- Kategori
- Tarih
Atatürk ve Anadolu Sevgisi
ANADOLU UYGARLIK İZLERİ
“Çağdaş uygarlığı anlayabilmek, dünya yüzünde eski uygarlıkları, bütün insanlığın ilk uygarlıklarını doğru tanıyabilmekle mümkündür…” Mustafa Kemal Atatürk
Göç hareketleri, istilalar, ticaret ve seyyahlar aracılığıyla taşınan inanç ve kültürü ortak bir özü, işaret etmektedir. Sizce de sanat ve mimari eserlerde köprü vazifesi gören semboller aslında insanın ölümsüzlük arayışı olabilir mi? Binlerce yıl neredeyse altı yüzden fazla uygarlığa ve kültürel aktarıma beşik olan Anadolu, bir tür bilişsel ve sezgisel akışı sağlayan bir köprü görevi yapmıştır kısacası Anadolu, bu devasa medeniyetlerin kalıntılarının muhteşem bir terasıdır.
Kimi zaman insanın doğanın gücü karşısında güçsüzlüğü, kimi zamanda iç dünyasında yaşanan temel çelişkiler sembole yönelimin özünü oluşturmuştur. Semboller, zaman zamanda toplumsal varoluşun ortak özlem, beklenti ve inançlarının göstergesi olarak resmîleşme ve kurumsallaşmanın da sınırları içerisinde yer alarak, logo tasarımları, amblemler ve bayraklar aracılığıyla evrensel sistemde işleyişe katkıda bulunmuştur. MÖ 6800 yıllarına dek uzanan, köklü kültür birikimi ile Anadolu, etnik, sosyal, dinî, coğrafi ve kültürel çeşitliliği ile semboller, formlar ve motifler açısından büyük bir zenginliğe sahiptir. Anadolu insanın, sayısız topluluk ve kültürlerinin tümünün, çağlar boyunca yaşanan kaynaşım süreci, sanatsal metaforik zenginliğe neden olmuştur.
Anadolu, on binlerce yıllık geçmişi ile tarihe yön veren devasa medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır örneğin Persler, Frigler, Asurlar, Roma, Osmanlı başta olmak üzere, dünya tarihini değiştirmiş döneminin en ileri medeniyetleri gibi... Kurtuluş savaşının devam ettiği zor şartların olduğu dönemde, bugün bile değer vermediğimiz bir konuya titizlikle önem verdiğinden Tarih ve arkeoloji alanında ilk çalışmalar, Cumhuriyet’in ilanından önce başlamıştır.
”Bir vatanın sahibi olmanın yolu, o topraklarda yaşanmış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanıma ve sahip olmaktan geçer” Atatürk Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu ve antik medeniyetlerin kültürel miras aktarımı açısından önemini bildiğinden, 1920’ li yıllarda antik medeniyetlerden günümüze kalan geniş ve köklü tarihimiz gerektiği gibi araştırılıp ortaya konulması için, eğitim fakülteleri açmıştır.
O günlere şahitlik etmiş, Sümeroloji alanında çok büyük işlere imza atmış, bilgisi, sempatikliği ile yaşayan tarih Muazzez İlmiye Çığ esasında Almanca okumak istese de, babası onu "Atatürk bu fakülteyi sizler için kurdu! diyerek, Ankara'ya göndermiştir. Muazzez İlmiye Çığ, “Zamanın Ötesinde” adlı belgesel haberleri aracılığı ile yeni nesle şöyle seslenmiştir;
"Rol modelim Atatürk. Mücadele ederken kırmam, dökmem, sövmem. Yalnız ben değil Atatürk de öyleydi. Yaptığı her işi hep sevgiyle yaptı. Çünkü içinde insan sevgisi vardı." Hayatım boyunca ne istediysem başardım, yapamadığım hiçbir şey yok. Atatürk’ün dediğini yaptım halen yapıyorum. Çalıştım ve çalışmaktan hiç bıkmadım. Elde ettiğim her şeyin arkasında öğrenme azmim var. Kendimi uzun yaşamış gibi hissetmiyorum. Yaptığım işler için çok mutluyum." ‘Biliyorsun neden öğretmiyorsun?’ demiş Sümerler. Çivi yazılarıyla bunu aktarmışlar günümüze. Mezopotamya’dan günümüze gelen çok anlamlı atasözleri var. Gençlere bir tavsiyem de tarihi özellikle de eski çağ tarihini merak etsinler. Gençler, öğrensinler kendilerini geliştirsinler."