Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Atatürk'ü anlamak ve anlatmak

Atatürk'ü anlamak ve anlatmak
 

Atatürk ve Cumhuriyet(*)

“Aziz Vatandaşlarım,

Cumhuriyet, Türk Milletinin refah ve yükselmesi yolunda asırların görmediği başarılara erişti. Milletin eğilimlerini ve ihtiyaçlarını bularak ve öğrenerek onun refah ve gelişmesi sebeplerini gerçekleştirdi. Cumhuriyetin az zamanda elde ettiği sonuçlar Cumhuriyet yönetiminin milletimize hazırladığı geleceğin daha ne kadar parlak olduğunu tahmin etmeğe yeterlidir. Asla şüphe yoktur ki, Cumhuriyetimizin gelecekteki evlatları bizden daha çok refah içerisinde ve mutlu olacaklardır...” (1 Kasım 1927)

Mustafa Kemal (Atatürk)

Türk Milleti için Atatürk, bir düşüncedir, bir ruhtur. Varlığını korumak, geliştirmek, devam ettirmek için bir kaynaktır, bir hedeftir. Türk Milleti için” “Atatürkçü Düşünce” bir hayat tarzıdır. Atatürkçü Düşüncenin meydana getirdiği kültür çevresi, bu yüce milletin hürriyet içerisinde, bağımsız yaşaması için vazgeçemeyeceği birlik, bütünlük ve medenilik ortamıdır. Kısaca, Atatürk; düşünceleri, fikirleri, davranış ve eylemleri, uygulamaları ve hatta uygulayamadıkları ile Türk Milletinin ebedilik, refah ve mutluluk şartıdır, simgesidir.

Türk Milleti için Cumhuriyet, yalnız bir hükümet, bir devlet veya siyaset bilimcilerinin ve hukukçuların yorumuyla Anayasal bir model değildir. Cumhuriyet, Türk Milleti için bir hayat tarzıdır. “Türkiye Devleti bir cumhuriyettir” Anayasa maddesi, bu hayat tarzını açıklar. Millet, binlerce yıllık tarihi gelişimin, mücadelelerinin sonunda varlığını ancak Cumhuriyet denilen hayat tarzı içerisinde bulabilmiş ve bu hayat tarzı içerisinde koruyup, geliştirebileceğini kanıtlamıştır.

Türk Milleti için “Atatürk” ve “Cumhuriyet” birbirini tamamlayan, bütünleştiren iki deyim, iki kurum olarak görülür. Bir başka deyimle “Atatürk” ve “Türkiye Cumhuriyeti” eş anlamlı iki deyim, iki kavram gibi zihinlere, ruhlara, hislere ve uygulamalara girmiştir. Ne Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti olmadan düşünülebilir, anlaşılabilir, anlatılabilir; ne de Türkiye Cumhuriyeti, Atatürksüz düşünülebilir, anlaşılabilir, anlatılabilir ve hatta gerçek yerine konulabilir. Cumhuriyet, Milli bir devletin var oluş nedenini ortaya koyar, ona şekil ve nitelik kazandırır, ruh verir. Türk toplumu, millet mücadelesini; üzerine hür ve bağımsız yaşayabilecek bir vatan için başlatmış, dış ve iç düşmanlarına karşı kazandığı zaferleri ve sonuçlarını Cumhuriyetle güvence altına alabilmiştir. Yüce Atatürk’ün önderliğinde kurduğu devletin temel özelliği; Milli devletin, ancak ve ancak Milletin varlığı, hak, söz ve eylem hakkına sahibiyeti ve geleceğini yalnız kendi iradesine bağlama azim ve kararlılığında görülür. Türk Milletine bu gerçeği gösteren, açıklayan, anlatan ve uygulamaları ile kanıtlayarak onu, medeni bir dünyanın medeni bir unsuru olma yoluna yönlendiren Atatürk’tür. Millet için Atatürk belirtilen sebeplerle ebedidir, varlığını korumanın, geliştirmenin güvencesidir.

