Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Atatürk'ün son yılları

Atatürk'ün son yılları
 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Atatürk aramızdan ayrılalı 73 yıl oldu. Vefatının 73. yıldönümünde her zaman olduğu gibi yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü şükranla, minnetle anıyoruz.  Bugün 10 Kasım tarih 2011. Ben de bu köşemde Atatürk’ün son yıllarına biraz değinmek istiyorum.

Geçenlerde resmi bir  daireye  uğradım. Binanın İkinci katında merdivenlerin hemen yanı başında duvarda bulunan  asılı bulunan  koca bir çerçevede Atatürk’ün son fotoğraflarından biri gözüme ilişti. Fotoğrafa iyice baktım. Fotoğraf objektifti. Yani bir ressamın elinden çıkmamıştı. Resmin altında açıklayıcı bir yazı da yoktu. Sadece “Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk” sözleri vardı.  Atatürk’ün ta kendisiydi… Atatürk bir koltukta oturmuş ellerini yana bırakmış hasta ve yorgun bir hali vardı. Bu fotoğraf zannedersem 1936 veya 1937’lerde çekilmiş gibime geliyor.

Bu fotoğraf Atamızın son yıllarını birebir anlatıyordu. Çünkü burada Atatürk‘ü çok yorgun ve mahzun gördüm. Baktım baktım nerdeyse ağlayacaktım, hata utanmazsam orada hüngür hüngür ağlayacaktım. Atatürk’üm ne halde İdi. Yorgun, bezgin ve yalnızdı… Atatürk bu fotoğrafta yalnızdı, yorgun ve hasta idi… Atatürk’ün son yıllarında yanında annesi yoktu, babasını küçük yaşlarda kaybetmişti,   daha sonra Latife Hanımla evlenmiş fakat ne yazık ki mutlu bir yuva kuramamıştı. Bundan dolayı herkes akşamları yuvalarında mutlu ve ailesiyle  şen oturup yaşarlarken Atatürk yalnız başına kalıyordu. Bundan dolayı Atatürk yalnızdı, gördüğüm fotoğrafta Atatürk hüzünlü ve yanakları iyice çökmüştü, hatta hasta gibi görünüyordu. Fotoğrafın  bir dili olsa da  bir anlatabilse..    

Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisini ( 23 Nisan 1920 )’de kurmuş, birçok devrimler ve İnkılâplar yapmış, daha sonra Cumhuriyeti kurmuştu… ( 29 Ekim 1923 ).Yepyeni bir Türkiye’nin temellerini atmıştı. Ve en önemlisi Milli Mücadele tarihimizde kahraman ordumuz ve onun  silah arkadaşlarıyla birlikte  Anafartalar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da, Afyon Kocatepe’de düşmanlara karşı  direnmiş,  yedi düvele karşı yiğitçe  meydan  okumuştu, sonucunda başarıya ulaşmıştı.  ….   

Atatürk’ü en çok yakından tanıyan gazeteci yazarlarımızdan Falih Rıfkı Atay Atatürk ile ilgili anılarında şunları yazıyor ÇANKAYA adlı eserinde:

…” Atatürk’ün ilk bezginliğini cumhuriyetin onuncu yıldönümünde sezmiştim. Hepimiz bu yıldönümünü kutlamaya heyecanla hazırlanıyorduk. Akşam Sofralarında birinde Atatürk:

Bana gelince, ben hiçbir şey hissetmiyorum, demişti. Büyük hareketlerin adamı idi. Devrimlerini de bitirdikten sonra artık hiç işi kalmamışa döndü. Acaba hastalığının da başlangıcı mı idi?

Ben bir aralık:

Atatürk, dedim, cumhur reisi olmazdan önce halk ile temas ediyordunuz? Yıllar var ki sizi yalnız biz, sofranızdakilerin diniliyoruz. Milletin sesinizi işittiği yok. Yalnız Meclis açılışlarında hükümetin verdiği raporu okuyorsunuz. Bütün temasınız bu.

Bakanlardan biri, Şükrü Kaya söze karıştı.

Bakın, bakın ne diyor Falih? Hükümetin hazırladığı raporu okumak… Ya cumhur reisleri ne yapar?

Tarihlerimize geçen onuncu yıldönümü nutku söylediği akşam gene sofrada idik. Nutkun halkı ve gençliği nasıl coşturduğundan bahsediyorduk. Yakınlarından bir hanıma döndü:

Çocuğum bilmiş olasın ki bana bu nutku söyleten şu arkadaştır. Ve beni gösterdi.

Atatürk sağlam bir kimse değildi. ( yani rahatsızdı )  Eskiden beri böbrek hastalığı olduğunu bilirdik. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı zaman beş altı saate bir sıcak banyo ile ancak rahat ederdi. Gerçekten rahatsızdı. 1924 ‘de kalp krizi teşhisi konan bir göğüs ağrısı ve iki ay kadar perhiz etmişti. Daha sonra 1927’de bir enfarktüs krizi geçirmişti. Hususi hekimliği yapan Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam müsteşarına:

Asım, Gazi çok hasta! Demişti… O zaman Almanya’dan iki profesör geldi. Uzun uzun kendisini muayene ettiler. Perhiz tavsiye ettiler. Gece hayatına ve içkiye son vermek lazımdır. İlk defa o yılın Temmuz’unda İstanbul’a gelen Atatürk eski yaşayışına devam etti.”

Evet, Falih Rıfkı Atay’ında dediği gibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü içki götürdü… Atatürk öldüğü zaman 57 yaşında idi. Lakin fotoğraflarına batığımız zaman 75’in üzerinde görünüyor… Daha doğrusu Atatürk’ü genç yaşta yitirdik… 10 Kasım 1938.

Gazi M. Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 73. yılanda minnetle ve şükranla anıyor mekânı cennet olsun diyorum. Sözlerimi Atatürk'ün  şu veciz, manidar  sözleriyle bitirmek istiyorum:

* Bence, bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve bekası bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklaline sahip olmasıyla kaimdir.

* Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı var olmalarının yegâne koşulu dolarak kabul etmiş, cesur insanların torunlarıdır.

* Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır ve yaşamayacaktır.

* Biz Türkler tarih boyunca hürriyet ve İstiklale timsal olmuş bir milletiz. ( 1 )

1- Falih Rıfkı Atay / ÇANKAYA –Pozitif Yayınları İstanbul–2004.

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..