Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Atatürk korunmalı mıdır? Neden ve kimden?

Atatürk korunmalı mıdır? Neden ve kimden?
 

Sonsuza dek yüreğimizdesin Atam!


Basit bir cevap: Hz. Muhammed ne kadar korunmalıysa, Atatürk de o kadar korunmalıdır!

Atatürk ile Hz. Muhammed aynı kefeye konulamaz, denilebilir. Neden konulmasın ki?

Benim yarı cahil ülkemde, yıllarca hor görülen, eğitimsiz bırakılan halkı, süründüğü yerden kaldırıp ayağa dikmiş, layık olduğu saygınlığa eriştirmiş, hiçbir mecburiyeti olmadığı halde Cumhuriyet gibi halkın kendi benliğine dayalı idareyi getirmiş; üstelik “bilimin temsilcisi” olmuş birini nasıl yan yana koymam!

Atatürk bilimin temsilcisi ise; Hz. Muhammed de Tanrının temsilcisidir, öyle mi?

Peki, Tanrı kimdir?

Bizzat bilimin ta kendisi değil midir Tanrı?

Matematiğin “altın oran” dediği doğadaki emsalsiz bileşenler ve sayılara baktığınızda Tanrıyı görmüyor musunuz?

Sadece bizim güneş sistemimizdeki ince değil; hassasiyet ötesi denge ve düzene baktığınızda Tanrıyı görmüyor musunuz?

Kendi genetik oluşumunuzda ve aynı şifrelerin ardı ardına takip edişindeki mucizevi gerçeklikte Tanrıyı görmüyor musunuz?

Öyleyse Tanrı bilim değil de nedir?

Ne diyordu M. Kemal: “Hayattaki en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” Çünkü Tanrıya giden yolun rehberi bilimdir!

Bir gün bilim tüm soruların yanıtlarını bulduğunda; karşısındaki şüphesiz gerçek, Tanrı olacaktır.

Bir şey söyleyeyim mi size? Bu kadar büyük bir güç olan Tanrı’nın, kadının saçıyla, erkeğin sakalıyla ilgilendiğini de hiç sanmıyorum!

Gelelim dini inanışları koruma ve Ata’yı koruma kanunlarına:

Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre, hatta doğrudan Türk Ceza Kanunu 122, 125, 158. maddelerinde, kişilerin dini inançlarına hakaret edilmesi, dinin kişi ve/veya kurumları aldatmak için alet edilmesi vs. suç olarak nitelenmektedir. Yani dolaylı olarak dini kavram ve değerler koruma altına alınmıştır.

Geçiniz tüm bu koruma maddelerini, laiklik başlı başına dini, yani insanların inançlarını korumaktan başka nedir? Laikliğin aslında dini değerleri koruma altına alan bir güç olduğunu da anlayamayan zihniyetler, Ata’yı nasıl anlasınlar, değil mi? Yoksa anlamak işlerine gelmiyor olabilir mi?

5816 sayılı Atatürk’ü koruma kanunu:

Atatürk’ü koruma kanununa neden ihtiyaç duyulduğunu kronolojik sırayla görelim:

Yıl 1930.

Yer Ankara’nın Çubuk ve Keskin ilçeleri ile Çankırı Şabanözü

Kemal Pilavoğlu isimli bir şahsiyet türüyor. Zat-ı muhterem güya rüyasında Ahmed Et Ticani’yi gördüğünü ve kendisine bir tarikat kurma ruhsatı verdiğini söyleyerek Ticani tarikatını kuruyor. Tarikat yavaşça büyüyor ve müritler çoğalmaya başlıyor.

Yıl 1943

Yer Ankara

Kemal Pilavoğlu ve 188’e varan müridi tarikat faaliyetleri suçundan mahkemeye veriliyorlar ancak kısa bir süre sonra serbest bırakılıyorlar.