Cumhuriyet; Türk tarihinde, Türk’ün açtığı bir devirdir. 7 Şubat 1924 günü Yüce Atatürk bu gerçeği şu şekilde açıklamaktadır: “Milletimiz demokratik bir hükümet kurmak sayesinde düşman ordularını imha etti. Vatanı istiladan kurtardı. Kahraman ordumuzun şehamet meydanlarında kazandığı zaferi siyaset alanında da etkili kıldı. Türkiye’nin yeni yönetimi uygulamalarıyla, başarılarıyla yeni esaslarını tanıttıktan sonra cihanca bilinen ve anılan unvanıyla varlığını belirledi ve açıkladı. Bazılarının görüş ve yorumlamak istedikleri gibi, geri dahi gitmesi muhtemel bir bekleme, bir kararsızlık durumunda bulunmadığını kanıtladı. Türk Tarihinde Bir Cumhuriyet Devri Açtı.”

Cumhuriyetin Nitelikleri

Cumhuriyetin nitelikleri, Anayasalara ve kanunlara girmeden önce, Türk Milletinin vicdanında, “milli hissinde”, sağduyusunda yer almış ve açıklanmıştır.

– Her şeyden önce, Cumhuriyet Türk Milletinin doğasında, binlerce yıllık kültüründe, örf ve adetlerinde mevcut olan bir hayat tarzıdır. Doğuştan hür olan insanın, hürriyet içerisinde hayatını sürdürmesi, hürriyetinin korunmasını varlığı ile eş tutması, bunun içinde koruyucu esaslara ve bir yönetime ihtiyacı en eski Türk toplumlarından başlayarak çağlar boyu devam etmiştir. Türk toplumlarında yönetimin hemen her kademede ve düzeyde “danışma-tartışma-karar” mekanizmalarından geçmesi ve İslâmiyet’in kabulü ile “meşveret” usulünün bir anlamda” devlet kuralı” şeklinde ortaya çıkması da “Cumhurun-halkın” yönetiminde vazgeçilemez bir ilkeyi geliştirmiştir. Özetle; Cumhuriyet, Türk toplumları için yabancı bir hayat tarzı değildir.

Yüce Atatürk, bu tarihi gerçeği şu şekilde açıklamıştır. “Türk Milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.”

– Cumhuriyetin temel bir niteliği de “Milletin kendi kendini yönetmesi”, “kendi kaderine hakim olması” bir başka anlamda “Hükümet” olmasıdır. Bu niteliği Yüce Atatürk; “Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükûmet Millettir ve Millet Hükümettir. Artık hükümet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır.” şeklinde açıklamaktadır.

– Cumhuriyetin kendine özgü niteliklerinden biri de demokrasi sisteminin bütün özelliklerine sahip bulunmasıdır. Gerçekte Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir yöntemle yapılan millet mücadelesinin sonucu olarak doğmuştur. Demokrasi sisteminin en çağdaş ve mantıki imkânlarına sahip kılınarak oluşmuştur. Bu yaklaşımla Atatürk, 1933 ve 1930 yıllarında konuyu şu şekilde özetlemiştir: “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile yönetilen devlet şekli demektir...”, “Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve mantıki uygulamasını sağlayan hükümet şekli, Cumhuriyettir...” Bu konuda ülkemizin geçen son kırk yıla yakın döneminde, demokrasi düşünce ve kavramı hakkında çıkarılan kavram kargaşası ve sanki Türkiye’de kurulan rejim veya sistemin başka bir şeymiş gibi, demokrasi havarilerinin konuları saptırmaları, hedefleri karıştırmalarının dikkatle izlenmesi sonucunda cumhuriyetimizin temel niteliklerinin henüz birçok çevrelerce anlaşılmadığını göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarından başlayarak demokrasinin bütün imkânlarına, yeteneklerine sahip kılınmıştır. Uygulamada ülkemizin şartlarına, toplumumuzun durumuna göre görülen bazı eksiklikler zamanla giderilmiştir. Bugün konu uygulamaya değil sistemin özüne yönelmiştir. Ve “Demokrasi” - “Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine konmak istenmektedir.” Cumhuriyet Anayasası’nda “demokratiklik” Cumhuriyetin bir niteliğidir, aslı değildir. Başka ülkelerde görülen demokrasi mücadelesinin bizde çok doğal olarak gerçekleşmiş olması, Cumhuriyetimizin esasta demokratik bir niteliğe sahip bulunmasıdır. Çünkü esasta Türk Milleti demokratik bir yapıya ve özelliğe sahiptir. Ve bunu da kan ve mücadele alanında kanıtlamıştır.

