Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Sonsuzluk (Osman Özeker)

http://blog.milliyet.com.tr/yasev

28 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

Atatürk ve İnönü döneminde camiler

Atatürk ve İnönü döneminde camiler
 

Son günlerde CHP lideri Kılıçtaroğlu ile Başbakan Erdoğan arasında polemik konusu yapılan camilerle ilgili tartışmalar giderek büyüyor.

CHP liderinin Milli Eğitimle ilgili 4+4+4 tartışmasında gündeme getirdiği “20 milyar TL lik yolsuzluğu kur'anla perdeliyorlar” sözleri sonrası dini tartışmalar gündeme oturmuş,Başbakan Erdoğan bu tartışmaları fırsat bilerek gündemi camiler konusuna getirerek Cumhuriyetin ilk yılarında ve tek parti dönemindeki camilerle ilgili uygulamaları hedefine almıştır.

Erdoğan 24 Nisan Tarihinde ki AKP grup toplantısında belgelerle yaptığı konuşmada “tek parti döneminde İsmet İnönü camileri kapattı, camileri ahır, depo, parti binası, lokal ve tuvalet olarak kullandı” sözleriyle “cami” tartışmalarına yeni bir boyut kazandırdı.

“Cami” tartışmalarına ışık tutacak doğru bilgilere ulaşabilmek için Cumhuriyetin ilk yıllarında yürütülen “cami” politikalarına ve uygulamalarını iyi okumak gerekmektedir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında cami politikası “ihtiyaç olduğu"  kadar caminin kullanılmasıdır.

1927 yılında yapılan tespitlere göre tüm Türkiye’de bulunan 28705 cami vardır. Aynı yılda mevcut okul sayısı ise camilerin yarısı kadardır.1927 yılındaki okul sayısı 14425 adettir.

17 Nisan 1927 tarihli Bütçe Kanununda “Türkiye’ye ne kadar cami ve ne kadar din görevlisine ihtiyacı olduğunun tespiti” istenmiştir.

Bu konuyla ilgili düzenlenen “Nizamname” 1928 yılında kabul edilmiş, 1932 yılında da “Cami ve mescitlerin sınıflandırılması hakkında Nizamname yürürlüğe konulmuştur.

Yürürlüğe konulan nizamname gereği “ihtiyaç fazlası olan camiler ya kapatılmış ya da başka amaçlarda kullanılmıştır.

İhtiyaç fazlası camilerin belirlendiği 1928 yılında Türkiye’nin nufusu14 milyon civarındadır. 14 milyonluk bir Türkiye’de 28705 caminin ihtiyaçtan çok fazla olduğu da bir gerçektir.

Türkiye’nin geleceğini doğru ve reel gerçeklere göre planlamak zorunda olan Cumhuriyet cami konusunu da radikal bir şekilde planlamış, ihtiyaç fazlası camiler “dönüştürülerek” başka amaçlar için kullanılmıştır. Bu yapılırken de camilerimiz asla “ahıra” “tuvalete” ve “eğlence merkezlerine” dönüştürülmemiştir.

Başbakan Erdoğan’ın CHP ye yönelttiği en büyük eleştirilerden birisi de “İnönü Döneminde bazı camilerin depo olarak kullanıldığı ve kapısına kilit vurulduğu” yolunda ki iddialarıdır.

Başbakanın bu iddialarında gerçek payı vardır. Zira 1939-1946 döneminde bazı camiler “depo” olarak kullanılmış ve bu camilerin kapısına kilit vurulmuştur.

Ancak, bu dönemde bu camilerin “depo” olarak kullanılmasının gerekçelerine bakılması gerekmektedir.

İsmet İnönü 2. Dünya Savaşının devam ettiği o yıllarda, Türkiye’ye yönelik muhtemel bir saldırıda düşmanın camilere ve kutsal mekanlara saldırmayacağı varsayımıyla; müzelerimizdeki tarihi ve dini değeri olan eserleri, özelliklede Osmanlı’dan kalma “kutsal emanetlerin” zarar görmemeleri için camilere koydurarak koruma altına almıştır.

