Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '08

 
Kategori
Güncel
 

Atatürk'ün gölgesinde...

Atatürk'ün gölgesinde...
 

Dün akşam gözlerimi kapatıp bir an için derin bir uykuya daldım.

Ve başladım rüya görmeye.
Birden koskoca İstanbul’un o çılgın trafiği o kadar rahatlamış ki!

Acaba İstanbul’un Trafik sorunu, yol sorunumu çözüldü!

O çok kalabalık caddelerdeki insanlar nereye gitti.

Yoksa bu gündüz vakti insanlar evlerine istirahata mı çekildi?

Yok, yok mutlaka bir şeyler olmuş olmalı!

Diye rüyamda kendi kendime konuşurken,

Daha önce o kalabalık trafikten bunalan bulvarlardan birisinde, koskocaman siyah, siyah arabalar beliriverdi.

Aha birileri geldi ki bu caddeler ve bulvarlar onun için kapatılmış diye düşünürken, siyah arabalardaki bayraklar dikkatimi çekiyor ve gelenlerin İranlı olduklarını anlıyorum.

Rüya bu ya Niye buraya geldiler acaba? Bunların görüşmeler için Ankara’ya gelmeleri gerekmez miydi diye yorum yaparken, Gündüz Gazetelerdeki ve Televizyonlar da ki yorumlar aklıma geliyor.

Birden irkiliyorum rüyamda. Gelenin İran Devlet Başkanı Ahmedi Nejad olduğunu anlıyorum.

Rüyam devam ediyor. Bir taraftan dünyanın sayılı kentlerinden olan ve kalabalık nüfusu ile önde gelen metropollerden birisi olan İstanbul halkının çektiği sıkıntıyı düşünürken, öbür yandan da Ahmedi Nejad gibi ülkemize davet edilen ve geldiğinde ayrıcalık tanınan, Sudi Arabistan Kralı Abdullah’ı, Hamas Liderlerini, Sudan devlet Başkanını gözümün önüne getiriyorum.

Kendi kendime, bu adamların bu ülkede ne işleri var. Dünyada bu adamlardan başka bu ülkeye çağırılacak adam mı kalmadı! Diye söyleniyorum.

Rüya bu ya birden gelen yeni konuğun Atatürk Havaalanına gelişi ve orada bulunan Devlet Konukevinde dinlenişini görüyorum.

O da ne Ahmedi Nejad’ın oturduğu koltuğun hemen arkasında, Ahmedi Nejad’a ters, ters bakan bir Atatürk Portresi.

İşte rüyanın, gerçek hayatla farkı burada ya.

Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL ve İran Cumhurbaşkanı Ahmedi Nejad arasındaki Resmi görüşmelerin başlayacağı salonda buluyorum kendimi!

Salonda heyetler için bir masa etrafında sandalyeler hazırlanmış.

Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL ve Ahmedi Nejad’ın oturacakları koltuğu karşısında daha büyük bir koltuk ve üstünde Büyük bir Atatürk Büstü.

Birden içeri heyetler giriyor. Ancak bu Atatürk Büstünü ve oturduğu büyükçe koltuğu kimse fark etmiyor.

Görüşmelere geçiliyor.

Birden görünmeyen yerden, gür bir ses her iki Cumhurbaşkanını da uyarıyor.

Dikkatli dinleyince, bu sesin Atatürk Büstünden geldiğini ve herkese ezberlettiği YURTA SULH CİHANDA SULH sözleri ile başlayıp, bu günkü dünya siyasetine sözü getirerek, Ahmedi Nejad’a hitaben, sizler neyin peşindesiniz? Sizin kediniz ne budunuz ne? Nükleer silah sizin neyinize? O konulara harcayacağınız maddi imkânlarınızı, halkınızın refahı için niye harcamıyorsunuz? Diye yükleniyor!

Sonra Abdullah GÜL’e hitaben, bu adamların burada ne işi var. Eğer bir ülkenin Cumhurbaşkanı, ziyarete gelecekse, geldiği ülkenin Başkentine gelmeli. Oradaki ziyaret etmesi gereken yeri de ziyaret etmeli. Ziyaret etmeyecekse de gelmemeli.

Sayın Abdullah GÜL, herkes haddini bilmeli. Haddini bilmeyene de bildirilmeli. Biz bunu 86 yıl önce yaptık. Sizler şimdi niye yapmıyorsunuz. Yapacağınız çok zor bir iş değil. Ziyaret taleplerini geri çevireceksiniz o kadar.

Birden o toplantıya katılan tüm heyet üyeleri irkilerek birbirine bakıyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL ve Dışişleri yetkililerinin kafası yerde. İran Cumhurbaşkanı Ahmedi Nejad ve İran Heyetindeki üyelerin başları önünde. Kimsenin sesi çıkmıyor.

Toplantı apar topar bitiriliyor.

Her iki Cumhurbaşkanı Basın açıklaması yapacaklar.

Kürsüler hazırlanıyor. Cumhurbaşkanları kürsüye geliyorlar. Öncelik İran Cumhurbaşkanında. O da ne Ahmedi Nejad’ın sesi çıkmıyor. Ahmedi Nejad konuşmayınca Abdullah GÜL sözü almak istiyor. O da ne? Onunda sesi çıkmıyor.

Her iki Cumhurbaşkanı da içeride kendilerine hitaben yapılan o çok küçük uyarılar nedeniyle cumhurbaşkanlarının söyleyecek bir sözlerinin olmadığı için seslerinin çıkmadığı bilahare anlaşılıyor.

İran Cumhurbaşkanı o zaman anlıyor ki Anıtkabir'e gitmemekle büyük bir hata yaptığını, bir ülkenin önemli kişi veya kuruluşlarını pas geçmenin hiçbir mantığı yok.

Rüya bu ya Ahmedi Nejad ve Abdullah Gül, tekrar içeri girip, kendi aralarında küçük bir istişare yaptıktan sonra, basın mensuplarının salonu terk etmemesini isteyerek, tekrar kürsülerine geliyorlar.

Önce Ahmedi Nejat, Atatürk ve Türk halkından özür diliyor. Buradan hemen Ankara’ya geçiyorum. İlk işim Anıtkabiri ziyaret etmek olacak diyor.

Sonra Abdullah GÜL, Türk halkından özür dileyip, böyle bir ziyarete evet dediği ve bu ziyaretin İstanbul ilinde gerçekleşmesinden dolayı büyük üzüntü duyduğunu anlatıyor.

Ve bundan böyle Dünya ile küs olan ülkelerin Devlet ya da Hükümet Başkanlarını ülkeye davet etmeyeceğini, gelenleri de Protokol kuralları dahilinde ağırlayacağını, kimsenin ayağına otellere gitmeyeceğini, o ülke liderleri tarafından verilen hediyelerin de Cumhurbaşkanlığı Demirbaşına kayıt edileceğini bildiriyor.

Birden kan ter içinde uyanıyorum. Ve aman Allahlım bu ne güzel bir rüya. Benim rüyamda bile olsa Atatürk yine bu ülkeye ders vermeye devam ediyor.

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..