Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Atatürk'ün fişeği

Atatürk'e genelde üstün devlet adamı denir, ama ben onu daha çok bir halk adamı olarak görürüm.

Bunun nedeni, onun otokratik, teokratik bir devlet yapısını yıkıp yerine cumhuriyeti kurmasıdır.

Cumhuriyeti kurmuş derken, tarihe yönelik volontarist ya da iradeci yaklaşımları kabul etmem.

Bunun nedeni, tıpkı bilimde olduğu gibi, bir buluşun ya da bir insani oluşun ortaya çıkma zamanının gelmiş olmasının zorunluluğudur.

Tarih geriye gitmeyeceği gibi ileriye de gitmez.

Örneğin Einstein en büyük fizikçi diye görülüyor, oysa o sadece bir sürü rastlantıların kendisinde bir araya geldiği, geçmiş fizik bulgularının fişeklendiği noktadır.

Fişeklendiği diyorum, çünkü bu onun bireysel hakkını korumak içindir. O zihinsel yetisi ve çalışkanlığı ile gelişimleri öyle bir araya getirmiştir ki, yeni bir bireşim yaratmıştır, yani fişeklemiştir.

Tarih de öyledir. Mustafa Kemal de, Osmanlıyı fişeklemiştir. Atatürk'e gelene kadar, zaten Avrupa'da başta 1600'lerin sonlarında, İngiltere'nin kurulmasıyla başlayan süreçte, imparatorluklar yıkılmaya ve ulus-devlet denen ülkelerin kurulmaya başlamıştır. Burada Avrupa için çok daha fişekleyici olan Fransız Devrimi'dir. Zaten Atatürk, bir aydın, bir düşünür ve halk adamı olduğu için, bu gelişimleri çökmekte olan bir çağın eskimiş yapılarını yeni bir bireşime sokmuştur. Atatürk, geleceğe gitmemiştir, gelecek zaten gelmiştir. Bir şekilde bu gelişimleri fişekleyecek bir irade gereklidir. Bu irade, Mustafa Kemal de tecessüm etmiştir.

Eğer Mustafa Kemal, halk adamı değil de devlet adamı olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu'nu yaşatmaya çalışırdı, o devletin adamı olurdu. Oysa o, halkın adamı olmuş, çünkü çağ zaten halkın adamı olma çağıdır.

Durum bu.

Peki ya sonrası?

Bugünkü siyasal çıkarlarının angajmanı ile hareket eden bazı kesimler, akıllarınca, Atatürk'ü otokrat, diktatör filan göstermeye çalışıyorlar.

Atatürk'ün yapmış olduğu devrimleri yapan bir akıl ve bilinç nasıl diktatör olabilir? Diktatör olan bunları mı yapar?

At gözlüğü ile bakanlara ne anlatsan boştur tabi, ancak gerçek, yüzlerini dümdüz edene kadar papağandırlar.

Peki, Atatürk'ün ilkeleri ve düşünceleri günümüz için hala geçerli midir? Bu kritik sorudur, burada farklı görüşler olabilir.

İmparatorlukların çökme ve cumhuriyetlerin kurulma zamanı gelmiş olsa bile, Türkiye’deki dönüşüm, devrimseldir. Başka türlü de olamazdı, çünkü ülke işgal edilmiş ve ele geçirilmek istenmiş, imparatorluk irade olarak çökmüştür. Savaş kazanıldıktan sonra, ülkenin tekrar teokratik rejime sokulması ve evrimle kendi içinde cumhuriyetleşmesi düşünülemezdi.

Cumhuriyeti kurduktan sonra, günümüzdeki yapısı ile bir yapıyı kurmak da mümkün değildir. Birey olmanın, vatandaş olmanın, laik olmanın daha abecesini bilmeyen bir toplumun demokratik parlamenter bir rejimi kurması filan saçmadır. Cumhuriyetin kurulması ve gerekli düzeltmelerin yapılması, tıpkı Einstein’in görelilik teorisinin kendine ait olması gibidir. Bu teori bütün geçmişiyle, başkalarının çalışmalarının ürünüdür, ancak fişek olarak patlayışı ile Einstein’ın ürünüdür. Cumhuriyet fişeği de Atatürk’ün ürünüdür. O da halk adamı olarak insanlık tarihi önünde erdemli ve doğru olanı yapmıştır. Halkı, aydınlanmacı bir bakış ile özgürleştirmeye çalışmıştır.