İşte bu amaçla bazı camiler Başbakan Erdoğan’ın sık sık diline doladığı gibi camiler depo olarak kullanılmıştır. Ancak bu kullanışın temelinde “tarihi, dini ve kutsal emanetleri” korumak hedef alınmıştır.

İstanbul’da bulunan birçok tarihi ve dini eserler yapılan çok uzun bir hazırlık sonrası Niğde’ye götürülerek burada ki bazı camilerde koruma altına alınmış, camilerin korumasını da askerler yapmıştır.

Niğde de bazı camilerde koruma altına alınan ve depo olarak kullanılan bu camilerimizde Peygamber Efendimizin Sancağı, kılıcı, Hırka-i Saadeti, Hz Osman’ın kanlı kuranı kerimi ve daha birçok kıymetli eser koruma altına alınmıştır. İslam dinine ait “en kıymetli eserleri” olası bir savaş esnasında koruma altına almayı “İnönü camileri depo yaptı, kapattı” biçiminde polemik konusu yapmak en hafifinden “dini siyasete alet etmekten" başka bir şey değildir ve halkımızın da geçmiş tarihimizde yaşanan ve yapılan bazı “yanlış gibi görünen” uygulamaların nedenini araştırması gerekecektir.

İsmet İnönü gibi, Atatürk de Genç Cumhuriyet de asla “cami ve din düşmanlığı” yapmamış, aksine Atatürk döneminde gerektiğinde cami yaptırılmış camilerimizin bakım ve onarımları için bütçelerden ödenekler ayrılmıştır.

1922 Yılında Cumhuriyet Hükümetinin ilk toplantısında Yunan askerinin Anadolu’yu terk ederken yakıp yıktığı yaklaşık 4500 caminin tamiri ve yenilenmesine karar vermiş, Atatürk bu toplantıda yaptığı konuşmada “Bu camileri yenilemek görevimizdir. Bu hizmeti yaparken de nutuk atmadan, gösterişe kaçmadan, özellikle de siyasete malzeme yapmadan yerine getireli” talimatını vermiştir.

Atatürk, Anadolu’da ki birçok caminin bakım ve tamir işlerini yaptırmış, birçok kilisenin camiye çevrilmesini sağlamış ve ihtiyaç hissedilen birçok merkeze de “yeni cami” yapılması için bütçeden ödenekler ayırmıştır.

Yurt içindeki camilerimize sahip çıkan Atatürk yurt dışında yapılan camilere de maddi destek vermiştir.

1919 yılında başlayıp, 12926 yılında tamamlanan “Paris Camisine” bizzat Atatürk maddi destek sağlamıştır.

Batı’da Paris Camii’ne yardım eden Atatürk, Doğu’da ise Tokyo Camii’nin yapımına katkıda bulunmuştur. 1931 yılında Türkiye’ye gelip Atatürk’ü ziyaret eden Japon Elçisi Torijori Yamada, Atatürk ile yaptığı görüşmede Türklerin Tokyo camiinin yapımına katkıda bulunmasını istemiştir. Yamada’nın bu isteğini geri çevirmeyen Atatürk, iddiaya göre Tokyo Camii’nin yapımına da katkıda bulunmuştur.

Atatürk, İnönü ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ait “camilerle” ilgili yapılan bir çok “hayırlı” karar ve yatırımlar olmuş, şartlar gereği, zorunlu olarak gözden geçirilen ve bir takım olumsuz gibi görünen kararlara maruz kalan camilerimizin de başka amaçlarla kullanılması veya kapatılmasını “din düşmanlığına” bağlanması doğru bir yaklaşım değildir.

Sonsuzluk (Osman Özeker) 27.04.2012 

 
Toplam blog
: 287
: 3107
Kayıt tarihi
: 11.07.08
 
 

1949 Konya Ereğli doğumlu olup, halen İzmir'de oturmaktayım. A.Ü. Eğitim Fakûltesi mezunuyum  Ata..