciulusalhareket.blogspot.com/ 

Not: 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince fikir ve görüşlerim ile makalelerim, telif hakları yasasına tabi olup, alıntı yapmak isteyenlerin lütfen yazılarımın linkini ve isim soy ismimi sayfalarındaki alıntının altına dipnot olarak koymaları kaydı şartı ile kaynakça kullanmalarında sakınca bulunmamaktadır. Aksi davrananlar hakkında suç duyurusunda bulunulacaktır. 

 
Toplam blog
: 295
: 3087
Kayıt tarihi
: 22.08.08
 
 

Prof.Dr. Öner Samanlı, yıllarını eğitim ve öğretim faaliyetlerine adamış, birçok bilimsel makalen..