Peki, bütün bunlar böyle, ama biz hala Atatürk’ü ülkenin lideri olarak kabul etmeli miyiz? Yok canım o kadar da değil. Cumhuriyet Atatürk’ün ürünüdür, ama yaşadığımız anın sorumluluğu bize aittir. Yaşadığımız an bizim ürünümüz olmalıdır.

Atatürk’ün geçmişteki düşünceleri bence hala geçerlidir. Ama bu onu lider olarak kabul etmeyi gerektirmez. Atatürk’e her Türk vatandaşı derin bir saygı ve sevgi duymalıdır. Sadece Türk vatandaşı değil, her insan bireyi bunu yapmalıdır. Çünkü insanı özgürleştirmeye çalışmıştır ve başarmıştır da.

Burası temelde Atatürk’ten farklı düşünenlerin, ama onun kurduğu bir ülkede yaşamak durumundaki kişilerin katılacağı noktadır. Onlar, bu sevgiyi ve saygıyı putlaştırma olarak görüyorlar.

Atatürk’ü sevenler ise ikiye ayrılıyor. Birileri hala, onun ilkelerini bugün için de geçerli olarak görmeye çalışan kişilerdir. Diğerleri ise, onun fikirlerinin eskidiğini, geçerliliğini yitirdiğini ama geçmişteki yaptıklarıyla saygı duyulacak biri olduğunu ama onu aşmak gerektiğini söylüyorlar.

Bu ikinci grup kişilerin bir kısmı, ülkenin sorunlarının müsebbibi olarak gördüklerinden olsa gerek, azılı bir şekilde Atatürkçü düşünceye karşı saldırı içindedir.

Oysa Atatürk’ün ideolojisi, belki de 50’lerden sonra hiçbir zaman iktidar olmamıştır.

Kenan Evren gibi insanların Atatürkçülüğü ile ya da askerin dogmatik Atatürkçülüğü ile bu kişilerin Atatürkçülüğünü aynı kefeye koyarlar. Oysa gerçek bu değildir.

Türkiye’deki hiçbir kötülükten Atatürkçülük sorumlu değildir.

Ülkede hep iktidar olmuş olan sağcı iktidarların elindeki Atatürkçülük, özüyle bağdaşmaz.

Kemalizm hala güçlü bir ideolojidir. Bu ideoloji, Atatürk’ün Avrupa’nın düşünsel gelişimini kendi kişiliğinde harmanlamış, bireysel yetenekleriyle ve yaptığı uygulama ile meydana getirmiş olduğu hala parlak bir enerjidir.

Ancak, bu sol yaklaşım, günümüzdeki sol kesim için, azami değil asgari bir nokta olmak gerekir.

Ancak o zaman, bu ideolojinin özüyle bağdaşık olunur, çünkü o özgür ve bağımsız olmayı, karakteri görecek kadar özümsemiş biridir. Bu sav, ne Atatürk’ü eleştiren angajmanlı liboş entelliğidir, ne soldan vazgeçmektir, ne de Atatürk’ten vazgeçmektir.

Ancak Atatürkçüler savrulmamalıdır. Atatürkçü düşünce derneğinin başkanının bir asker olduğunu ilk kez duyduğumda çok şaşırmıştım. Böyle bir kurumun başkanı nasıl asker olabilir diye. Çünkü bu kurum, halk adına halk için olduğunca anlamlıdır. Atatürk bir asker idi, ama halk adamı olduğunu kanıtlamış bir asker idi. Salt bir askeri, hasbelkader mesleği askerlik olan bir askeri, bir generali bu kurumun başına getirmek bununla hiç bağdaşmaz. Ancak bu, bu ideolojinin özüne zarar verecek bir şey de değildir. Güncele ilişkin bir konudur.

Atatürk fikirsel olarak hala günümüze ışık tutar, çünkü onun kavramları hala eskimiş değildir, ancak, ne Atatürkçülük savrulmaye neden olmalı, ne de cahilce saldırıya tutulmalı. Atatürkçülük ise, dediğim gibi, bu ülkedeki işlenen günahlardan hiç sorumlu değildir. 50'lerden sonra ABD ile sola karşı müttefik olmayı seçen iktidarlara bu konuda ne dense azdır.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..