– Cumhuriyetimizin bir başka niteliği ise “Bilgi Cumhuriyeti” olmasıdır. En açık ve doğru tanımı ile “Bilgi Cumhuriyeti” devletin vatandaşlarını bilgi ile donatması ve onların bilgi üretimlerini özendirmesi, desteklemesi demektir. Bilgi Cumhuriyetinde bu hizmetler, kamu hizmetleridir. Vatandaşların eğitim, öğretim hak ve hürriyetleri yanında “Bilgi edinme” - “Bilgi sağlama” ve “Bilgi üretme” hakları ve hürriyetleri de vardır. Hatta bu ikinciler, eğitim ve öğretim hürriyetlerinden önde gelir.

– Cumhuriyetin niteliklerinden biri de “Erdemdir.” Cumhuriyet güçlü bir ahlâkı, dürüstlüğü ve erdemi esas olan yönetim biçimidir. Cumhuriyet yönetimi halkın kendi kendisini yönetmesi ve halkın kendisi hakkında karar verme kaynağından doğduğu için bütün hizmet ve görev alanlarında çalışanlarında halka karşı, her şeyden önce ahlâki bir sorumluluk, ahlâki bir yükümlülük ister. Bu üstlenilen hizmetlerin ve görevlerin yerine getirilmesinde kendisini en açık şekilde gösterir. Demokrasinin de gücü buradadır. “Erdemsiz” bir yönetim, Cumhuriyetle bağdaşamaz. Çünkü bu takdirde halkın adına, halk için sorumsuzluklar ve kötülükler söz konusudur ki, toplumda bu davranışların yeri yoktur. İşte bu niteliği Yüce Atatürk şu sözleriyle dile getirmektedir. “Cumhuriyet erdemli bir ahlâka dayanan yönetimdir. Cumhuriyet erdemdir... Cumhuriyet yönetimi erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir.”

Cumhuriyetin Temel Dayanakları

Türkiye Cumhuriyetinin temel dayanakları ikidir.

1- Milli Güç

2- Milli Hâkimiyet

Bu iki kaynak tarihi gelişim içerisinde, Millet Mücadelesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Erzurum Kongresinde: “Milli Gücü etken ve Milli İradeyi hâkim kılmak temel ilkedir.” esası, Milli Mücadelenin anlayış, düşünce, davranış ve eylem esasını ortaya koymuştur. Sivas Kongresinde: “Mecliste beliren Milli iradenin, vatanın kaderine doğrudan doğruya el koymasını kabul etmek ilkedir.” şeklindeki görüş, Büyük Millet Meclisinin esasını teşkil etmiştir. 1921 tarihli “Millet Anayasası”, “Yönetim usulü, halkın kendi kaderini fiilen kendisinin yönetmesi ilkesine dayanır” kuralını getirmiştir. 29.10.1923 tarihli Anayasa değişikliği ise bu ilkenin açık anlamını bütün dünyaya ilân etmiştir. “Türk Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir. 1982 Anayasası, “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” maddesiyle açıklanan gerçekleri bir kez daha kurallaştırmıştır. Temelleri çökmüş, dağılmış, devlet güç ve kuvveti düşman kuvvetlerin ellerine teslim edilmiş, tarihi devrini ve ömrünü tamamlamış Osmanlı İmparatorluğu içerisinde bir avuç Türk’ün, varlıklarını korumak, millî amaçlarına ulaşmak için yalnız kendi güç ve kuvvetlerine dayanarak başlattıkları ve yeni bir devlet kurarak sonuçlandırdıkları Millî Mücadele, Cumhuriyetin bütün dayanaklarını hazırlamakla kalmamış, ona sürekli olarak hayatta kalma, bağımsız yaşama, hür olma imkânlarını, azim ve kararlılığını da hazırlamıştır.