Yıl 1949

Yer TBMM

Tarikat kurucusu ve müritleri bu kez; "heykel puttur", "laiklik dinsizliktir", "Hilafeti kaldıran Atatürk mel'undur", sloganları ile tekrar ortaya çıkıyor, TBMM genel kurulunda Arapça ezan okuyorlar.

Yetmiyor…

Asıl amaçları Atatürk Türkiye’sini bir kaos ortamına sürüklemek olan bu aciz zihniyetin mensupları, Atatürk heykellerine saldırmaya başlıyorlar. Ellerine geçen her türlü kesici, kırıcı aletlerle Atatürk heykellerini kırıp parçalıyorlar.

Sonuç: Dönemin iktidarı Celal Bayar, 5816 sayılı Atatürk’ü koruma kanunu çıkarıyor. Pilavoğlu ve müridleri, kanun uyarınca 5 Mart 1952'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde mahkum oluyorlar.

Şimdi özel dikkatinizi rica ediyorum:

Yıl 1960. Mayıs sonrası.

Yer: Bozcaada

İhtilalden sonra Bozcaada’ya sürülen Kemal Pilavoğlu tarikat şeyhliğini de, tarikata hizmet mantığını da unutuyor. Ama başka bir şey yapıyor:

Bozcaada’da, “Şarap üretmek günahtır, üzümlerini şarapçılara verenler cehennemde cayır cayır yanar" diyerek; sürgün edildiği adadaki Müslüman bağcılara salma salıyor(!) Adadaki şarap imali yapan Rumlar, Müslüman bağcılardan üzüm alamayınca kendi bağlarını da, mal mülklerini de yok pahasına satarak adadan ayrılıyorlar.

Bilin bakalım onca bağı-bahçeyi, evi-barkı yok pahasına kim satın alıyor? Elbette Pilavoğlu!

Ve pekmezcilikten servet ediniyor.

Fakat ister ilahi tecelli deyin, ister mazlumun âhı deyin, günün birinde aynı yerde karısının şikayeti üzerine üç erkek sübyana tacizden yakalanıp tekrar yargı önüne çıkıyor! (Ne ilginç değil mi?) Üzmez’le bir akrabalıkları var mı bilemiyorum(!)

Ben, manevî miras olarak hiç bir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır.” diyerek; bağnazlıkların, hurafelerin ve karanlığın kapılarını kapatıp; müreffeh ve aydınlık geleceğe ışık tutan Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, aslında bir koruma kanununa ihtiyacı olmaması gerekirdi…

Ne var ki; ülkemiz hali hazırdaki Ticanilerle baş edemezken bu kez de AB uyum hikayeleri gereği “Atatürk’ü koruma kanununu kaldırmalı mı” sorusu ile baş başayız! Hatta az daha ileri gidip; devlet dairelerindeki Atatürk resimleri indirilmeli diyebilecek küstahlığa hazidirler!

Soru: Bir yanda laikliğe saldırılar devam ederken; diğer yanda Mustafa Kemal’i küçük düşüren, hor gören güya dini yayınlar yapılırken, üstüne üstlük Mustafa Kemal idealinin verildiği kışlalar taşa tutulurken, Atatürk’ü koruma kanununu nasıl kaldırabiliriz?

Ülkeler insanlar gibidir. Onları beyinleri ve yürekleri ayakta tutar. Bu ülkenin beyni Mustafa Kemal ideali, yüreği ise onu sonsuza dek korumaya and içmiş Türk gençliğidir.

Kısaca: İslamın lideri Hz. Muhammed'e bir laf gelince tüm İslam dünyası ayağa kalkıyorsa; Mustafa Kemal'e bir laf edildiğinde de tüm Mustafa Kemal sevdalıları ayağa kalkacaktır!

Ey sonsuza geçmiş Atam! Hangi ahval ve şerâit içinde olursa olsun, vazifem, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğumuz kudret milletimizin aydınlık bakışında mevcuttur!

Ticani Tarikatı ile ilgili kaynak: http://gokcebayir.net/

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..