Gerçekte, Türkiye Cumhuriyeti dün ve bugün açıklanan bu azim ve kararlılıkla millî hedeflerine doğru ilerlemektedir. Bu sebepledir ki, Cumhuriyetin “Millî Güç” unsurlarına göstereceği özen ve bu unsurları “Millî Hedefler” doğrultusunda geliştirme azim ve kararlılığı, vatandaşların olduğu kadar devletimizin de doğrudan varlığı ile ilgili bulunmaktadır. Kuruluşunun 75. yılında Cumhuriyetimizin karşılaştığı tehdit ve tehlikeler gözden geçirilir ve bunların nitelikleri ve yönleri dikkatle incelenirse, onun yetmiş beş yıldır dimdik, genç ve bütün gelişmişliği ile nasıl ayakta durduğu daha iyi anlaşılır.

Meselelerimiz

Cumhuriyetimiz, doğrudan ve dolaylı şekilde temel dayanaklarını etkiliyen ve gereken önlemler alınamazsa gelecekte “Millî Egemenlik” ve “Millî Güç” unsurları için önemli bir tehdidi oluşturacak iki mesele ile karşı karşıya bulunmaktadır.

1- “Millî Hâkimiyet” - “Millî Egemenlik” - “Millet İradesi” gibi bir toplumun, bir milletin doğrudan varlığı ve geleceği ile ilgili bulunan kavramların ve bunlara ilişkin kural ve uygulamaların her toplum için ayrı değeri, önemi olduğu bilinmektedir. Türk Milleti için “Millî Hâkimiyet”in çok ayrı bir önemi ve değeri vardır. Çünkü Türk toplumu bu hak ve hürriyetini bir irade ile, bir kanunla, birkaç kişinin oturup bildiri hazırlamasıyla elde etmemiş, kendisini yok etmek, esir etmek isteyenlere karşı hakkını mücadele ederek, kanla biten alanlarda kazanmıştır. Varlığının ancak kendi elinde, kendi iradesinde olduğunu, kendisi hazırlamış, kendisi öğrenmiş, kendisi kanıtlamıştır. Kurduğu devletin temeline de bu iradeyi koymuştur.

Üzülerek belirtelim ki, “Millî Hâkimiyet” kavramı özellikle 1960larda önce tartışma konusu yapılmış, sonra çeşitli yorumlara sebep olmuş, darbelerle zedelenmiştir. Bugün ise “Millî Egemenlik” kavramına yeni ortak arayışları, yeni tartışma modelleri ve demokrasi adına yeni iradeler ilavesi düşünceleri ve tartışmaları devam etmektedir. Avrupa Topluluğu Parlamentosu’nun iradesinin ve kararlarının dolaylı da olsa “Millî Egemenlik” hakkının üzerinde yer alacağı açıklanmaktadır. Bu önemli bir meseledir. Milletin ve Millet çocuklarının gözlerinden saklanacak bir husus değildir. Millet en geniş imkânlarla aydınlatılmalıdır. Cumhuriyetin temel dayanağı olan “Millî İrade”nin üzerinde hiçbir iradenin Türk Milleti için kabul edilemeyeceği, edilir görülse bile çok kısa bir süre sonra tamamen ve hatta gerekirse yeni millî mücadelelerle aslına döneceği çok dikkatli bilinmelidir. Konu bir topluluğa katılmak veya katılmamak değildir, konu milletin bu yönde irşadıdır, aydınlatılmasıdır, geleceğidir, kaderidir.

2- Cumhuriyetimizin “Bilgi Cumhuriyeti” niteliği giderek eski güç ve heyecanını yitirmektedir. Devletimizin başta gelen görev ve hizmeti vatandaşlarını bilgiyle donatmaktır, onların bilgi üretimlerini özendirmek, desteklemektir. Bugün ve geleceğimiz için bu hizmetlerin tam ve en etkin biçimde gerçekleştirilememesi bütün Millî Güç unsurlarını tehdit ve tehlike içerisine itecektir. Çünkü bilgiyle donatılmamış nesiller “Millî Güç” unsurlarını değerlendiremeyecek, geliştiremeyecekler ve hatta başkalarına teslim etmek zorunda kalacaklardır. Varlığımızla doğrudan ilgili bu meselenin çözümü gerekir.

*mhhp.org.tr

 
Toplam blog
: 92
: 956
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Ülkemin içinde bulunduğu ve gitmekte olduğu yerden rahatsızım. Atatürk ilke ve devrimleri doğrult..